22 Eylül 2016 Perşembe

Wiener-Dog

Todd Solondz'u Wellcome to the Dollhouse, Happiness, Storytelling, Life During Wartime, Dark Horse, Palindromes gibi sakin sade görünümlü ancak derin ve uzun zaman akıllarda yer eden filmlerinden anımsıyoruz. Yönetmen bu kez daksund cinsi bir köpeği sahiplenen kişilerin yaşamlarından kesitler sunuyor bize. Daksund cinsinden olanları bizde olduğu gibi Amerika'da sosis-köpek olarak adlandıranlar var, yani: wiener-dog. Dollhouse'un baş karakteri Dawn Wiener'a okul arkadaşları - soy isminin yol açtığı çağrışımla - wiener-dog lakabını yakıştırmışlardı. Orta okul öğrencilerinin birbirlerine hayatı nasıl zehir ettiklerini anlatan bir komedi filmi idi. Baş karakter sessiz sakin, hayatın içinde kendi yolunu çizmek için hayaller kuran ama bir adım ötesindeki hayallerine erişmek için de elinden fazla bir şey gelmeyen bir kız çocuğuydu. Bu film sayesinde "Wellcome to the Doll House" filminden bazı karakterlerin seneler sonraki hallerine de şöyle bir bakmış oluyoruz.



Todd Solondz filmleri sevilen ve nefret edilen karakterlerle doludur, huzur veren genel görünümünün altında büyük ve üzerine gidilmeyen ve böyle olunca da çözülemeyen sorunlar vardır. Karakterlerin ekrandaki işleri sona erse de izleyicisinin kafasındaki yaşamları devam eder.

Wiener-Dog'da Solondz pasif direnişçi bir öykü anlatım tarzını tercih etmiş, mantıksızlıkları, soru işaretlerini usul usul izleyicinin önüne diziyor, bunlar bir yap bozun parçaları. Birbirine doğrudan ya da dolaylı biçimde bağlanan parçalardan oluşan film, ayrı bölümlerinin görünürdeki sadeliğine rağmen aslında izleyicisinin zihninde yarattığı sorular nedeni ile hiç de basit bir film değil ve bana göre yönetmenin bana göre en şahsi filmi. Filmin her bir segmenti kısa sürelerine rağmen gösterdiklerinden anlaşıldığı kadarı ile derinlemesine düşünülmüş öyküler. Filmin görsel mimarisine baktığımızda "Kırık Kucaklaşmalar" filminde Almadovar'ın yaptığı gibi kendi filmlerinden ve başka yönetmelerin filmlerinden anların ustaca  içeriğe dahil edildiği görülüyor. Bu göndermeler filmin ilk dakikalarından başlıyor, Boyhood, Amelie, Requiem For A Dream, Storytelling, Dollhouse en bariz örnekler.

Sosis-köğeğin ilk durağı ölümcül bir hastalıkla cebelleşmekte olan Remi'nin evi. Küçük çocuğu hayata bağlamak için alınmış bir hediyedir köpek. Ebeveynleri o yaştaki bir erkek çocuğu için fazlası ile yaşlı. Aşırı titiz ve kuralcı anne ve babanın Remi'ye ve köpeğine öğretmek istedikleri çok şey var.
"Bir köpeğin önce iradesini kırmak lazım" der baba, köpeğinin farklı bir odadaki kafeste tutulmasına itirazını getiren oğluna. "İrade nedir?" sorusuna ise "karakterimizdir, bizi biz yapan şey karakterimizdir." demesiyle çocuğun sırtına koskocaman ve anlamsız bir mesele bırakır adam.



Annesi çocuğa "biz Tanrı'ya değil, bilgiye inanıyoruz" der. Ancak çocuğun sorduğu her soruya yanıt olarak gerçeğin kendi kafasındaki görüntülerini verir. Gerçeğe inanan bir ailenin elinde sürekli yalanlarla beslenmektedir Remi. Ancak ebeveynlerinin unuttuğu en önemli şey küçük çocuğun evdeki ölüme en yakın kişi olduğudur, onun gözleri, kendinden saklanmak istenen gerçekleri en net biçimde görebilmektedir.

Remi çimlerin üzerinden uzanıp gökyüzünü izlerken yaşadığı mutluluğun benzerini yalnızca bir tek kez evin salonunda köpeği ile birlikte kuştüyleri ile kaplı zemine uzandığı zaman yaşayacaktır.



Wiener-Dog'un ikinci durağı - yoksa yolculuğu mu demeli? - tanıdık bir sima, "Dollhouse"'un Dawn Wiener'ı. Dawn bıraktığımız zamanki kadar insancıl ve kendisi olamayacak kadar başkalarına kendi içinde yer açmış biri ve artık genç bir kadın. Karşılıksız aşkı Brandon'a yeniden rastlar rastlamaz onun bir işareti ile yollara koyulacak kadar fedakar. Yol Dawn'a Brandon'un yıllardır sakladıklarını gösterecek kadar cömert üstelik. Yolun sonunda ise köpeğin üçüncü sahipleri.




Yirmi yıla yakın bir zamandır sinema okulunda dersler veren, öğrencilerine en samimi yanıtları vermesine, onlara doğru yerde doğru soruları yöneltmesine rağmen okulun en sevilmeyen öğretmeni Dave Schmerz. İstenmeyen adam olduğunu öğrendiğinde onlara bir sürprizi olacaktır.


     
Wiener-Dog'un simisyah gözlüklerini arkasına saklanmış son sahibi Nana, kanser adını vermiştir köpeğine. "Henüz gencim daha" diyen torununa "kendini kandırma" der sözlerinde acımasız ama eylemlerinde sevecendir Nana, torununu kabini kırıyorsa aklını başına denk almasını ve kendine kalıcı bir yol çizmesini istediği içindir. Filmin kilit kelimelerinden birini torununun erkek arkadaşı ilk görüşte sözde sanatçı izlenimi veren Fantasy söyler, "Beni ilgilendiren ölümsüzlük".



Nana'nın kimselere anlatmadığı sırları vardır. Pişmanlıkları, yanlış kararları, öfkeleri, vazgeçmişlikleri, red ettikleri yani unuttuğunu zannettiği be varsa hepsi gelip onu bulur bir gün.

Solondz'un minik köpeğe biçtiği sonu izlerken ilk önce sinirlendim ama sonradan buna benzer görüntüleri yaşadığım ülkenin sokaklarında fazlası ile gördüğümü düşünerek kızmaya hakkımın olmadığını düşündüm. Zaten yönetmenin sosis köpeğe biçtiği nihai son da bu değildi. Filmdeki, fazla konuşmayan Fantasy adlı karakterin bu köpekle ilgili farklı planları vardır.


Wiener-Dog'un insandan insan yolculuğunda insan hayatına; çocukluk, gençlik, orta yaş ve yaşlılığa dair gözlemler var. Hayatın farklı evlerinden geçip pişmanlıklarla yüzleşilen bu döngüsel öyküye şahit olarak katılıyor bu sevimli köpek. Çok büyük bir film değil, yönetmenin diğer işlerine alışkın olanları hayal kırıklığına uğratmayacak, sade ve basit kurgusunun altında çok daha fazla öyküyü gizleyen bir film Wiener-Dog.    


Wiener-Dog - 2016

Yönetmen, Senarist: 
Todd Solondz

Oyuncular: 
Julie Delpy, Keaton Nigel Cooke,  Tracy Letts, 
Greta Gerwig, Kieran Culkin, 
Danny DeVito, Anna Baryshnikov, 
Ellen Burstyn, Zosia Mamet.

Görüntü Yönetmeni: 
Edward Lachman

Kurgu: 
Kevin  Messman

Müzik: 
James Lavino

Meraklısına Linkler:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar