7 Şubat 2013 Perşembe

O Fuar Senin...

Geçtiğimiz haftalarda hayatımda ilk kez Adana'ya gittim. Seneler önce bir Güneydoğu Anadolu gezisi programı içinde bu kentimizden 15 dakikalığına geçmişliğim vardı ama onu gitmekten saymamamalıyım. Adana'yı sevdim, temiz, düzenli bir kent. Havalimanı nereydese kent merkezine yürüyüş mesafesinde. Caddeler sokaklar geniş, aydınlık. Yemyeşil dallarında salınan turuncu meyveleri ile turunç ağaçları göz alıcı. Belediye'nin Senfoni Orkestrası salonuna bayıldım. İçinde yaşarken bazı güzellikler noksan gibi gelir kentin insanına bilirim, Adanalılar da belki önünden her gün geçtikleri güzelliklere atık bakmıyorlardır. Kanıksandıklarında görünmezlik kazanıyor sokaklar, binalar. Ulaşım sistemi harika, dakikasında kalkan otobüsler, minibüsler bir İzmirlinin hayal edemeyeceği  lükse dair hayallerden olunca harika bulmamı doğal karşılayın lütfen.

Adana'da olma sebebim ise, Tüyap'ın düzenlediği, 6. Çukurova Kitap Fuarı idi. Kendi kitabımı imzaladım, panelleri izledim, bir tane olsun kitap satın almayacağım dememe rağmen Türk Dil Kurumunun enteresan başlıklı antolojilerine kayıtsız kalamadım bir de beğendiğim bir yayınevi var, artık her fuarda beni görür olunca tanıdılar da - ismini vermiyorum - bazı kitapları beğendiğimi ama satın almayacakmış gibi durduğumu görünce muazzam bir indirim yapıp aklımı çelmeyi başardılar. Poşetimi sıkı sıkı tutarak ayrıldım standlarından. Artık kitapları elektronik ortamda edinmeye pdf formatlı dosyalara buun kıvırmaya, epub, mobi formatını baş tacı etmeye karar vermiştim oysa ki.  Elektronik kitap fikrine soğuk bakıyordum bunca yıl, ama ilk kitabımı okumaya başlar başlamaz alıştım. Çok rahat ve kullanışlı. 

İlk gün 15:30'da Türk Öykücülüğü üzerine bir panele yayınevim beni de konuşmacı olarak davet etmişti, benim açımdan keyifli bir sunum oldum. Diğer katılımcılar öykü okumayı tercih etmişken ben biaz sohbet etmeyi tercih ettim, sohbetin arasına iki de fuar için yazdığım kısa-yoğun öyküyü sıkıştırdığımı konuşmam biterken anladı izleyiciler. Panel sonrası keyifli sohbetler yaptık kısa öküye ilgi duyanlarla.  

Orada tanıştığım yazarların imzalayıp hediye ettiği kitaplar ile yüküm hayli ağırlaştı. 

Ertesi gün fuarın yıldızının kim olduğu belli oldu. Öğleden sonra, fuarda inanılmaz bir izdiham oluştu. Karşımızdaki stand görevlileri panik için daracık alanın içinde koşuşturuyor önlerindeki koridordaki alan uzuyor da uzuyordu. Derken bunca ilginin sahibi kadın yazar pullu, pırıltılı bir gece elbisesini andıran kılığı ile geçti ve kendisi için özel olarak simli kumaşlarla sarılmış koltuğuna oturdu. Başladı imza atmaya, imza atarken kolunu arada havaya kaldırıp, koskocaman halkalar halindeki, aşırı pullu sarı bilezikleri sallayarak bileğinden dirseğine doğru hareketlendiriyordu. Standın öbür ucunda da bir erkek azar önündeki kalabalığa haldır haldır imza veriyordu. Yaklaşık iki saat kadar sonra kadın yazar "Ay kollarım yoruldu imza vermekten" diyerek durdu. Kendisi kadar olmasa da hayli imza atmış erkek azarın yanına çekti koltuğunu oturdu. Stand görevlerine, "damağım kurudu, bana bitki çayı bulun bir yerlerden" dedi. Yayınevi sahibi olduğunu düşündüğüm biri "hayranlarınız bekliyor" diyecek oldu, kadın "Böyle anlaşmamıştık sizinle" diyerek susturdu onu. Çayını içti, arım saat kadar erkek yazarla sohbet ettikten sonra, tekrar imzaya geçti. İmza atarken ofluyor, pufluyor, "yoruldum artık ama ya" diye serzenişlerde bulunuyordu. Önündeki kuyruk bitince yayınevi görevlileri kadından özürler dilediler, gönlünü aldılar. 

Erkek yazarın büyüler ve fallar üzerine yazdığı kitabı fuarın en çok satan ikincisi, gezegenlerin 2013 boyunca okurlarının yaşamını nasıl etkileyeceğine dair öngörülerini topladığı kitabı ile de kadın yazar birincisi oldu bence. Görünen köy kılavuz istemez, gördüm, güldüm; oradan biliyorum.  

O kadar kitap yükü olunca çantamdaki yarım diş macunu tüpü ile, duş jelimi otelde bırakarak sözüm ona kendimce er kazanarak Adana'dan memnun mesut bir biçimde ayrıldım. Önümüzdeki hafta İzmir'de 13 Şubat akşamı yapacağım "Alred'in Kuşları" başlıklı sinema söyleşisi ile 14 Şubat'ta öykü grubum ile beraber katılacağımız "Edebiyatta  Aşkın Halleri"  paneli sunumumuzdan sonra burcuma başka bir gezegenin gölgesi değmez ise şayet, Antalya'da Cam Piramit'teki Kitap Fuarındayım. Ama şu var ki bu sefer kitap satın almak istemiyorum artık. Bir istisna yapacak olursam sadece Feza Hepçilingirler'in "Nasıl Pop Yazar Olunur?" kitabını satın alırım. Zira sayfalarını şöyle bir karıştırdım eğlenceli yazılar var içinde.



Meraklısına Linkler:

6 yorum:

  1. Anlatsam roman olur tadında bir fuar macerası yaşamışsınız anlaşılan:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle ilginç gözlemlerim oldu, sıkılırım sanıyordum, aksine çok eğlendim :)

      Sil
  2. O zaman Antalya Kitap Fuarı'nda görüşmek üzere diyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Güzel geçmiş sanki Vladimir. Sevindim. Allı pullu yazar hanım da gözümde aynen canlandı. En tahammül edemediğim insan tipi galiba. Kuaförlerde çok olur bunlardan. Koltukları sim kaplı kumaştan olmasa da orası kuaför koltuğu değil de sarayın tahtı sanabilirsin. Ya da belki kendileri öyle sanıyor olabilirler.

    YanıtlaSil
  4. astroloji temelli cinayet romanı yazacağım. fuarlarda görüşürüz artık :p

    YanıtlaSil
  5. Tüh Sırra fikrimi benden önce yazmış :)

    Ben de pop yazar olmak istiyorum, baksana bitki çayı bilem hazırlıyorlar sana :ppp

    YanıtlaSil

Yorumlar