Sevgili Aydan Atlayan kedi'nin sayfasında gördüm, bir çocukluk hatırası aklıma geldi, ardından bir tane daha hatırlamayayım mı, "noluyoruz oğlum" dedim ve bir kendimi dizginledim. Yok bu hatıratın sonu başı. Neyse başlarken daha hiç dağılmamıştım, o da oldu.
Çocukluğum taşranın bir kentinde, kuzenlerimle birlikte geçti. Sabah sokağa fırladık mı hava kararasıya kadar sırra kadem basar. Yüz göz kirden simsiyah vaziyette geri gelirdik. Sabah uyanınca tekrar oyun oynayabilmek için yatmaya razı gelirdik. Biz üç erkek kuzen, ağaç tepesi, duvar üzeri, inşaat üstlerinden sokaktaki kumlara uçan süper kahramanlar, mahalledeki diğer çocukların korkulu belaları; bu halimizden hınızrca bir zevk duyar, kendimizden daha azgını olamaz diye düşünürdük. Ta ki, belalı ikizler mahallemize gelesiye kadar.
İlkokul üçe geçtiğim yazdı. Arka sokaktaki iki katlı eve anne, baba ve iki çocuk, çekirdekten bir çekirdek daha büyük aile taşındı. Çocukları sokakta göremiyorduk, ama arka bahçeden gelen gürültülerden ikilinin haylazlıklarına dair ilk tantanayı duyabiliyorduk. Kadın çocuklarını sokağa salmıyordu. Türlü bahane ile kapılarından geçiyor bu yeni çocuklar ile tanışmak için fırsat kolluyorduk. Ama beklediğimi fırsat elimize geçmek bilmiyordu.
Derken Haziran sonuna doğru bir ikindi vakti anne çocukları sokağa çıkardı, ama ne çıkarmak. Evlerinin dışı son derce sadeydi, o kentteki her ev gibi dar bir cephe, tam ortada demir bir kapı, kapının iki yanına demir kafesli iki pencere. Kadın çocukları teker teker sokağa çıkarıp, tasmalarından birini bir pencereye diğerini öbür pencereye bağladı. Birbirlerine ulaşamayacakları biçimde iplerini kısa tutara sımsıskı bağladı. Mahallenin bütün çocukları, biz yaşlardaki tasmalı ikiz kardeşleri seyretmeye gittik. Korkunç bir şeydi. Çocuklarda korkunçtu, fizik olarak normaldiler ama aşırı yaramaz ve küfürbazdılar. İlgimiz hemen söndü, sonra da fazla merak etmedik onları. Korkmuş olmalıyız ki o taraftan pek geçmez olduk. Okula gitmedi çocuklar, ertesi yaz da taşınığ gittiler. Tasmalı çocukalrı hatırladım bu gün.
Ardından bir tekerleme hatırladım, hatırlamak da değil düpedüz gördüm. Akıllı TV'de akıllara seza bir tekerleme vardı. İzledim, çok güldüm. Sözlerini de yazayım tam olsun bari;
"Bir dağda iki tarla varmış, çiftçinin biri bu tarlalara bir şinik kekere mekere ekmiş."
"Birinci tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuk, ikinci tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuğa demiş ki; sen ne zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuksun?"
"Öbür tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuk da demiş ki; sen ne zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuksan ben de o zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuğum."
Tamamını bir çırpıda söyleyebilirseniz sonunda "ohhhh" çekip rahatlamak mümkün.
Çocukluğum taşranın bir kentinde, kuzenlerimle birlikte geçti. Sabah sokağa fırladık mı hava kararasıya kadar sırra kadem basar. Yüz göz kirden simsiyah vaziyette geri gelirdik. Sabah uyanınca tekrar oyun oynayabilmek için yatmaya razı gelirdik. Biz üç erkek kuzen, ağaç tepesi, duvar üzeri, inşaat üstlerinden sokaktaki kumlara uçan süper kahramanlar, mahalledeki diğer çocukların korkulu belaları; bu halimizden hınızrca bir zevk duyar, kendimizden daha azgını olamaz diye düşünürdük. Ta ki, belalı ikizler mahallemize gelesiye kadar.
İlkokul üçe geçtiğim yazdı. Arka sokaktaki iki katlı eve anne, baba ve iki çocuk, çekirdekten bir çekirdek daha büyük aile taşındı. Çocukları sokakta göremiyorduk, ama arka bahçeden gelen gürültülerden ikilinin haylazlıklarına dair ilk tantanayı duyabiliyorduk. Kadın çocuklarını sokağa salmıyordu. Türlü bahane ile kapılarından geçiyor bu yeni çocuklar ile tanışmak için fırsat kolluyorduk. Ama beklediğimi fırsat elimize geçmek bilmiyordu.
Derken Haziran sonuna doğru bir ikindi vakti anne çocukları sokağa çıkardı, ama ne çıkarmak. Evlerinin dışı son derce sadeydi, o kentteki her ev gibi dar bir cephe, tam ortada demir bir kapı, kapının iki yanına demir kafesli iki pencere. Kadın çocukları teker teker sokağa çıkarıp, tasmalarından birini bir pencereye diğerini öbür pencereye bağladı. Birbirlerine ulaşamayacakları biçimde iplerini kısa tutara sımsıskı bağladı. Mahallenin bütün çocukları, biz yaşlardaki tasmalı ikiz kardeşleri seyretmeye gittik. Korkunç bir şeydi. Çocuklarda korkunçtu, fizik olarak normaldiler ama aşırı yaramaz ve küfürbazdılar. İlgimiz hemen söndü, sonra da fazla merak etmedik onları. Korkmuş olmalıyız ki o taraftan pek geçmez olduk. Okula gitmedi çocuklar, ertesi yaz da taşınığ gittiler. Tasmalı çocukalrı hatırladım bu gün.
