Karşımda oturmuş konuşan, anlatan da anlatan altmış yaşlarındaki kadına bakıyorum. Daracık bir pantolon ve üzerine önü gereğinden biraz fazla açık, dar bir bluz giymiş. Bu temmuz sıcağında benim çalıştığım yere gelmesi akıl karı değil. Anlatıyor da anlatıyor. Adı Faize, daracık pantolon ve bir o kadar dar dekolte bluzu ile tam tekmil karşımda. İçerisi serin mi serin, dışarısı Temmuz’un en alevli ikindisi. Faize açıyor ağzını, gerilmiş bir saat zembereği boşanıyor sanki; gün görmedik kelimeler dökülüyor ofisimin ötesine berisine.
Faize: 35 yaşında kadınım böyle sıcak görmedim.
Faize: 35 yaşında kadınım böyle sıcak görmedim.
Ben: (İçimden) Oha yani Faize abla biz ilkokula giderken sizin bahçeden erik çalardık sen peşimizden terlikle kovalardın o zaman koskocaman kadındın, ne zaman 35 oldun?
Ben: (Dışımdan) Yaaaa, çok sıcak değil mi?
Faize: Şimdi evde olsam bikinilerimi giyer, balkona yatar güneşlenirdim.
Faize: Şimdi evde olsam bikinilerimi giyer, balkona yatar güneşlenirdim.
Ben: (İçimden) O terliği her seferinde nasıl denk getirirdi. İyi nişancıydı.
Ben: (Dışımdan) Valla en güzelini yaparsınız Faize Hanım.
Faize: Ben yatardım balkona kocam sırtıma güneş yağlarını sürerdi ve bana derdiki “Faize sen böyle yüzükoyun yattın mıydı, sırtına yağları sürmüyor muyum, bana ilham veriyorsun” Vücudum bebek vücüdu gibi parlardı yağlı yağlı.
Faize: Ben yatardım balkona kocam sırtıma güneş yağlarını sürerdi ve bana derdiki “Faize sen böyle yüzükoyun yattın mıydı, sırtına yağları sürmüyor muyum, bana ilham veriyorsun” Vücudum bebek vücüdu gibi parlardı yağlı yağlı.
Ben: (İçimden) Korku filmi gibi.
Ben: (Dışımdan) Aaa, ne kadar romantikmiş.
Faize: Ben ona hep ilham verdim.
Faize: Ben ona hep ilham verdim.
Ben: (İçimden) Şimdi kötü güleceğim al başına belayı o zaman.
Ben: (Dışımdan) Sanatçıların ilhama ihtiyacı vardır derler. Ne mutlu sizi ölümsüzleştirmiş eserlerinde.
Faize: Ben ona hep ilham verdim, ama ufak bir mutluluğu bile çok gördü. Beni hiç yazmadı. İstemez miydim beni anlatmasını? Ellerimi, gözlerimi, beni, her yerimi satır satır anlatmasını.
Faize: Ben ona hep ilham verdim, ama ufak bir mutluluğu bile çok gördü. Beni hiç yazmadı. İstemez miydim beni anlatmasını? Ellerimi, gözlerimi, beni, her yerimi satır satır anlatmasını.
Ben: (İçimden) Kim istemez ki?
Ben (Dışımdan) Sizi yazmadı belki ama mutlu bir izdivacınız vardı bildiğim ka…
Faize: Ben ona hep ilham verdim, Vladimir, ama o bana hep acı, hep mutsuzluk verdi. Ona gençliğimi adadım sırra kadem bastı. Şimdi nerde kimbilir? Yabancı kollarda ilham aramasının sırası mıydı sorarım sana?
Faize: Ben ona hep ilham verdim, Vladimir, ama o bana hep acı, hep mutsuzluk verdi. Ona gençliğimi adadım sırra kadem bastı. Şimdi nerde kimbilir? Yabancı kollarda ilham aramasının sırası mıydı sorarım sana?
Ben: (İçimden) Sen evlendiğinde 45 yaşındaydın amma da attın Faize, nerden çıktı bu gençlik günleri?
