7 Temmuz 2012 Cumartesi

Kafanızı Yormayın: Klişe Laflar İle Boş Konuşma Kılavuzu

İnsanlar işi epeydir otomatiğe bağladı, zaten günlük hayatta 300 küsur kelime ile kendini ifade eden türk vatandaşı o kelimeleri de kendiliğinden bir araya getirmiyor. Hazır yapılmış bazı cümleler var onları kullanıp hissiyatını, düşüncesini konserve biçimde dile getiriyor. Otuz yıl önce edilmiş lafları ediyoruz, dinliyoruz, okuyoruz gazetelerde, duyuyoruz aptal kutusunda özellikle dur durak tanımaksızın konuşan kimi kaşâr beşerden, şaşmıyoruz ne var ki duyduklarımıza. Konuşmasa da biliyoruz meramlarını. Duymaktan bıktık sadece. 

Diyorlar ki;
Benim anne tarafım saraylarda büyümüş. Dede tarafım Selanik göçmeni. Ben erkeğin beynine önem veririm, önemli olan iç güzelliği. Küçükken saçlarım sapsarıymış, sesim çok güzelmiş, ağlarken notalı ağlarmışım. Odanın bir köşesinden öbür köşesine uçan kelebeğin kanat çırpışının notasını ezbere bilirmişim, bu yüzden üç yaşında sahneye çıkmışım. O yüzden hayatta sadece üç şeye önem veririm. Batıda herkes kitap okuyor, trende, plajda, kafeteryada; ama kitap okumaya vaktim yok, olsa hepsini okurum. Hem adam gibi adam kalmadı.
Gündeme bomba gibi düştü, listeleri altüst etti. 

Benim nerem seksi? Beni sizler varettiniz.

Ben namusumla para kazanıyorum valla Savaş ağbi. 


Bu halk var ya onlar herşeyi biliyorlar, şıp diye anlıyorlar Seda Abla.

Haydi alkış.

Benim reklama ihtiyacım yok İbrahim Ağbi, sen imparatorsun halimden bir sen anlarsan anlarsın, gerisi yalan anlar.

Haydi alkış, elleri göreyim elleri.

Seviyeli bir ilişkimiz var ama ağzı olan konuşuyor. Bana yargısız infaz yapıyorlar söyleyin yapmasınlar.

Seyirci bunu istiyor, sadece arkadaşız. Fotomontaj bu, kuzenim o benim. Ekmek çarpsın ki. Yetmiş milyonun önünde açtırmayın benim bayramlık ağzımı şimdi.
Abla sus RTÜK kapatacak bir tarafımızı.

Yeni bir aşka yelken açmadım ben. 

Güleceğiz ağlanacak halimize.

Ay çok güldük sonra ağlayacağız.

Nataşaların hepsi üniversite mezunu, akademik kariyerleri nah böyle.

Örf ve adetlerimize hiç uygun değil. Esefle kınıyorum.

Yılların eskitemediği sanatçı,dostlarıyla eğlendi, felekten bir gece çaldı, alkollü araba kullanıp ehliyetini kaptıran ünlüler kervanına katıldı.

Meşhur oldu bizi unuttu.

Güzeller güzeli assolistimiz 30 kilo aldı.

O güzel değil ki selülitlerini görmedin mi? Güzel olsa selüliti olmazdı. 

Güzeller güzeli assolistimiz 30 kilo verdi.

Vericeği varmış ki vermiş.

Kasedi çıkacaktır, ondandır.

Fotoşaptır o, efekttir efekt.

Önemli olan bu yarışmaya katılmak. Dostluk kazansın.Sağlık olsun. Avrupa Avrupa duy sesimizi.

Bayramda yollar var ya, yine kan gölüne döndü. trafik canavarı bu bayram gene iş başındaydı.

Bunların hepsi komplo. Birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz günlerde, Türkiye kara teslim oldu. Türkiye bağrına sıkılan bir kurşunla sarsıldı. Uzmanlar uyarıyor, isviçreli bilim adamları yırtım yırtım yırtınıyor: "Türkiye üzerine kötü oyunlar oynanıyor" Asacaksın bunlardan taksim meydanına 500 tane bak bir daha yapıyorlar mı? Asmayalım da besleyelim mi? Bizler sizlere hizmet için burdayız. Enkaz devraldık, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirtmem ben.
En kötü şakasını yaptı. Hep güldürdü hep güldürdü ama bu sefer ağlattı.

