Bu da bitti,
...gelsin sıradaki!
Ama rica etsem şöyle aşağıdaki gibi gelebilir mi?
(Elbette istediği seçenekten başlayabilir)
31 Aralık 2013 Salı
26 Aralık 2013 Perşembe
Filmler Üzerine Konuşuyoruz
Geçtiğimiz salı akşamı üçüncü kez konuştuk filmler üzerine.
Her oturumumuz saat 18 de bir kısa film ile başlıyor. İzlediğimiz kısa film üzerine söyleşiyor ve o akşamki asıl filmimizi çözümlemeye çalışıyoruz. Toplantımız 20:30 gibi bitiyor.
Sinema üzerine sunumlarım ilk kez geçen yıl bu vakitlerde başlamıştı, "Cumalı* Seferis Gökyüzü Derneği'nin konuşmacı konuğu olarak yaptığım "Kış ve Sinema" ile Alfred'in Kuşları başlıklı iki sunumumun verdiği cesaret ile bu işe kalkıştım. İlkinde kış duygusunu yoğun biçimde barındıran dört film ve yapıldıkları döneme dair konuşmuştum. The Last Laugh, I Girasoli, La Sirene du Mississippi ve Mİshima: A Life in 4 Chapters filmleriden kısa parçalar üzerinden kışı anlatırken kış temasının geçmişe özlemi de barındırıp barındırmadığını tartışmıştık. "Alfred'in Kuşları" başlıklı konuşmada ise filmlerinden görüntüler eşliğinde Hitchcock filmlerinde bazen aleni bazen gizliden kullanılan kuşları incelemiştik.
Kasım sonundan bu yana iki haftada bir, Kafka, Frances Ha ve Smoke filmlerini tartıştık bugüne kadar. Ocak ayında devam edeceğiz.
Smoke: Paul Auster'ın sinema ile ilk buluması, senaryosu "Auggie Wren'in Noel Öyküsü"nden yla çıkılarak yazar tarafından tamamlanmış ve filme yönetmen olarak elinin değdiği de biliniyor.
Frances HA, Noah Baumbach'ın yönettiği Fransız yeni dalgasından izler taşıyam kendini iyi hisset filmlerinden, film bittiği anda okurun zihninde yeniden başlıyor hoş finali sebebiyle. Frances HA'nın yaşamının dizginlerini eline almaya çalışmasını, yani çocukluk ile genç kadınlık arasında sıkışmış bir kadının büyüme öyküsü hepimize ayrı ilham vermiş olmalı ki, hayli uzun konuştuk bu film üzerine.
Kafka: S. Soderbergh'in ikinci filmi 1991 yapımı. Yönetmeinin bu filmle işi bitmemiş olmalı ki, 2013 de ilave sahneleri çekip tüm filmi almanca seslendirmesi ile tamamladı. Seyircisine yeni hali ile yakında yeniden kavuşacağa benziyor. Siyah beyaz film Kafka'nın eserlerinden derin izler taşıyor, aniden renklendiği bölmün anlamı üzerine sıkı bir beyin fırtınası yaşadık.
25 Aralık 2013 Çarşamba
Sayın İzan Sahibi Birey
Ahmak aç gözlülerce yönetilen her ahmak başına ne gelirse gelsin Tanrı'dan deyip, üzerine bir de mutlu olduğunu sanırken her aklı başında, ar ve izan sahibi birey bir gün geliyor biçim değiştiriyor, munislikten arınıp hesap sorası geliyormuş demek.
Siz ne durumdasınız?
Saint Etienne, Fransa...
Bir duvar gerçeği.
24 Aralık 2013 Salı
Fen Bilimlerinden İki Nostaljik Kural Yokladı Zihnimi, Kalın Bir Bere Takayım, Neme Lazım.
Orta okul yılarında fen bilgisi dersimizde öğretilen iki bilimsel gerçeğe dair ifade hep aklımda kaldı. Günlük hayat pratiği içinde sokak arşınlayan vatandaşın bu konudaki ısrarcı cehaletini uygulamadan kaldırmayı akıl edememesi nedeniyle daha bir hayli süre aklımı işgal edeceğe benzeyen ilk ifade şu:
"İki farklı madde aynı anda aynı yerde bulunamaz."
Gel de bunu kaldırımlarda birbirlerinin üzerine tırmanırcasına yürüyen vatandaşa anlat science hocası.
İkinci bilimsel gerçeğimiz ise şu:
"Madde yoktan var edilemez, var olan madde yok edilemez, (Ancak biçim değiştirebilir)"
Madem yoktan var edilemiyor öyleyse nerden geldi bu trilyonlar, trilaylomlar, v.s.
Şimdi anladın mı neden cehalete dört elle sarılan sarılana pek sevgili science hocası?
Afiş Rusya'da bir izlüyon gösterisinin ilanı için tasarlanmış. İnsanlarının gözünün önünde güya yoktan var edip, var olanı yok ettikleri eğlenceliklerden birinin duyurusu.
.
23 Aralık 2013 Pazartesi
Son Kadehim Bu Düzen İçin
İster beğenelim ister beğenmeyelim,
üç şansımız var bizim:
dün, bugün ve yarın.
Üç bile değil hatta
düşünür der ki zira
dün dündedir
hatırasıdır bizde kalan
tıpkı koparılmış bir gülün
solan taçyaprağı gibi
Kaldı mı elimizde
iki kart sadece:
Şimdi ve gelecek.
İki bile değil hatta
herkes bilir bu gerçeği
şimdinin varolmadığını
sadece geçmişi sarmaladığını
ve tıpkı gençlik gibi
tüketildiğini...
Sonunda elde kalan,
bir tek yarın.
İşte o asla gelmeyecek gün için
kaldırıyorum kadehimi.
böyle gelmiş bu düzen,
hepsi bu.
Nicanor Parra
(Çeviren: D.M.)
üç şansımız var bizim:
dün, bugün ve yarın.
Üç bile değil hatta
düşünür der ki zira
dün dündedir
hatırasıdır bizde kalan
tıpkı koparılmış bir gülün
solan taçyaprağı gibi
Kaldı mı elimizde
iki kart sadece:
Şimdi ve gelecek.
İki bile değil hatta
herkes bilir bu gerçeği
şimdinin varolmadığını
sadece geçmişi sarmaladığını
ve tıpkı gençlik gibi
tüketildiğini...
Sonunda elde kalan,
bir tek yarın.
İşte o asla gelmeyecek gün için
kaldırıyorum kadehimi.
böyle gelmiş bu düzen,
hepsi bu.
Nicanor Parra
(Çeviren: D.M.)
22 Aralık 2013 Pazar
Şerefinize!
Bu gönderiyi internette "şerefe" kelimesinin anlamını bulmaya çalışıp da, "camilerde ezanın okunduğu yer" ifadesinden başka bir anlamına rastlamamış olanlar için yazıyorum. Ciddi sözlük diye geçinen yerlerde bu sözün içki kadehleri okuşturulurken söylenen bir söz olduğu anlamını silme gayreti bariz zira. Yüzlerce yıldır söylenen bir kelimeyi unutturmak üç beş öküze mi kaldı bilmiyorum ama, şeref ve haysiyetin boyutu bir iki katlandığında bir ayakkabı kutusuna sığıyormuş.
Bunu da gördük geçtiğimiz günlerde.
Şerefinize!
Siz gene de kutuarınızı dekoratif amaçlı olara kulanmaktan şaşmayın. :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)