Ben: (Dışımdan) Sahi nerde şimdi eşiniz beyfendi?
Faize: Yüzünü şeytan görsün. O kadar kitapları, şiirleri, öyküleri, romanları yazdı. Ne biçim telif hakkı kazanıyor kimbilir? Bana zırnık koklatmıyor. Gün gelir bileziklerimi bozar ona kağıt alırdım. Tek yazsın diye. Arabamızın arkasında hep ipekkilimler olurdu, şarabı soğuk tutardım, bir dere kenarı görmeyelim. "Aşkım dur derdim" Dururdu. Dinlerdi beni. Dere kenarında ipek kilimler arasında elimi tutardı. Soğuk şarabımızı yudumlardık. Beklerdik beraber. İlham gelsin diye.
Faize: Yüzünü şeytan görsün. O kadar kitapları, şiirleri, öyküleri, romanları yazdı. Ne biçim telif hakkı kazanıyor kimbilir? Bana zırnık koklatmıyor. Gün gelir bileziklerimi bozar ona kağıt alırdım. Tek yazsın diye. Arabamızın arkasında hep ipekkilimler olurdu, şarabı soğuk tutardım, bir dere kenarı görmeyelim. "Aşkım dur derdim" Dururdu. Dinlerdi beni. Dere kenarında ipek kilimler arasında elimi tutardı. Soğuk şarabımızı yudumlardık. Beklerdik beraber. İlham gelsin diye.
Ben: (İçimden) Allahım bu kadının ne işi var burada? Bu kuş uçmaz kervan geçmez yerde nasıl oldu, geldi beni buldu? Kim verdi buna adresimi?
Ben: (Dışımdan) Sahi Faize Hanım, ne güzel sürpriz oldu geldiniz buldunuz beni burada.
Faize: Ben bulurum Vladimir. Ne diyordum bu yaşıma geldim bu seneki kadar kötü bir yıl geçirmedim.
Faize: Ben bulurum Vladimir. Ne diyordum bu yaşıma geldim bu seneki kadar kötü bir yıl geçirmedim.
Ben: (İçimden) Allah’ım beni burada buldu ya bu, kaçma şansım yok demek herhalükarda bulunabiliyorum.
Ben: (Gülmemeye çalışarak) Ya demek kötü bir yıl oldu?
Faize: Allah kahretsin hep kocam olacak o sefil adamın yüzünden.
Faize: Allah kahretsin hep kocam olacak o sefil adamın yüzünden.
Ben: (İçimden) Adam sempati ve empati duydum nedense.
Ben: (Dışımdan) Faize Hanım biraz karışık gittiniz ben takip edemiyorum baştan alsanız.
Faize: Ay tabi ayol anlatırım. Yabancı değiliz ne de olsa. Şimdi Biz evlendik ilk 20 sene mesuttuk. Bu ne güzel yazardı odasında sesi çıkmazdı, akşamüstü tuvaletlerimi giyer odasındaki divanda karşısında uzanırdım. Yine sesi çıkmazdı. Çok iyi bir ilişkimiz vardı. Bir dediğimi iki etmezdi. Telif haklarından gelen para ile gül gibi geçinirdik.
Faize: Ay tabi ayol anlatırım. Yabancı değiliz ne de olsa. Şimdi Biz evlendik ilk 20 sene mesuttuk. Bu ne güzel yazardı odasında sesi çıkmazdı, akşamüstü tuvaletlerimi giyer odasındaki divanda karşısında uzanırdım. Yine sesi çıkmazdı. Çok iyi bir ilişkimiz vardı. Bir dediğimi iki etmezdi. Telif haklarından gelen para ile gül gibi geçinirdik.
Ben: (İçimden) Şimdi yatak odası muhabbetine girerse sıçtık.
Ben: (Dışımdan) Ne güzel.
