20 Ekim 2021 Çarşamba

Göçmüş Kediler Bahçesi

Kedilere benzeyebilseydik keşke. Öyle diyesim geliyor sık sık, bu sonyıllarda. Yaşadıkları anın iyicene farkındalar gibi. Bir şey bekliyorlarsa birdeliğin başında, onları oyalayıp oradan uzaklaştırmak pek güç. Bildikleri bir yerde bildikleri bir iş görülürken, her gün seyrettikleri, kendilerince katıldıkları (anlayamadığımız, bakarak da bir işe katılınabilirliğidir) o işe sanki ilk kez bakacaklarmış gibi, uyuklamakta oldukları yerden kalkmağa üşenmeden gidip seyrederler yapılanları... Uykularının hangi katındalarsa, o katın uykusunu yaşarlar.

Bizlerse, uydurduğumuz bir zamanla övünürken, her işimizi, her sözümüzü o zamanın akışı içinde ötede, ileride, gelecekte varılacak, bir noktaya varmak üzere yapılıyor ya da söyleniyor görürken, yapmakta, söylemekte olduğumuz şeyi unutuveriyoruz. Bir ereğe yönelerek, bir erkek düşüne kapılarak giderken, sonraları -biz göçtükten sonra- yaşamımız, daha da ileri vararak, YAZGIMIZ adı verilecek bir dizi anın her birinin biricikliğini, değiştirilemezliğini, yerine konmazlığını şuncacık olsun farketmiyoruz. (Bu yaşamın bölük pörçük birkaç anısı bir iki yakınımızın belleğinde kalabilir ya, bunların bir süreklilik, bir anlamlılık taşımış olabileceklerini bilecek tek kişi -kendimiz- yokluğa karışmış gitmiştir artık). "Farketmiyoruz" dedim, meğer ki gerçekten sonumuza yaklaşmış olalım. Yanılmıyorsam, kimimiz (yolun oralarında) anlayıp öğreniyor kimi şeyi: Susup dinlemeği örneğin... Yaptığı, gördüğü, işittiği her şeyin ağırlığını bir yerlerinde duymağı; bir çocuk gülüşünün, bir
güneş sızıntısının, bir gözyaşının avuçtaki yuvarlıklığını, ferahlatıcı serinliğini, sayısızlığını ya da sayıya gelmezliğini; mutluluğun, acıyı, sevinci art arda ayırım yapmaksızın yaşamak olabileceğini... Hele biraz yaşlanılmışsa, görülen, işitilen, tadılan her şeye, geçmiş yaşantıların da gelip desteklik, yastıklık edebileceğini...

Ama kedi sever gibi sevmemeliyiz sevdiklerimizi.
Bilge Karasu
Göçmüş Kediler Bahçesi, "1b" Bölümü..




19 Ekim 2021 Salı

Temizlikçi Kadınlar için El Kitabı

Lucia Berlin nihayet dilimizde. Yazarın farklı dönemlerinden öyküler bu seçkide yer alıyor. Fiziki acılarıyla başa çıkmaya çalışırken her anlamda görmezden gelinmiş bir kadın yazarın ince detaylarla, otobiyografik öğelerle örülü öyküleri bunlar. Üstelik Berlin bütün bunları metnini sıfat salatasına çevirmeden, şiir olmaya özenmiş cümleler bulamacına döndürmeden yapmayı başarıyor. Vefatından seneler sonra takdir görmesi üzücü. Öykü okumaya ilgi duyanlara öneririm.

Pedro Almodovar'ın şimdilerde bu kitaptaki 5 öyküyü sinemaya uyarlamaya çalışması da ayrı bir heyecan kaynağı. Umarım Alice Munro'nun üç farklı öyküsüne Julietta'da yaptığı gibi bir araya getirmeyi başarır. 

Okuyalım. 

Bekleyelim. 

Görelim.






17 Ekim 2021 Pazar

10 Ekim 2021 Pazar

Ödül

Ödülünü sana takdim eden kişinin elinden nazik bir gülümseme ile alırsın.

Mikrofona yapışır konuşursun da konuşursun.

Ödülünü almaya gidip, mikrofona yapışıp konuşup lonuşup sana ödül verecek olan adamı oraya dakikalarca dikmezsin. 

Hem bu kabalığı yapıp hem de mağduru oynayamazsın, yalnızca kendi yaptığın çirkin davranışın sonucunu herkese izletmiş olursun.




Boom!

"Kendini gizlemek bir görünme biçimidir", demiş Adam Philips. Boom!



9 Ekim 2021 Cumartesi

Saçları

Bilmeyorum ne vardı saçlarında..
Rüzgar mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa..
Saçlarının her haali hoşuma giderdi.

Özdemir Asaf