Sanatçılar bizim baş tacımız.

Televizyonun yakınına gitmeden, uzaktan kapatıyoruz. Kumandayı sehpanın üzerine bırakıp can havliyle dışarıya atıyoruz kendimizi. Yollarda gezerken klişelere takılmamak mümkün mü? Allah nazardan saklasın, kazasız belasız geri dönsek şanslı sayıyoruz kendimiz. Sesler, yüzler, sokaklar geçiyoruz. Sokaklar ve yüzler geride bırakıyoruz sesler beynimizin içinde yankılanmaya devam ediyor.

Gözlere bak gözlere, gözler tıpkı anası, burun babaya benziyor.

Ah ne şirin, yerim ben onu.
İçindeki çocuğu çıkar gitsin.

Hiç pozitif elektrik almadım bundan.

Abi köpek ısırır mı?

Hallederiz abi. Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bu iş ekip işiYaparız abi sen merak etme.

Vallahi yok, olsa dükkan senin.

AB bizi istemiyor. Biz adam olmayız. Bir kulağımızın arkası kaldı.Vallahi istemiyor bizi AB.

Herkesin elindeki kendine.

Ebat değil işlev önemli bence.

Açılın ben doktorum. 

Öndeki arabayı takip edin çabuk. 

Ailecek beğeni ile izliyoruz. Akşam baban gelsin söyliyeceğim, artık canıma yetti. Yersin terliği. Hiç unutmam buna hamileyim bir gün canım ayva çekti.
Su derin mi, yoksa serin mi?
Necla kız gel, burası boyu geçmiyor.

Ehliyeti bakkaldan almış ayı.

Üstüme varmayın rezalet çıkartırım.

İçinde varmış onun içinde. Herkese vere vere buralara geldi.
Buraları eskiden dutluktu. Buraları eskiden dedeme vermişler, ama o istememiş. Buraya çöp döken eşŞşektir.

Domateslerin de eski tadı kalmadı. Elma gibi ısıra ısıra yerdik.

Kart hamili yakınîmdir. Vladimir bey toplantıda bir notunuz varsa alayım efenim. Vallahi EFT bekliyorum, gelsin söz hemen ödiycem. Arkadaşlar sizinle çok güzel bir sinerji oluşturduk.

Etlerimiz İslami usullere uygun kesilmiştir.Bakın bunu sınavda sorarım. İstediğimiz sorudan başlayabilir miyiz hocam?

Oturup iki kelam ediyoruz eş dostla, kendi aramızda muhabbetin incesinden giriyor, enteline dalıyor, ister istemez eşeğinden çıkıyoruz.

Tam, ben de seni arayacaktım. Sen arayıverdin. Kalp kalbe karşı derler.

Feciiiii trafik vardı.

Su içsem yarıyor. 
Pazartesi rejime başlıyorum. 
Şişman değilim ben kemiklerim iri.

Şişman değilsin balık etisin sen balık eti.

Siz beni gençken görecektiniz. Dal gibiydim dal.

Palmiye dalı gibi miydiniz?

Bak şu terbiyesize.

Ölümü öp, allaşkına bak ben ödiycem, burada senin paran geçmez. Ne acelesi vardı? Sonra verirdin.

O var ya o, gösteriyormuş, vermiyormuş. 

Ne o sana da mı gösterdi?

Görenlerin yalancısıyım.


Ben kadının beynine önem veririm.

En az beş posta.


Biri gider biri gelir.


Bugün olmaz başım ağrıyor.



Japonlar yaptı mı yapıyor.

Yeni yıla nasıl girilirse bütün sene öyle geçermiş.

Şu an üstünde ne var? Ben üstüme rahat bir şeyler alıp geliyorum. Sonra pul koleksiyonumu seyrederiz.

Bir oturuşta bir büyük içerdim.

Ne iyi ettik de geldik. Ah bir eğlendik bir eğlendik. Buranın ambiyansına bitiyorum.

Pazartesi sigarayı bırakacağım.

Ufak at da civcivler yesin..

Televizyonda bir tek belgesel izliyorum. Güneydoğuda petrol doluymuş ama Amerika çıkartmamıza izin vermiyormuş.

Sana ne sen mi kurtaracaksın bu devleti?

Hoca taktı bana.

Ben oynamasını hiç bilmem.

