1 Ekim 2013 Salı

Babil Kitaplığı'ndan Kum Kitabı'na

Borges “Kum Kitabı” adlı öyküsünde kendisini andıran, Arjantin Ulusal Kütüphanesi’nden emekli bir adamın başına gelenleri anlatır. Kapısını çalan gizemli bir kitap satıcısı ona kum kitabını uzatır.

“Çantasını açıp, kitabı masanın üzerine koydu. Birçok elden geçtiğine kuşku yoktu. İncelerken, alışılmamış ağırlığı beni şaşırttı. Rastgele açtım. Tanımadığım bir el yazısıydı. Sayfalar oldukça yıpranmıştı, İncil'de olduğu gibi iki sütun olarak basılmıştı. Metinler sıkışıktı ve bentler halinde düzenlenmişti. Sayfaların üst köşelerinde Arap sayıları yer alıyordu. Asıl ilgimi çeken, örneğin çift sayfalardan birinin 40514 numarasını, karşısındaki tek sayfanın ise 999 numarasını taşıması oldu. O sayfayı çevirdim; arkasındaki sekiz haneli bir sayıydı. Sözlüklerde olduğu gibi bir resimle süslüydü; bir çocuk elinden çıkmış gibi, mürekkep kalemiyle beceriksizce dizilmiş bir çapa resmi vardı. 
İşte o zaman yabancı bana: 
"İyi bakın, bir daha asla göremeyeceksiniz," dedi. 
Tam o sayfayı işaretleyip kitabı kapattım. Hemen yeniden açtım ve boşuna çapa resmini aradım sayfa sayfa.
Bir sır vermek istermişçesine sesini alçaltıp: 
"Bu cildi," dedi, “ovaların ortasındaki bir kasabada bir avuç rupi ve bir İncil karşılığında satın aldım. Sahibi en alt kasttan biriydi, okuma yazması yoktu. Kitabın adının Kum Kitabı olduğunu söyledi, çünkü bu kitabın da, kumun da, ne başı var ne sonu.” 
Benden ilk sayfayı aramamı istedi. 
Kendimi boş yere zorluyordum: Kapakla başparmağım arasında her zaman birkaç yaprak kalıyordu.
"Şimdi sonuncuyu arayın."
Denemelerim başarısızlığa uğradı. Artık kendi sesim olmayan bir sesle, dilim dolaşarak: 
"Bu olanaksız," diyebildim. 
"Olanaksız, ama gerçek. Bu kitabın sayfalarının sayısı tam olarak sonsuz. Hiçbiri ilk değil, hiçbiri sonuncu değil.

Kitap kendisine kalır ancak aylarca inziva çekilip kitapla baş başa kaldıktan sonra kitaptan kurtulmayı başarır.

Jorge Luis Borges, öyküde adı geçen kitaba daha sonra başka bir kısa öyküsünde, “Babil Kitaplığı”nın bir paragrafında yer verir. Devasa kütüphanelere gerek olmadığını, kitaplardaki tüm bilgileri içeren sonsuz sayıda sayfadan oluşan bir kitaba sahip olmanın hayalini kurar.

İlk okuduğum zaman, yani doksanlı yılların başında bana doğal olarak fantazi gibi gelmiş bulunan bu iki öykü günümüzde artık birden fazla biçimde gerçekliğe kavuştu. Başı sonu okuyana göre değişen kitaplar ya da bir kutudan çıkan oyuncak formlarını uygulayarak bunu deneyenler oldu. Bilginin elektronik ortama aktarılmasının kaçınılmaz sonucu olarak evlerde kitap yığınları biriktirmeksizin okuma keyfi yaşamanın yolları çeşitlendirildi. Bilgisayarların okumalar için pratik hale getirilmesi ile belki de bir ömür boyu uğraşsanız içindekileri okuyup, bitirmeyi başaramayacağınız, parmağınızın bir kaç dokunuşu ile istediğiniz kitaba geçebileceğiniz elektronik kitap kullananların sayısı hızla artar oldu. Yeni bir kitap aldığı zaman sayfaları burnuna yaklaştırıp kokusunu içine çekmeyi seven kitap severler için soğuk ve itici gelse de, daha ilk denemelerinde eski okuma alışkanlıklarını geride bırakanların sayısı hayli fazla. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar