Son aylarda kitap olumaktan ziyade pek bir fazla film seyreder oldum. Bunda annemin evinin köşeşindeki dükkan sahibinin çok güzel dvdler getirmesi ve de Kadıköy'ün belli bir noktasındaki dükkandaki çocuğun filmlerden çok iyi anlaması ve şahane bir eski film koleksiyonu bulunmasının payı sonsuz.
Ben film içinde bir dünya kurabilen ve kurduğu dünyadaki mantığın içine öyküsünü oturtup seyrcisine ihanet etmeyen filmleri önemsiyorum. Ancak diğer taraftan da çerez niyetine olan filmleri de izlemeyi seviyorum. Hal böyle olunca en zırt teen slasher bile bazen ağzımın suyunun akmasına sebep olabiliyor.
Salim kafa ile oturup son dönemde izlediğim filmlerin listesini yapmayı kafaya koyup bilgisayarın başına çöreklendim;
Ghost Writer, Summer Hours, Kala, Amarcord, Ginger & Fred, Satyricon, Notorious, Life Boat, Martyrs, Alphaville, La Strada, When Father Was Away On Business, Inglorious Basterds, LA DernierVol, Pariste SOn Konser, Ma Mére, Blind Date, Bright Star, Beyaz Bant, La Haine, Stalag 17, The Baishment, Wait Until Dark, Christine, Eraserhead, Purple Noon, Birdman of Alcatraz, Karanlıktakiler, Gelinler, Fanny and Alesxander, Savaş ve Barış, Ve Durgun AKardı Don, Robin Hood, Dönüşüm, Vivement Dimanché, Elizabeth, Serbis, Martyrs, Ejderha Dövmeli Kız, Book of Eli, The Box (Charlize Theron), Prince of Persia, Case 39, Veda, Vavien, Gölgesizler, Canino, Me and My Sİster, Partir, Valentine's Day, Leap Year, Nine, The Lİves of Others, Garden State, Cargo 200, The Wİmpy Kid Movie Diary, Red, Dust of Time, Long Weekend, Kirot, Resident Evil - 4, Rec 2, Dönüşüm, 30 Days of Night 2, Spanish Movie, New Moon, Eclipse, The Last Airbender, The Dissapearance of Alice Creed, Mirrors 2, Punisher: War Zone, The Air That I Breathe, Day Breakers, Splice, The Box ( Theresa Russel), Ölüm Peşimizde, Deadly Encounter, S. Darko, Ölüm Zili,The Myth, Treasure Hunter, Iron Man 2, Knight and Day, From Paris With Love, Dersimiz Atatürk, Yahşi Batı, Ses, Gölgesizler, Outlander, Vinyan, Predators, IP Man, IP Man 2, From Within, Machete, The Devil's Tomb, Pirahna 3D, Repo Men.
Listem yaz yaz bitmedi unuttuklarım da var kimisinin türkçe ismini hatırlayabildim, kimisinin ismini hatırlayabilecek halde değilim. Google'da arayasım ise yok. Velhasıl filmle bozdum kafayı filmle yatar filmle kalkar oldum.
Cumartesi akşamı TV'de Acun Efendi'nin garip programını izledim; "Yok Böyle Dans". İlkokulda okuyan çocuk sallasa bundan daha güzel program ismi uydurur emin olun. Programdan aklımda yer eden gariplikler şöyle:
1 - Yarışmacıların program öncesi hazırlıklarındaki türkçe konuşmaları bile alt yazı ile verilirken Jüri üyelerinin ingilizce konuşmaları için herhangi bir alt yazı kullanılmıyor. (Pazar günkü tekrarında baktım yine yoktu)
2 - Acun acilen kendine ingilizce hocası tutsun ya da jüri üyeleri konuşmasın Acun onların yerine şunu dedi bunu dedi diye uydursun. Nasılsa yakışır.
3 - Metin Arolat dansetmiyor deve gibi hopluyor. Ayrıca çok bet bir sesi var. İtici.
4 - Güneri Civaoğlu dansetmek şöyle dursun, dansetmek bile istemiyor.
5 - Leila isimli kadın Tan Sağtürk'ün her dediğini anladığı halde neden dilimizi konuşmak istemiyor.
