Ellerindeki seyahat kitaplarından okuyarak, satır satır geziyorlar ülkemizi. Üstelik kitaplar şaşırtıcı derecede güncel. Ama ne yazık ki bizim böyle gezi kitaplarımız yok. O zaman ne yapacağız? Romanlardan medet umacağız. Farzedelim Londra sokaklarını keşfe çıkmak istiyoruz, rehberimiz kim olmalı diye iyice bir düşünmek lazım. Eski Londra'yı mı öğrenmek isatiyoruz? O zaman gelsin Charles Dickens'dan; Olvier Twist ve David Copperfield. Bu iki minik kahramanın peşinden Londra'nın karanlık sokaklarına dair hayallere dalmak mümkün. Hele o "İki Şehrin Hikayesi" yok mu? Onunla Paris ile Londra'yı karşılaştıra kıyaslaya gezmek olası. Dickens'dan sonra gelsin Sör ünvanlı Arthur Conan Doyle ve ölümsüz karakteri Sherlock Holmes'un peşine takılmayı kim istemez?
Hep eski mi dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin seçeneklerimiz bol. Modern Londra'yı Ian Mc Ewan'ın "Cumartesi"si ile ve J.G. Ballard'ın "Millenyum İnsanları" ile gözler büyümüş vaziyette, hayranlıkla gezebiliriz mesela. Ama benim tercihim Virginia Woolf''un çizdiği Londra haritasından yana. "Mrs Dalloway" kitabının sayfalarını açıp, iki farklı karakterin peşinde Londra sokaklarında dolanmayı başka bir şeye değişmem. Joyce'un Ullyses'de yaptığı gibi bir gün Londra sokaklarında dolandırır Woolf okurlarını. İki savaş arasında bir gündür anlatılan. Kitap güzel bir açılış cümlesi ile başlar: "Mrs. Dalloway çiçekleri kendi alacaktı." Okur bu cümlenin peşinden öykünün içine rahatça dalıverir.
Kitaba ismini veren Clarissa Dalloway akşam vereceği davetin hazırlıklarını tamamlamak uğruna sokaklardan geçerken, romanın gizli kahramanı Septimus Warren Smith aynı sokaklardan karanlık amacının peşinde geçmektedir. Biz de Londra'yı iki farklı rotadan izleriz.
Bayan Dalloway'in Bond Caddesi'ne doğru olan yolculuğu romanın en ünlü pargarflarından biri olan Big Ben'in vuruşu ile başlar: "Kaç yıldır oturuyor Westminster'da? Yirmi Küsür yıl olmalı. İnsan trafiğinin ortasında ya da gecenin bir yarısında uyandığında garip bir sesszilik olduğuna kalıbını basardı Clarissa. Daha doğrusu açıklanamz bir sessziliğin içinde gizemli bir şeyler duyardı Big Ben vurmadan az önce. İşte! Yine vuruyor. Önce tatlı bir uyarı, sonra asıl kaçınılmaz ses. Havada eriyen kurşundan halkalar."
Bu paragraf dikkatli okurun beynine bir soru işareti kondurur: "Acaba kaçı vurdu saat?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar