14 Kasım 2012 Çarşamba

Hepsi Aynı mı?

Karısı yanlış zamanda yanlış yerde karşılaştığı bir sokak serserisi tarafından öldürüldüğünden beri yazar Paul Benjamin artık yazamaz olmuştur. Tıkanmıştır. Öykülerin kenarından geçer, farketse de dokunamaz onlara. Brooklyn'de 3. Sokak ile 7. Cadde'nin köşesinde, müdavimi olduğu bir tütün dükkanı vardır, her gün oradan sigara satın alır. Dükkanı işleten adama adını sorduğunda, adam Auggie Wren ismini uydurur.
 
Auggie Wren'i tanıyanlar onun her sabah dükkandan çıkıp, hava ne olursa olsun, caddenin karşısına geçerek saat tam sekizde, dükkanın resmini çektiğini bilmektedir. Hayatının projesidir bu garip eylem. Çektiği fotoğrafların sayısı dörtbini geçmiş ve albümler dolusu olmuştur. Her bir karenin altında çekildiği günün tarihi yer almaktadır. Auggie Wren hep aynı resmi çekmektedir.
 
Auggie bir gün albümlerini gösterir Paul'e. Yazar resimlere hayranlıkla bakar.
 
- "Bunların hepsi aynı" der.
 
Tütüncü fazla hızlı baktığını, böyle yaparsa bir şey analayamayacağını anlatır:
 
- "Bunlar aynı değil, hepsi farklı, sen dikkatle bakmasını bilmiyorsun."
 
Yazar dikkatle baktığında Auggie'nin ne yapmaya çalıştığını anlar.
 
Dükkan hep aynıdır, yoldan geçenler mevsimler, bitkiler, yerlerdeki karolar, her şey ama her şey yerinde durmaktadır. Dükkanın vitrini bile erli yerindedir.




Smoke; Paul Auster'ın senaryosunu yazdığı ve Wayne Wang'in yönettiği ancak yazarın da adı geçmese de filmde yönetmen olarak parmağının olduğu, yönetmenliği denediği ilk film. Yapım yılı 1995. Filmin finalinde Paul Auster'in bir öyküsü yer alıyor. Gördüğü ilgi üzerine aynı sene Smoke'un devamı da çekildi. ismi: Blue in the Face. Paul Auster 1998 yılında Lulu on the Bridge,  2007 yılında The Inner Life of Martin Frost filmlerini yazdı ve yönetti. 

15 yorum:

  1. Sonuna kadar izleyemediğim, hep içimde kalmış bir filmdir. Harvey Keitel'ı da ayrı severim zati :p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka izlemelisin eğer denk gelirse. Finaldeki hikaye müthiş.

      Sil
  2. Ben hikayeyi de filmi de çok sevmiştim, sıradışı bir hikaye ve bence çok çarpıcı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, her okuyuşta aynı tesiri yaratabilmesi müthiş.

      Sil
  3. İzlemedim ve duymadım. Ama izlenmesi için not edildi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski bir film pek bulunmuyor ama devam filmi olan "Blue in the Face" süpermarketlerdeki fırsat ürünlerinin arasında sık sık karşıma çıkıyor. O da enteresandır.

      Sil
  4. Anlamadım şimdi, yazarın adı Paul ama soranlara Auggie ismini uydurmuş değil mi? Öyleyse Auggie bir gün albümlerini Paul'e nasıl gösterir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazar Paul; müdavimi olduğu tütün dükkanının sahibine ismini sorduğun zaman, adam gerçek ismini söylemektense Auggie Wren ismini uyduruyor. :)

      Sil
    2. Tamam, onu anladım da, sonra albümü kendi kendine nasıl göstermiş onu anlamadım.

      "Auggie bir gün albümlerini gösterir Paul'e." demişsin ya, ikisi aynı adam değil mi?

      Sil
    3. Albümü gösteren Auggie adını uyduruveren adam. Kendi albümünü kendisi yazara gösteriyor. Yazar da bakıyor .. DÜnya tuhaf işte :)

      Sil
    4. Daha dikkatli okuyunca, ancak şimdi anladım. Nedense her okumamda "Dükkanı işleten ADAMA adını sorduğunda, adam Auggie Wren ismini uydurur" cümlesini "Dükkanı işleten ADAM adını sorduğunda, adam Auggie Wren ismini uydurur" diye okumuşum.

      Sil
  5. Smoke'u yıllarca önce, Paul Auster'dan bihaberken izlemiş, özellikle sonunda anlatılan hikâyeyi çok başarılı bulmuştum. Filmin devamı olduğunu bilmiyordum, sayende öğrenmiş oldum. Hemen bulup izlemeli :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ARada denk geliyorum büyük alış veriş merkezlerinde. İlki kadar başarılı olmasa da tütümcü dükkanına ne hayatların değip geçtiğini görmek tuhaf oluyor :)

      Sil

Yorumlar