Kitap kurtlarının cevaplarken mest olup adeta bayılacağı bu güzel mim Aydan Atlayan Kedi'den geldi.
Açık seçik ve net biçimde anlaşılır kuralları olan mim şöyle;
"Kitaplığınızın karşına geçin. Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın. Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin. Şimdi gözlerinizi açın. Bir kitap seçmiş durumdasınız. O kitabı satın aldığınız ya da hediye gelmişte olabilir anı hatırlamaya çalışın. İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın. Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin. Evet, ne güzel bir koku bu! 55. sayfayı bulun. Sayfayı tekrar okuyun. Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın. Daha sonra siz de arkadaşlarınızdan üç tanesine cevaplaması için gönderin.
Açık seçik ve net biçimde anlaşılır kuralları olan mim şöyle;
"Kitaplığınızın karşına geçin. Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın. Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin. Şimdi gözlerinizi açın. Bir kitap seçmiş durumdasınız. O kitabı satın aldığınız ya da hediye gelmişte olabilir anı hatırlamaya çalışın. İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın. Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin. Evet, ne güzel bir koku bu! 55. sayfayı bulun. Sayfayı tekrar okuyun. Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın. Daha sonra siz de arkadaşlarınızdan üç tanesine cevaplaması için gönderin.
Mim Kuralları:
1 - Mimlenenler mimi cevaplamak zorundadırlar, mim bozulamaz.
2 - Mimin bozulması teklif dahi edilemez.
3 - Mim yalnızca 3 kişiye gönderilebilir.
4 - Karşılıklı mimlemeler yasaktır.
5 - Mim, her bir blog için sadece bir kez cevaplanabilir.
6 - Mim kurallarının ilk 6 maddesi değiştirilemez."
Şimdi böyle trak trak maddeler sıralandı mı ben de bu kurallara uyarım arkadaş. İtaat benim genlerime işlenmiş bir ince iş. Yalnız gelin görün ki şöyle bir sorunum var son aylarda İstanbul'u mesken tuttum, İzmir'de kendim evim yerine annemin evinde kalakalıyorum. Annem eski kitap kurtlarından ama bir gün ona gelenler gelmiş 800 civarı kitabını karşı komşuya "Al senin olsun, sıkılınca okursun" diyerek vermiş. Hoş bu konuyu tasvip etmediğimi söyledim, ama söylediğimde iş işten geçmişti zaten. Kitapların verilmesine karşı değilim elbette ama kitap sevgisinden eser olmayan bir kadına yüzlerce kitap verdiğinizmi sonrasında ne olacağı malum; ya en yakındaki çöp kutusuna ya da eski kitap alan yere kilo hesabıyla ışınlanırlar. Neyse efendim. Durum böyle olunca benim seçim yapacağım kitap saysı fazla değil. Olanca kitabı yerlere saçtım. Anaaa ne göriym, evde kalan kitap ırkının çoğu kediler hakkında değil miymiş. Bu kedi deliliği husuusnda kime çektiğim anlaşıldı sanırım. En üstteki kitabı seçtim, açtım 55. sahifesini. Buyun bakalım:
Sokak kedilerini zaman zaman toplayıp kafeslere kapattıklarını, sonra da zehirleyip öldürdüklerini duymuştu bir yerlerden. Bir de televizyonda bu konuda kedilerden yana bir film seyretmişlerdi sahibiyle birlikte. "Sokaklarda gezersen, seni de böyle yakalar götürürler" demişti sahibi. Pek inanmamıştı, ama sokağa kaçma isteği de azalmıştı o günden sonra. "Demek ki Teko'yu kötü adamlar annesiyle birlikte yakalayamamışlar. Peki o zaman neden bir daha eve dönmemiş? Kederli yüzlü kadın öyle yazıyor resmin arkasında. Ben olsam ne yapardım? Sahibimi götürseler kalır mıydım bu evde, yoksa kaçar mıydım?" İçi korkuyla ürperdi. KOskoca bir dünyanın ortasında yapayalnız hissetti kendini. Teko'ya ilk olarak kızmadı. Hatta sevgiyle düşündü onu. "Şimdi nerededir? Ne yapıyordur? Ya annesi? O nerelerde acaba? Tutup kafeslere tıktıkarı kedileri sonra gaz odalarında ya da zehirleyerek öldürüyorlarmış. Televizyndakini film seyerederken gördüm. Teko'nun annesini de acaba?... Oh! Hayır. Olamaz. KEndi kendilerine yapamazlar bunu insanlar... Aslında gülmeyen, sadece dudakları ile gülümseme taklidi yapan kadın, - Teko'nun annesi - fotoğrafın arkasına o yazıları yazdığından b yana çok çok yıllar geçmiş. Neredeyse ortalama bir kedi ömrü..."
Oya Baydar'ın Kedi Mektupları isimli romanının 55. sayfasında yazılı olanların bir bölümü bunlardan ibaret. Bendeki Can Yayınları'nın 1992 baskısı.
Yalnız olay hoşuma gitti. İzmir'e gittiğimde kitapları açıp açıp hepsinin ellibeşinci sayfasına göz gezdirmek, ya da bir başka gün hepsinin bir başka aynı numaralı sayfasına bakmaktan ibaret bir nevi kitap falı beni bekliyor.
