District 9 filmini izledikten sonra, yönetmeni Neil Blomkamp'ın adını aklımın bir kıyısına yazmıştım. Aylar evvel yeni filmi Elysium'un ilk fragmanını gördüğümden beri merakla gösterime girmesini bekliyordum. Film bir kaç gündür sinemalarda. (Yazının devamı filmi izlemeyi düşünenlerin keyfini kaçıracak bilgi içermemektedir)
Elysium 2154 yılında geçiyor. Ancak kocaman bir flashback ile başlıyor. Max ve Frey aynı yetimhanede rahibelerin gözetiminde büyüyecek iki yakın arkadaştır. Max'in en büyük hayali bir gün Elysium'a gitmektir. Dünya nüfusu dayanılmaz kalabalık hale gelip, üzerindeki kaynaklar tükenme sınırına dayandığında Dünya yörüngesine bir uydu inşa edilmiş ve varlıklı insanlar gezegeni terkederek bu cenneti andıran yerde yaşamaya başlamıştır. Ekonomik gücü Dünya'da yaşamaya yetenlerin bu uyduya girmemesi için alınan tedbirler çok sıkıdır.
Max ile Frey'in yolları yetimhane döneminden sonra ayrılmış olsa da bir gün yeniden kesişir. Frey bir hemşire, Max ise şartlı tahliye edilmiş bir mahkumdur. Hayatta kalabilmek için en yıpratıcı işçiliklerden birinde para kazanmaya çalışmakta, artık suça bulaşmamaya gayret etmektedir. Elysium'a gitme hayalleri ise çocukluğundan beri azalacağına artarak devam etmektedir.
Bilim kurgu filmlerinin bir dalı kaçış sineması örneği olma hedefi ile yola çıkıyor ve iki saate boyunca izleyenin aklında genellikle bir kaç görsel efekt numarasından başka pek bir şey kalmıyor. Elysium bu tarz filmlerden değil, gelecekteki bir kaç karakterin hayatta kalma mücadelesini izlerken günümüzün ağır bir alegorisi yapılmakta. Sınıflar arası sınırların kalın çizgilerle çekildiği, dahası bir sınıftan diğerine geçmenin mümkün olmadığı, varlıklı olanın güçsüz olanın sırtına basarak kendini yükselttiği, yükseldiği yerde, o yere tırmanmasına yol açmış kimselere yaşam şansı tanımadığı bir dünya var. Robot güvenlik görevlileri en ufak halk hareketine, yahut alışılmışın dışındaki duygu sergilemesine müsamaha göstermemeye programlanmış. Sağlık görevlisi robotlar yoksul insanlara kaç gün içinde öleceklerini müjdeliyor. Elysium sakinleri ise ölümcül hastalıklarından bile saniyeler içinde kurtulabilmekte. Bir yanda ağır bir yoksulluk diğer yanda göz kamaştıran bir zenginlik söz konusu. Böylesine ayrılmış iki dünyanın da iyileri ve kötüleri var. Kötü olanların kötü olma sebepleri her ne kadar farklı olsa da bulundukları noktada yaşamlarını devam ettirme güdüleri birbirine benzemekte.
Öykünün ele alınışında bir çok referans söz konusu, öncelikle geçtiğimiz aylarda yeniden filme çekilmiş "Jack ve fasulye sırığı" masalı bu filmde farklı biçimde okunmuş diyebiliriz. Diğer yandan Neil Blomkamp ve Peter Jackson'ın yıllarca üzerinde çalıştığı ancak bir türlü tamamlanma şansı edinememiş meşum "Halo" filminden izler taşıdığını düşünmek de olası. Bu natamam film yönetmenin okulu olmuş diyebiliriz. Filmin önemli bir bölümünü Matt Damon'ın canlandırdığı Max karakterinin bakış açısından izliyoruz, başarılı oyunculuğu ile filmi sürüklüyor, Jodie Foster'ın canlandırdığı Delacourt karakteri günüzün önemli politik şahsiyetlerinden önemli izler taşıyor. Perdede göründüğü anlar kısıtılı olmasına rağmen minik detaylarla örülmüş inandırıcı bir karakter olmuş. ("Jodie Foster da yaşlanmış artık" diye düşündüm her göründüğünde) Filmin üçte biri bittikten sonra ortaya çıkan, District - 9'daki şaşırtıcı başrolünden anımsadığımız Sharlto Copley fiziksel güç kulanımı gerektiren "Kruger" rolünde inandırıcı ve başarılı. Daha çok televizyon dizilerindeki yardımcı karakterlerinden tanınan William Fichtner canlandırdığı J. Carlyle rolünde inandırıcılığını ekonomik oyunculuğu ile sağlamış. Bilim kurgu filmlerinin çoğunun aksine sefil bir dünyada geçen film gücünü minik detaylarından alıyor. Senaryodaki çatışma doğru kurulmuş ve perdeye düşen her görüntünün bir açıklaması var, izlerken akla düşen soruların hepsi yanıtını buluyor, ancak dikkatle izlenmeli. Beklentilerimin altına inmeyen filme dair tek olumsuz notumu; dövüş sahnelerinin uzun olduğu, şiddeti doğrudan göstermeksizin de aynı öykünün anlatılabileceği hususuna dikkat çekerek koymak istiyorum. Suya sabuna dokunmayan bilim kurgu filmi izlemek isteyenlerin nabzına göre şerbet verilmek istenmiş olabilir pekala. Bu kadar para harcanmış film için anlaşılabilir bir neden.
