Hiç bu kadar uzun süre yazmamazlık etmemiştim. Ama elim varmadı bir müddet. Vardığında da PC yoktu etrafımda. Bir kaç gündür evdeyim. "Artık yazabilirim" dediğimden bu yana bir kaç gün geçti. Anlatacak o kadarçok şey var ki, bir ucundan başlasam...
Son beş yılımı çalıştığım yerdeki insanların yenilemeyen yutulamayan sahtekarlıklarından nefret ederek tükettim.
Çalıştığım yer fena halde ruhu olanların bir araya geldiği bir kurumdu. Bir kurumda bir tür ekip ruhundan mı söz ediyorlar bu kifayetsiz muhterislerin bir menfaat uğruna bir araya gelip sonra bu menfaati gizli tutmak üzere beceriksizce örtmek için oluşturduğu ekip ruhudur. Bir şeyi ne kadar örtersen o kadar kokusu yayılır etrafa, bir menfaati ne kadar fazla insan bilirse onu da bir zahmet kat kat katlayın matematik usullerine uygun biçimde. Menfaat birliği oluşturanların örtme amaçlı kolektif ruhları öyle bir ruhtur ki; biri bu ruhilerin yanlarında acısından ölse tırnaklarını oynatıp yardım etmezler. Kendileri gibi menfaatçi değildirler, menfaat birliğinin kapısını el ayak öpüp tıngırdatmamışlardır çünkü. Gururlu, zeki, eli çabuk, pratk çözümler üreten ufak meselelere takılmayıp sonuca gidenleri pek zevmezler bu tip insanlar yanlarında gezerse kendi hantallıkları ve hödüklükleri göze batar hale gelir. Bir bunu çok iyi bilirler. Bunların ruhu en tepede oturup aynı kaba sıçmakta olanlarla eşit seviyeye gelip onların sıçtığı kaba katkıda bulunma hırsından ibarettir. Ortada koskoca bir bok kovası, etrafına sıralanmış orta zekalı haris insan götlerinden "flok, flok, lak" sesleri ile düşen pisliklerle sıvanmakta, kovanın etrafını rezilce bir koku kaplamaktadır. Kovadan şahsi götleri için beş santim yer kapmış olanlar bu ruhun etkisi ile sıçtıkları kokunun duyulmamasını emrederek çevresindekilere ultimatom yağdırırlar. Bir gün gelip de bok kovasında kendi şahsına ait götüne yer kapma hevesi ve de hırsını içinde barındıranlar sanki ortalığı bok götürmüyormuş, etrafı ufunetli bir koku sarmamış gibi rol yaparlar. Efendilerinin sıçtığı boktan çıkan koku bok kokusu değil de vernelli, yumoşlu bir bahar demeti esintisi gibi davranırlar beklentili müsamerelerinin orta yerinde.
Onu bunu bilmem iş yerinde ruhtan bahsediliyorsa o ruh ekip ruhu değil herkesin bildiği ama bilmezlikten geldiği pisliği görme ruhudur.
Yıllarımı verdiğim, son beş yıldır da tahammül sınırlarımı sonuna kadar zorladığım yerde, bir de; yüzü sivilce bozuğu, yarım akıllı, durgun zihinli, orta yaşlı içi de dışı kadar çirkin kart tilki görünümlü orta yaşlı bir kadın ile, yüzünde sahte olduğu beşyüz metre teden belli olan gülücükler açan, hakkıda "Miss Piggy'ye benziyor" sözünden daha iyi bir laf edemeyeceğim orta zekalı bir başka durgun, donuk orta yaşlı kadının beraber ve solo kulisleri sebebiyle 30 Nisan 2010 tarihinde son derece yavşakça haksızlığa uğratıldım. İstifa ettim. İstifa eder etmez içimi bir huzur kapladı. Ait olmadığım yerden ayrılmanın içimi bu denli mutluluk ile dolduracağını bir tüy gibi hafifleyeceğimi yıllardır hesap edememişim.
Tilki ile Domuzcuk niyetimi öğrenince düşman kazanmamak için bir gayret telefona sarılıp bana beceriksizce sevgi sözcükleri ettiler. Söyledikleri yaptıkları ile çelişen insanlara karşı içidekileri tutmam için hiç bir sebep kalmamıştı, bayramlık ağzımı açmak bana çok iyi geldi.
Orta ve ortanın altındaki zeka seviyesindekilerinin kurnazlık ettiklerini sanmaları çok zavallıca aslında. Bunlar ağzını açmadan yirmi gün kadar önce ben ne bok yiyip bok kabına neyin ruhunu sıçtıklarını zaten sezmiştim, hafiften hazırlıklıydım. Bu sebeple kararımı vermek zor olmadı.