6 - Defne Joy Hanım'ın hikayesi ilginçmiş, babası amerikalıymış da Defne ülkemize yetişkinken gelmiş madem öyle ingilizcesi neden türk aksanlı?
7 - Neydi o ikoncan kılıklı kadının adı? 6 yıl Londra'da moda tahsili görüp gelmiş, ingilizcesi amerikan aksanlı.
Programı izledim, attım kendimi yatağa. Kulağımda müzikçalar, kulaklıklar. Doğru uykuya. Kolay rüya görmem ama gördüm mü tam görürüm. Bu kez de öyle oldu.
Evdeymişim. İzmir'deymişim. Yıkanmak istiyorum. Banyoya giriyorum. Banyo mutfak ile bahçe arasında uzun ve geniş bir holmüş aynı zamanda. İçerisi ve dışarısı gün ışığı ile apaydınlık. "Bu bahçeyi kim koydu buraya?" diye kendi kendime soruyorum.
Banyoda iki tane banyo küveti var biri boş, diğeri temiz bir su ile dolu. Ben dolu olanında duş almak istiyorum. Ama önce suyu boşaltmam lazım. Arkamdan bir kadın sesi fısıldıyor.;
"Dikkatli boşalt, pişman olursun"
Dönüp arkama bakıyorum kimse yok. Kuşkulanıp bahçeye çıkıyorum orası da boş. Mutfağa açılan kapıya gidiyorum. Mutfak "Mac Donalds"mış meğer. Fast foodcunun sakin bir günü içerideki masalardan ikisi dolu, sekizi boş. Köşedeki yüksek masada duran siyah saçlı bir kadın çok tanıdık geliyor ben dikkatle bakınca güneş gözlüklerini takıyor, başını duvardan yana çeviriyor. Kasanın arkasıdaki çalışanlara bakıyorum beni görünce daha hızlı çalışmaya başlıyorlar.
Banyoya dönüyorum. Elimi suya sokuyorum. Az evvel dibi gözüken tertemiz küvetteki suyun rengi değişiyor. Açık kahve, ama giderek koyulaşıyor. Delikteki tıpayı çekiyorum. Su gitmiyor. Deliği kontrol ediyorum. Suyun dibi br sürü tahta parçası ile dolu. Kare şeklinde kesilmiş tahtalar. Onları üçer beşer dışarıya atmaya başlıyorum. Attıkça yenisi geliyor. Sıkılıyorum bunu yapmaktan. Annie Lennox'un Dark Road isimli şarkısını söylüyorum ben söyledikçe ağzımdan Annie Lennox'un sesi çıkıyor. Sesimi kaybetmekten korkuyorum birden. "Sesim çok güzel sessiz kalırsam mahvoldum" diye düşünüyorum. Bakıyorum küvetteki su seviyesi hızla boşalıyor. Boşalıncaya kadar bir şeyler atıştırayım istiyorum.
Mutfağa geçiyorum. Mutfak hala Mac Donalds. Siyah saçlı kadın beni görünce gözlüğünü takıyor. Gözlüğü takarken bir an duraksıyor, siyah ve gür saçları bir gözüne doğru düşüyor, bana bakarken gülümsüyor. Ağzını geniş bir gülümseme kaplıyor.
"Bonjour" diye selamlıyorum kadını. Selamımı alıyor. Eldivenlerini çıkarıp masasının üzerine koyuyor. Ayakta sohbet ediyoruz. Kadın en sevdiğim artistlerden Fanny Ardant. Konuşurken birden elini omzuma koyup banyoyu işaret ediyor. "Dikkatli olman için uyarmıştım" seni diyor. Banyo kapısında koyu renk bir kahve akıyor. Koşuyorum banyoya. Dark Road yankılanıyor. Küvetteki kahve yere akıyor.
Gözlerimi açıyorum. "Dark Road" bangır bangır kulağımın içinde.
Sabah işin aslını anlıyorum. Annie Lennox'un Songs Of Mass Destruction albümü de, Best Of albümü de player'ın içinde. Ben "karıştır" modunda dinleren her iki albümn ortak şarkısı ardarda denk gelmiş. İstesen olmayacak bir tesadüf. MP3 çalarımın bana ilk oyunu değil bu.
Çok fazla film izlersem olacağı bu elbette.
Bu rüyayı birisi bana yorumlayabilir mi acaba?
Kulakların çınlasın Fanny Ardant.