Borges
“Kum Kitabı” adlı öyküsünde kendisini andıran, Arjantin Ulusal Kütüphanesi’nden
emekli bir adamın başına gelenleri anlatır. Kapısını çalan gizemli bir kitap
satıcısı ona kum kitabını uzatır.
“Çantasını
açıp, kitabı masanın üzerine koydu. Birçok elden geçtiğine kuşku yoktu. İncelerken,
alışılmamış ağırlığı beni şaşırttı. Rastgele açtım. Tanımadığım bir el
yazısıydı. Sayfalar oldukça yıpranmıştı, İncil'de olduğu gibi iki sütun olarak
basılmıştı. Metinler sıkışıktı ve bentler halinde düzenlenmişti. Sayfaların üst
köşelerinde Arap sayıları yer alıyordu. Asıl ilgimi çeken, örneğin çift
sayfalardan birinin 40514 numarasını, karşısındaki tek sayfanın ise 999
numarasını taşıması oldu. O sayfayı çevirdim; arkasındaki sekiz haneli bir
sayıydı. Sözlüklerde olduğu gibi bir resimle süslüydü; bir çocuk elinden çıkmış
gibi, mürekkep kalemiyle beceriksizce dizilmiş bir çapa resmi vardı.
İşte
o zaman yabancı bana:
"İyi
bakın, bir daha asla göremeyeceksiniz," dedi.
Tam
o sayfayı işaretleyip kitabı kapattım. Hemen yeniden açtım ve boşuna çapa
resmini aradım sayfa sayfa.
Bir
sır vermek istermişçesine sesini alçaltıp:
"Bu
cildi," dedi, “ovaların ortasındaki bir kasabada bir avuç rupi ve bir
İncil karşılığında satın aldım. Sahibi en alt kasttan biriydi, okuma yazması
yoktu. Kitabın adının Kum Kitabı olduğunu söyledi, çünkü bu kitabın da, kumun
da, ne başı var ne sonu.”
Benden
ilk sayfayı aramamı istedi.
Kendimi
boş yere zorluyordum: Kapakla başparmağım arasında her zaman birkaç yaprak
kalıyordu.
"Şimdi
sonuncuyu arayın."
Denemelerim
başarısızlığa uğradı. Artık kendi sesim olmayan bir sesle, dilim
dolaşarak:
"Bu
olanaksız," diyebildim.
"Olanaksız,
ama gerçek. Bu kitabın sayfalarının sayısı tam olarak sonsuz. Hiçbiri ilk
değil, hiçbiri sonuncu değil.”
Kitap
kendisine kalır ancak aylarca inziva çekilip kitapla baş başa kaldıktan sonra
kitaptan kurtulmayı başarır.
Jorge
Luis Borges, öyküde adı geçen kitaba daha sonra başka bir kısa öyküsünde, “Babil
Kitaplığı”nın bir paragrafında yer verir. Devasa kütüphanelere gerek olmadığını,
kitaplardaki tüm bilgileri içeren sonsuz sayıda sayfadan oluşan bir kitaba
sahip olmanın hayalini kurar.
İlk okuduğum zaman, yani doksanlı yılların
başında bana doğal olarak fantazi gibi gelmiş bulunan bu iki öykü günümüzde
artık birden fazla biçimde gerçekliğe kavuştu. Başı sonu okuyana göre değişen
kitaplar ya da bir kutudan çıkan oyuncak formlarını uygulayarak bunu deneyenler
oldu. Bilginin elektronik ortama aktarılmasının kaçınılmaz sonucu olarak
evlerde kitap yığınları biriktirmeksizin okuma keyfi yaşamanın yolları
çeşitlendirildi. Bilgisayarların okumalar için pratik hale getirilmesi ile belki
de bir ömür boyu uğraşsanız içindekileri okuyup, bitirmeyi başaramayacağınız,
parmağınızın bir kaç dokunuşu ile istediğiniz kitaba geçebileceğiniz elektronik
kitap kullananların sayısı hızla artar oldu. Yeni bir kitap aldığı zaman sayfaları
burnuna yaklaştırıp kokusunu içine çekmeyi seven kitap severler için soğuk ve
itici gelse de, daha ilk denemelerinde eski okuma alışkanlıklarını geride
bırakanların sayısı hayli fazla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar