19 Temmuz 2013 Cuma

Ver... Yansın...

Birisi bankaların kar oranlarının yüksek olmasından rahatsız gibi,  geleneksel bitmek tükenmek tanımayan iftar konuşmalarından bir tanesinde "öldüklerinde öteki tarafa mı götürecekler?" diye sual ediyor. 

İmanın ve paranın kimde olduğu hayli örtbas edilmiş bir ülkede yaşadığımız için bu soruya yanıt veremiyoruz. Wiki sızıntılarına bakacak olursak bazı insanların hayli geniş dünyalıkları mevcut sanki. Sızıntıların gerçeklik payı varsa bazı düşünürler ya da düşünmeden konuşurların konuşmada bahsi geçen "öbür tarafa" ne yapıp ne edip daha dünyadayken elektronik fon transferini gerçekleştirmenin en azından bir yolunu keşfetmelerinin tam sırasıdır. Boş fikir üretme konusunda rezil olamama katsayıları hayli yüksek yandaş köşedarlara bu konuda ev ödevi verilebilir pekala. İftar sohbeti esnasında başka insanların cebindekilerin ederini mevzu etmek dini açından ne kadar yakışık aldığı sorusunun yanıtını vicdan ve din örtüşmesine sahip bir bedende yaşayan insan evlatları zaten biliyordur. 

Konuşmanın kredi kartlarına veryansın eden bölümünü bu ülkede yaşayan bir insanın bile ciddiye alması imkansız. Zira 11 sene önce 15 milyon adet civarinda olan ülkemizdeki bankaların verdiği kredi kartı sayısı, şimdilerde 56 milyon adet civarına zıplamış durumda. Kredi kartı sayısındaki artış hızını on yılı aşan bir süre izleyip şimdi farkına varmanın ciddiye alınır tarafı belki ekonomistler için vardır. 

46 milyon adetlik artış gözden kaçırılacak miktarlardan değil. "Madem artmış, öyleyse tü ka ka" diyemezsiniz. Allah'ın Belgin Doruk'u olsa inanın karşınıza çıkartıp "Sizi gidi sizi, artarken böyle demiyordunuz kuzum" dedirtir. 

Öte yandan borçlanmak bu kadar kötü bir şey ise, ülkenin borç miktarını ülkenin tarihinde eriştiği en yüksek seviyelere çıkarmış olmak da başarı mı, yoksa başarısızlık mı oturur vaziyette ve izanlı bir biçimde değerlendirmek lazım. 

Benim bu kart veryansınında en saçma bulduğum kısım ise; insanların yıllardır tüketici kredisi ve kredi kartlarını kullanarak geleceklerini borca sokmaları ve böylelikle tüketimde bulunmalarına sırf tüketiim artsın, sürümden kazanılsın mantığı ile susulduktan sonra kart kullanımının şırrak diye kesilmesi halinde yaşanacak şeylerin ihtimalinin bile dikkate alınmadan cümleler kurulmuş olması. Diyelim ki bu kadar kart iade oldu. Bu insanlar ne tüketecek? Bunca perakendeci, kime ne satacak? Borçlanarak yurt dışından hammadde, mamül, yarı mamül imal edenler bunları satacak yer bulamadıklarında ne olacak? Ekonomiye dair göstergeler aylardır baş aşağı vaziyette iken bundan böyle ekonomize keyfi tıkırında fosforlu kediler mi yol gösterecek? Telekinetik Jeloğlanlar mı akıl verecek? Saçmalığın dik alası.  

Ekonomi üzerine - oruçlu ya da oruçsuz ağızla da -  konuşmaya kalkışıldığı vakit; her şeyin bir diğer şeye ilintisi olduğunu bilmek ve hafiften akıl yürütmek yanlış olmaz kanısındayım. Konuşmuş olmak için konuşulduğunda dinleyenler mantığa özlem duyuyor, laflar ise mantık sınırlarına teğet geçiyor; ekonomik krizin böğrümüzden teğet geçmesi gibi aynen.  


3 yorum:

  1. bazı nedenlerden dolayı cem bu yazıya yorum yapamıyor : )

    YanıtlaSil
  2. tereciye tere satmak istemem, bundan sakınırım.:)) Ama sence o lafı (Lafû güzâfı) inanarak mı kurdu yoksa o hiç değişmeyen terbiyesizliği ile "kimsesizlerin kimsesi" şaklabanlığına mı devam etti? Hayatımda Perondan beter peronist böylesi birisini görmedim.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle şaklabanlık cümlelerinden. :) Her yanından tutarsızlık, hesapsızlık, düşüncesizlik, gerçekleri kaale almamak akıyor. Laf ola beri gele derlerdi eskiden ama o seviyenin çok çok altındayız.... :)

      Sil

Yorumlar