Şimdi böyle trak trak maddeler sıralandı mı ben de bu kurallara uyarım arkadaş. İtaat benim genlerime işlenmiş bir ince iş. Yalnız gelin görün ki şöyle bir sorunum var son aylarda İstanbul'u mesken tuttum, İzmir'de kendim evim yerine annemin evinde kalakalıyorum. Annem eski kitap kurtlarından ama bir gün ona gelenler gelmiş 800 civarı kitabını karşı komşuya "Al senin olsun, sıkılınca okursun" diyerek vermiş. Hoş bu konuyu tasvip etmediğimi söyledim, ama söylediğimde iş işten geçmişti zaten. Kitapların verilmesine karşı değilim elbette ama kitap sevgisinden eser olmayan bir kadına yüzlerce kitap verdiğinizmi sonrasında ne olacağı malum; ya en yakındaki çöp kutusuna ya da eski kitap alan yere kilo hesabıyla ışınlanırlar. Neyse efendim. Durum böyle olunca benim seçim yapacağım kitap saysı fazla değil. Olanca kitabı yerlere saçtım. Anaaa ne göriym, evde kalan kitap ırkının çoğu kediler hakkında değil miymiş. Bu kedi deliliği husuusnda kime çektiğim anlaşıldı sanırım. En üstteki kitabı seçtim, açtım 55. sahifesini. Buyun bakalım:
Sokak kedilerini zaman zaman toplayıp kafeslere kapattıklarını, sonra da zehirleyip öldürdüklerini duymuştu bir yerlerden. Bir de televizyonda bu konuda kedilerden yana bir film seyretmişlerdi sahibiyle birlikte. "Sokaklarda gezersen, seni de böyle yakalar götürürler" demişti sahibi. Pek inanmamıştı, ama sokağa kaçma isteği de azalmıştı o günden sonra. "Demek ki Teko'yu kötü adamlar annesiyle birlikte yakalayamamışlar. Peki o zaman neden bir daha eve dönmemiş? Kederli yüzlü kadın öyle yazıyor resmin arkasında. Ben olsam ne yapardım? Sahibimi götürseler kalır mıydım bu evde, yoksa kaçar mıydım?" İçi korkuyla ürperdi. KOskoca bir dünyanın ortasında yapayalnız hissetti kendini. Teko'ya ilk olarak kızmadı. Hatta sevgiyle düşündü onu. "Şimdi nerededir? Ne yapıyordur? Ya annesi? O nerelerde acaba? Tutup kafeslere tıktıkarı kedileri sonra gaz odalarında ya da zehirleyerek öldürüyorlarmış. Televizyndakini film seyerederken gördüm. Teko'nun annesini de acaba?... Oh! Hayır. Olamaz. KEndi kendilerine yapamazlar bunu insanlar... Aslında gülmeyen, sadece dudakları ile gülümseme taklidi yapan kadın, - Teko'nun annesi - fotoğrafın arkasına o yazıları yazdığından b yana çok çok yıllar geçmiş. Neredeyse ortalama bir kedi ömrü..."
Oya Baydar'ın Kedi Mektupları isimli romanının 55. sayfasında yazılı olanların bir bölümü bunlardan ibaret. Bendeki Can Yayınları'nın 1992 baskısı.
Yalnız olay hoşuma gitti. İzmir'e gittiğimde kitapları açıp açıp hepsinin ellibeşinci sayfasına göz gezdirmek, ya da bir başka gün hepsinin bir başka aynı numaralı sayfasına bakmaktan ibaret bir nevi kitap falı beni bekliyor.
Mimin kurallarından biri de bunu üç bloggera iletmek tabi, unutmayalım sevgili arkadaşlarımızı da bu oyuna davet etmeyi. Vampircik sözlükten arkadaşlarım Tulkas ve Pastafaryan ile Lunaparkta Yaşamak mimledim sizleri. Kolay gelsin.
İnanmayacaksın ama aynı mimi ben de sana göndermiştim! :)
YanıtlaSilBkz. http://nouvelletalks.blogspot.com/2010/11/aklma-gelmezdi-mimlenmisim-ben-de.html
Annenin karşı komşusu ben olsaydım keşke diye düşündüm :)
YanıtlaSilneden hiç şaşrımadım acaba kedilerle ilgili cümleler okuyunca :)))
YanıtlaSiltanrım 800 kitaba insan nasıl kıyar? ben bunu asla yapamazdım. üf ya içim cız etti.
YanıtlaSilAaaa oyun! bayılırım! :))
YanıtlaSilVladimir bunun bir benzerini daha önce yine yapmıştınız, bende ilk kez Gökhan'ın blogunda görmüştüm.
çok keyifliydi bence.
http://kafamcokkarisik.blogspot.com/2009/12/aaaa-oyun-baylrm.html
opereyşın kompleytıd!
YanıtlaSilçoook teşekkür ederim bu güzel mim için.kabul ediyorum zevkle ve en kısa zamanda yazacağım:) sevgilerimle:)
YanıtlaSilBu arada bende isterdim annenizin karşı komşusu olmayı.bence çook şanslı.kıymetini bilmeli.
YanıtlaSil