Ardından bir tekerleme hatırladım, hatırlamak da değil düpedüz gördüm. Akıllı TV'de akıllara seza bir tekerleme vardı. İzledim, çok güldüm. Sözlerini de yazayım tam olsun bari;
"Bir dağda iki tarla varmış, çiftçinin biri bu tarlalara bir şinik kekere mekere ekmiş."
"Birinci tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuk, ikinci tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuğa demiş ki; sen ne zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuksun?"
"Öbür tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuk da demiş ki; sen ne zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuksan ben de o zamandan beridir bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan bozala boz başlı kürkü yırtık pis porsuğum."
Tamamını bir çırpıda söyleyebilirseniz sonunda "ohhhh" çekip rahatlamak mümkün.
"ikizlere takke" diye bağırıp müşteri çekmeye çalışan semt pazarcıları geçti aklımdan ister istemez yazının başlığını okuduğum ilk anda...
YanıtlaSilikizlerini tasma ile zapteden annenin durumuna acıdım bir de...
tekerlemeyi söylemeye çalışmadım bile... okuması bile o kadar yormuşken beni, bir daha cesaret edip bakamadım bile...
kalemin akmış yine...
Teşekkür ederim. Zeki Müren ile konuşan Halit KIvanç'ın ki gevezeliği ile tanınır, onun karşısında susup kalması izlenmeye değer birşey ama tekerleme akla zarar :)))
YanıtlaSilBen de başlığı ilk okuduğumda acaba içinden ne çıkacak diye düşünüp Kutup Zencisiyle aynı taraflara gittim itiraf edeyim :)) Ama tamamen farklı çıktı. Ama hikaye mi gerçek mi anlamadım tasma olayını? Gerçek olamayacak kadar kötü geldi daha doğrusu..
YanıtlaSiltekerlemeyi nerede yakaladın ya? hakkaten farklı bakıyorsun şu dünyaya :))
Malesef gerçek Çınar, kadın penceredeki demirlere çocukları deri kayışlarla bağlamıştı, yaramazlık etmesinler diye. Kötü bir anı, dün ilgili bir yazıyı görünce aklıma geldi.
YanıtlaSilTekerlemeyi de akıllı.tv de gördüm. Görüyorsunuz entellektüel tv kanallarını kaçırmıyorum. Bİ sırrım daha gün yüzü gördü :)))
Yaziya ve Zeki Mürene bayildim:))
YanıtlaSilben tasmalı ikizlere üzüldüm neden tasma takmıştı. Tamam çocuklar yaramaz küfürbazlıdır ama neden öyle idiler. burda anne ve babanın yetiytirme tarzından kaynaklanmıyor mu. ne bileyip vladmir etkilendim. belki benimde ikiz olmamdan kaynaklanıyordu.
YanıtlaSiltekerlemeye bir çırpıda söylemek ne mümkün 3.de oldu. :)
Belgin;
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Çok ilginç değil mi Zeki Müren'in bunca lafı bir çırpıda söylemesi :))
Neslihan;
Sebebini bilmiyorum yaramaz olduklarını duymuştuk sadece, ama gerçekten üzücü ve korkutucu.
Tekerlemeyi 3.sünde söyleyebilmek de başarı ben deneyemedim bile :)))
Bu nedir böyle yahu:)Pek de güzel anlattın, kendimi sokaktaki bir pencereden sizi izler buldum, bence çok keyifli bir çocukluk geçirmişe benziyorsun:))İkizler de renk katmış bir süreliğine de olsa...
YanıtlaSilTekerlemeye gelince çok keyifli,yazın gibi:)
Bu güzel programı uzzunnn bir tekerlemeyle niye kapattiklarini düşündüm:) Şarkıyla kapatsalardı..
YanıtlaSilKekeremekere gibi tekerlemeler, diksiyon derslerinde verilir.Zeki Müren'in de Türkçeyi kullanışı ve diksiyonu çok temizdir. Ben bu tekerlemede onu gördüm.
A. Nur,
YanıtlaSilÇocukluğumun keyifli hatıraları bol, taşrada yaşam renkli geçiyor napalım, sonra istanbula gidince eskisi gibi olmadı pek :))
Çok teşekkür ederim :))
Brajeshwari,
Zeki Müren'in türkçeyi kullanışı ve telafuzu mükemmel, üstelik ezberden böyle bir tekerleme okuması da hoş bir sürpriz, ben yazım önümdeyken bile okuyamadım :((
Merhaba Vladimir. sana ulasabilecegim bir e-posta adresi verebilir misin bana? benim adresim cinardan@gmail.com
YanıtlaSilo ne tekerlemeydi öyle ya zeki müreni pek sevmem ama gözümde az bi karizması vardı bu videodan sonra o da gitti
YanıtlaSil