Faize: Çok güzeldi herkez bizi kıskanırdı. Sonra bir gün aniden başka bir yazarla tanıştı. Mansur adında bir şair, banka emeklisi bir adam. Mansur benimkini yoldan çıkardı. Melek gibi adamı gece hayatıyla tanıştırdı. Pavyon kapısından geçmemiş adam metresler tuttu. Şimdi nerde bilmiyorum. Metreslerini keşfedince az ev basmadım, az vıdı vıdı etmedim. Ama dinlemedi beni.
Faize: Çok güzeldi herkez bizi kıskanırdı. Sonra bir gün aniden başka bir yazarla tanıştı. Mansur adında bir şair, banka emeklisi bir adam. Mansur benimkini yoldan çıkardı. Melek gibi adamı gece hayatıyla tanıştırdı. Pavyon kapısından geçmemiş adam metresler tuttu. Şimdi nerde bilmiyorum. Metreslerini keşfedince az ev basmadım, az vıdı vıdı etmedim. Ama dinlemedi beni.
Ben: (İçimden) Olay sonunda boyut değiştirdi. Enteresanlaştı.
Ben: (Dışımdan) Boşandınız mı siz?
Faize: (En çıngıraklısından Lale Belkıs’lısından bir kahkaha ile) Ben de boşanacak göz var mı? Artık benim vazifem ona dünyayı zindan etmek.
Faize: (En çıngıraklısından Lale Belkıs’lısından bir kahkaha ile) Ben de boşanacak göz var mı? Artık benim vazifem ona dünyayı zindan etmek.
Ben: (İçimden) Bu kadın kabus gibi.
Ben: (Dışımdan) Vah vah
Faize: Vladimir, canım senden ricam bana Mansur Bey’in adresini bulman.
Ben: (İçimden) Oha!! Bu beni dedektif sandı galiba.
Ben: (Dışımdan) Faize Hanım, Mansur Bey ile ilişkimiz bizim genelde limoni olmasa bile içli dışlı olma safhasına asla aday değildi. O yüzden ona ulaşma imkanım dar hatta yok, size yardımcı olamam.
Faize: Erkek milleti değil misiniz birbirinizi kollayacaksınız tabii. Hata bende kalkıp buraya geldim.
Ben: (İçimden) Niye kolliym kine? Hatta bana ne? Kime ne?
Ben: (Dışımdan) Hoş geldiniz Safalar getirdiniz.
Faize: Hoş geldim ama hoş gitmiyorum. Ben şimdi nasıl gideceğim eve? Hadi beni sen götür.
Ben: (İçimden) Buyur buradan yak. Püsküllü bela Faize, seni bana sayılan mı verdiler?
Ben: (Dışımdan) Benim sekiz dakika sonra bir toplantım var hatta dokuz saniye içinde kalksam gitsem iyi olur.
Faize: O zaman taksi çağır bana, bu sıcakta daral geldi. Ah ah!! Düşene bir tekme de eller atarmış. Senden bunu ummazdım Vladimir.
Faize: O zaman taksi çağır bana, bu sıcakta daral geldi. Ah ah!! Düşene bir tekme de eller atarmış. Senden bunu ummazdım Vladimir.
Ben: Çok rica ederim.
Faize’nin apar topar ofisimden ayrılması ile nedense mutlu oldum. Ofisteki kızlardan biri de onu tanıyormuş geldiğinden beri tuvalette saklanmayı seçmiş. Faze gidince bana geçmiş olsun diledi.
Faize ile bir dönem aynı yerde çalışmış olan halamı arayıp Faize’nin bana geldiğini söyledim telefonda. Halam duyuyunca inanamadı; "Faize'nin ne işi var senin yanında?” diye bana sordu. Sesinde öfke ile kırgınlık arasında konumsuz bir tını dolaştı önce, sonra hemen değiştirdi tınıyı "Aman canım o öyledir olmadık zamanda olmadık yerdedir, benden uzakta olsun yeter bana" dedi.
Sanırım şizofreniye en yakın anlarımdan birisi olarak kalacak Faize ile sohbetimiz. Bir içten, bir dıştan. Eee!!! Deli kendinden deliyi görünce sopasını saklarmış.