Elysium - Yeni Cennet - 2013
Yönetmen & Senarist: Neil Blomkamp
Oyuncular:
Matt Damon
Jodie Foster
Sharlto Copley
Alice Braga
William Fichtner
Müzik: Ryan Amon
Meraklısına Linkler:
bugün gideceğiz bakalım. district 9 çok sevdiğim bir filmdir bundan da beklentilerim var açıkçası. izleyip göreceğiz bakalım..
YanıtlaSilDistrict 9'ı beğendiyseniz bu filmde hayal kırıklığı yyaşamayacaksınız demektir. İyi seyirler :)
Silyeni geldim. film güzeldi ama gerçekten de dövüş sahneleri fazla gereksizdi. şu aksiyon sahnelerinden, gişeye oynamaktan vazgeçip gerçekten daha güzel işler yapabilirler. bize elysium hakkında daha çok detay verebilirlerdi mesela. sağlık teknolojileri açıklamaya değerdi. spoiler vereceğim; kruger'ın yüzü dağılıp aradan o kadar zaman geçmişken ölmemiş miydi? ölmüştü sanırsam, kalbi tekrar atmış gibi soluk aldı. sonra, jodie foster tekrar diriltildi mi? matt damon'ın sistemin bilgilerini çaldığı kişiden başka kimsede yok muydu? bir de koskoca sistemi o kadar az kişi mi koruyordu? iki tane druid? böyle şeylerle ilgilenseymiş keşke dövüş sahneleri yerine.. neyse aklıma takılanlar bunlar işte. bilimkurguyla uğraşmak zor...
SilGişeye oynananark kaybedilen vakit filme daha bir derinlik kazandırmak için kullanılabilirdi, kesinlikle katılıyorum. Yine de bir iki minik noksanlığına rağmen son zamanlarda izlediğim en iyi bilim kurgu filmlerinden diyebilirim. Bay Blomkamp'ın gelecekte yapacaklarını merakla beklemeye devam :)
Sildistrict 9 çok beğendiğim bir film olmuştu.sizin bilim kurgu edebiyatı filmleri vs ile ilgili yorumlarınız ise cidden önem verdiğim yorumlar.
YanıtlaSilseyredilecek...
Çok teşekkür ederim :) Umarım filmi beğenirsiniz. :)
SilBen pek beğenmedim. Büyük mantık hataları vardı. Alelacele yazılıp oynanmış gibi geldi bana. Zaten kritiklerde hiç iyi değil. Çok zamanınız varsa vakit geçirmelik derim.
YanıtlaSilYazımın içerisinde yer alan bir ifadeyi uzerinde uzun düşünerek seçmiştim o da "...ancak dikkatle izlenmeli" idi. Çünkü ufak bir dikkat dağılması halinde filmde tutarsızlık var zannedilebilir diye düşünmüştüm. Mesela filmin başlarındaki kaçak kadının kızını sağlık ünitesine yerleştirerek tedavi edebilmesine rağmen filmin sonlarına doğru başka bir tedavi olayındaki teknik sorun gibi. İlk kızın makineye sokuluşuna dikkat etmeyen finaldeki ünitedeki sorunu anlamsız bulabilir. Örnekler çoğaltılabilir. Çünkü film herbiri dikkat isteyen minik detaylar ile örülü.
Silhey hey hey, yeni film listede :) senin beğenmiş olman da artısı. hadi bakalim :)
YanıtlaSilİzlersen beğeneceğine eminim en beğendiğim bilim kurgu filmerli arasına ilk izleyişte girdi bile. :)
Sil