Dilekçemi verdiğim sırada bu şıracıların göbeğine rağmen perişen görünümlü, kıvırcık saçları yüzünün etrafında cılızca sallanan, belermiş gözlerinin sinsince attığı turların yüzüne bakanların gözünden kaçtığını sanan, zeka ve tecrübe donanımı kendinden üstün olanlara kıçı kırık iki ezberi ile akıl verme suniliğini etmemeyi akıl etmekten aciz müstahdemi ile karşı karşıya geldik. Sanırım kişiliğinin zayıflığı, korkaklığı ve hilekarlığı kalın görünümüne rağmen bunu zayıf gösteriyor her daim. Beni gördüğü anda korkarak bildiklerini de emrine amade olduğu domuzcuğunu da kaknem tilkisini de ele verdi. Korktu zavallı desem iltiftat yerine geçtiği gibi bütün zaallılara hakaret yerine geçecek olan şahsiyet perişanı zevzek yaratık. Döveceğimi fian zannetti her halde, yok canım kaba kuvvet kullanmıyorum ben, öksürtüyor, dövdüğün kişi de arsızlığı erdem sayangiller familyasında mensup ise enerjin boşa gidiyor. Laflarımı salıyorum üzerine. Buna da öyle yaptım; "atılın" dedim kelimelere. Oturduğu koltukta kıvranması için ağzıma geleni ileride de kafasında yankılanacak biçimde söyledim. Övünmek gibi olmasın kelime haznem katmerlidir, yanyana öyle bir koyarım ki ilk anda anlamaz yavşakça sırıtırlar, tek numara ezberleyebilmiş sirk köpeği gibi tek marifetlerini sergilerler. Sonradan kor benim kelimelerim, seçiyorum en irilerinden hazmı zor olsun diye. Yok öyle insanların arkasından kulis çevirip sonra da vicdanen bir halt olmamış gibi pir-ü pak kalabilmek.
Neyse efendim, yürüdüm gittim. Çok sayıda çalışanı olan kurumda saygı duyabileceğim, dostluklarına ve öngörülerine güvenebileceğim kişi sayısı iki elin parmağını geçmiyordu zaten. Onlara Allah dayanma gücü versin. O ruh orada oldukça, kendisinin üçte biri çalışana sahip rakipleri ile eşit sonuçları almayı başarmaya devam ederler artık. Ben orada emeğimin geçtiği hiç bir kimseye hakkımı helal etmiyorum, haram ediyorum. Kul hakkımı ise asla helal etmiyorum, haram olsun, benden aldıkları kul hakkının hesabını son milimne kadar versinler verebiliyorlarsa.
Son beş yılımı çalıştığım yerdeki insanların yenilemeyen yutulamayan sahtekarlıklarından nefret ederek tükettim.
Çalıştığım yer fena halde ruhu olanların bir araya geldiği bir kurumdu. Bir kurumda bir tür ekip ruhundan mı söz ediyorlar bu kifayetsiz muhterislerin bir menfaat uğruna bir araya gelip sonra bu menfaati gizli tutmak üzere beceriksizce örtmek için oluşturduğu ekip ruhudur. Bir şeyi ne kadar örtersen o kadar kokusu yayılır etrafa, bir menfaati ne kadar fazla insan bilirse onu da bir zahmet kat kat katlayın matematik usullerine uygun biçimde. Menfaat birliği oluşturanların örtme amaçlı kolektif ruhları öyle bir ruhtur ki; biri bu ruhilerin yanlarında acısından ölse tırnaklarını oynatıp yardım etmezler. Kendileri gibi menfaatçi değildirler, menfaat birliğinin kapısını el ayak öpüp tıngırdatmamışlardır çünkü. Gururlu, zeki, eli çabuk, pratk çözümler üreten ufak meselelere takılmayıp sonuca gidenleri pek zevmezler bu tip insanlar yanlarında gezerse kendi hantallıkları ve hödüklükleri göze batar hale gelir. Bir bunu çok iyi bilirler. Bunların ruhu en tepede oturup aynı kaba sıçmakta olanlarla eşit seviyeye gelip onların sıçtığı kaba katkıda bulunma hırsından ibarettir. Ortada koskoca bir bok kovası, etrafına sıralanmış orta zekalı haris insan götlerinden "flok, flok, lak" sesleri ile düşen pisliklerle sıvanmakta, kovanın etrafını rezilce bir koku kaplamaktadır. Kovadan şahsi götleri için beş santim yer kapmış olanlar bu ruhun etkisi ile sıçtıkları kokunun duyulmamasını emrederek çevresindekilere ultimatom yağdırırlar. Bir gün gelip de bok kovasında kendi şahsına ait götüne yer kapma hevesi ve de hırsını içinde barındıranlar sanki ortalığı bok götürmüyormuş, etrafı ufunetli bir koku sarmamış gibi rol yaparlar. Efendilerinin sıçtığı boktan çıkan koku bok kokusu değil de vernelli, yumoşlu bir bahar demeti esintisi gibi davranırlar beklentili müsamerelerinin orta yerinde.
Onu bunu bilmem iş yerinde ruhtan bahsediliyorsa o ruh ekip ruhu değil herkesin bildiği ama bilmezlikten geldiği pisliği görme ruhudur.
Yıllarımı verdiğim, son beş yıldır da tahammül sınırlarımı sonuna kadar zorladığım yerde, bir de; yüzü sivilce bozuğu, yarım akıllı, durgun zihinli, orta yaşlı içi de dışı kadar çirkin kart tilki görünümlü orta yaşlı bir kadın ile, yüzünde sahte olduğu beşyüz metre teden belli olan gülücükler açan, hakkıda "Miss Piggy'ye benziyor" sözünden daha iyi bir laf edemeyeceğim orta zekalı bir başka durgun, donuk orta yaşlı kadının beraber ve solo kulisleri sebebiyle 30 Nisan 2010 tarihinde son derece yavşakça haksızlığa uğratıldım. İstifa ettim. İstifa eder etmez içimi bir huzur kapladı. Ait olmadığım yerden ayrılmanın içimi bu denli mutluluk ile dolduracağını bir tüy gibi hafifleyeceğimi yıllardır hesap edememişim.
Tilki ile Domuzcuk niyetimi öğrenince düşman kazanmamak için bir gayret telefona sarılıp bana beceriksizce sevgi sözcükleri ettiler. Söyledikleri yaptıkları ile çelişen insanlara karşı içidekileri tutmam için hiç bir sebep kalmamıştı, bayramlık ağzımı açmak bana çok iyi geldi.
Orta ve ortanın altındaki zeka seviyesindekilerinin kurnazlık ettiklerini sanmaları çok zavallıca aslında. Bunlar ağzını açmadan yirmi gün kadar önce ben ne bok yiyip bok kabına neyin ruhunu sıçtıklarını zaten sezmiştim, hafiften hazırlıklıydım. Bu sebeple kararımı vermek zor olmadı.
Dilekçemi verdiğim sırada bu şıracıların göbeğine rağmen perişen görünümlü, kıvırcık saçları yüzünün etrafında cılızca sallanan, belermiş gözlerinin sinsince attığı turların yüzüne bakanların gözünden kaçtığını sanan, zeka ve tecrübe donanımı kendinden üstün olanlara kıçı kırık iki ezberi ile akıl verme suniliğini etmemeyi akıl etmekten aciz müstahdemi ile karşı karşıya geldik. Sanırım kişiliğinin zayıflığı, korkaklığı ve hilekarlığı kalın görünümüne rağmen bunu zayıf gösteriyor her daim. Beni gördüğü anda korkarak bildiklerini de emrine amade olduğu domuzcuğunu da kaknem tilkisini de ele verdi. Korktu zavallı desem iltiftat yerine geçtiği gibi bütün zaallılara hakaret yerine geçecek olan şahsiyet perişanı zevzek yaratık. Döveceğimi fian zannetti her halde, yok canım kaba kuvvet kullanmıyorum ben, öksürtüyor, dövdüğün kişi de arsızlığı erdem sayangiller familyasında mensup ise enerjin boşa gidiyor. Laflarımı salıyorum üzerine. Buna da öyle yaptım; "atılın" dedim kelimelere. Oturduğu koltukta kıvranması için ağzıma geleni ileride de kafasında yankılanacak biçimde söyledim. Övünmek gibi olmasın kelime haznem katmerlidir, yanyana öyle bir koyarım ki ilk anda anlamaz yavşakça sırıtırlar, tek numara ezberleyebilmiş sirk köpeği gibi tek marifetlerini sergilerler. Sonradan kor benim kelimelerim, seçiyorum en irilerinden hazmı zor olsun diye. Yok öyle insanların arkasından kulis çevirip sonra da vicdanen bir halt olmamış gibi pir-ü pak kalabilmek.
Neyse efendim, yürüdüm gittim. Çok sayıda çalışanı olan kurumda saygı duyabileceğim, dostluklarına ve öngörülerine güvenebileceğim kişi sayısı iki elin parmağını geçmiyordu zaten. Onlara Allah dayanma gücü versin. O ruh orada oldukça, kendisinin üçte biri çalışana sahip rakipleri ile eşit sonuçları almayı başarmaya devam ederler artık. Ben orada emeğimin geçtiği hiç bir kimseye hakkımı helal etmiyorum, haram ediyorum. Kul hakkımı ise asla helal etmiyorum, haram olsun, benden aldıkları kul hakkının hesabını son milimne kadar versinler verebiliyorlarsa.
Çiftli yıllar bana iyi gelmiyor. 2009 Eylül ayı gibi 2010 da başıma iyi olmayan şeylerin geleceğini biliyordum. İstisnasız her bir çiftli yıl beni üzdü, yordu. Bu seneki onların hepsinin üzerine tüy dikti. Yılbaşından beri bazı sağlık sorunları, ailede sağlık sorunları uğraşıyorduk. İşten ayrılınca yaşadığım hafifleme uzun sürmedi. İki gün sonra annem bir kaza geçirdi. Şimdi onun iyi olması için üzerime düşen ve kendi yapabileceklerimi yapıyorum.
Yılın yarısı bitmek üzere, 2010 bitsin istiyorum. Bitsin ki güvenli ve sağlam topraklara adım atabileyim tekrar.
Yılın yarısı bitmek üzere, 2010 bitsin istiyorum. Bitsin ki güvenli ve sağlam topraklara adım atabileyim tekrar.