Olsun abi, kalede durursun.
Sırf dilde mi klişe. Klişe biçimde eğleniyoruz. Bıktım yıllarca aynı şarkıların kulağıma bağırılmasından. Faraza, “Hotel California”nın ilk tınısını duyduğum anda tüylerim diken diken oluyor. Sanki o oteldeki laneti kemiklerime kadar, vücudumun her zerresi ile duyumsuyorum. O döküntü amerikan gotiği oteli terk etmek istiyor ama tüm çabama rağmen bir türlü çıkış yapamıyorum. Keza; Çav Bella, Unchain My Heart, Do You Really Want To Heart Me? In The Army Now. Bıktık kardeşim çalmayın şunları.


Şimdi gidelim başka yere. Yok çok ötelere gitmeyelim, yüksek volümlü kakafoniyi takip edelim azıcık. Bir yerlerde düğün, dernek, saçma sapan bir eğlentimi var illaki sloganlı şarkılardan çalınıp göbek atılacak. O göbek atılanların arasında bir erkek göğüslerini omuzlarını titrete titrete, gerdan kıra, hoplata hoplata değme dansöze taş çıkartma yarışına girecek. Ordan bir başka sulu zırtlak ona eşli edecek, ederken arada bir banknotu hevesli amatör dansa gelince zenne, sahneden inince maçonun alnına basacak. Göbekler atılıp kurtlar dökülünce arkasında sanat müziği başlayacak, hani kuşlar ağaçlar binbir renkli çiçekler, eski dostlar, dönülmez akşamın ufku, inleyen nağmeler illaki çalacak. Bunlar bitince Samanyolu, Sev kardeşim mutlaka çalacak artık nedense tüm eğlenceler illaki ve illaki cd playerda dönen Doğlu Kardeşler versiyonu ile 10. Yıl Marşı ile sonlanacak. O ana kadar akıl sağlığı yerinde kalıp da sıkıntıdan dan patlanmadıysa en yakındaki helaya gidilip parmak genize sokulup kusulacak, kustukça klişeler akacak üzerine sifonu çekeceğiz.

Ah, nereden buluyorsun bunları?

Ah, bulmuyorum ki bunları. Hayat seçmece olaylar ile üzerime üzerime geliyor. Tüm secmeşinazlığı ile üstüme geldikçe ben kalkanlarımı açıyorum. Durumu az zararla atlatmak için kirpileşiyorum, kaplumbağalaşıyorum, tespih böcekleşiyorum. İttiriyorum ıvır zıvırı öteye. İttirdikçe birkaç gıdım geriliyorlar. Geriledikçe; kalkanların altından, kenarından köşesinden, ötesinden berisinden benim tarafa sirayet ediyor hayat. Benim tarafa geçen kalıntılar işte bu klişeler. Klişeleri kafamdan silemiyorum, edemiyorum, bilmem anlatabiliyor muyum?



12 yorum:

  1. :))))
    güldüğüme bakma, beni epeydir rahatsız eden bi durumun böylesi bi şekilde kaleme alınışını görünce teşhisi koydum sonunda; ben de bu durumdan epeyce rahatsızmışım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı lafın varyasyonları ağızlarda sakız olmuş, hayatı iyiden iyiye çekilmez hale getiriyor insanlar. Tam kabus :)

      Sil
  2. Bir hafta televizyon seyretmiş gibi oldum okuyunca. Doydum hatta midem bulandı taştım. Bir süre hatta bir hayat uzak durayım bari..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin komiği bu yazıyı yaklaşık 3 yıldan uzun bir süre önce yazmışım. O zaman gıcık olduklarım bugün beni de kusturacak gibi oluyor. Bir gıdım mı ilerleme olmaz? :) TV seyircisi bu denli mi reklam izlettirilecek insan sürüsü olarak görülür?

      Sil
  3. yalnız ben hala Hotel California dinliyorum ara ara severek. şimdi bu yazıdan bunu mu anladım ben, hayır ama bunu yazdım neden...

    off neden neden cem kişisi, kaplumbağa deden. bırak yakamı..

    neyse vlademir, bi düğünde karşılıklı göğüs titretelim belki kurtuluruz bu marazdan, iyileşiriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şarkı kötü değil, hele bizdeki poptan fersah fersah ileride.. Ama 1969 yılında yazılmış bir şarkı bu denli mi popüler kalır bir ülkede, her yerde her zaman bu mu çalınmalı. Benim takıldığım o. Şarkı klişeleri için başka bir yazı yazmıştım bir zamanlar burada ama kendim de bulamadım şu an.

      Ben Adnan Şenses gibi oynamak istiyorum; belime ceketimi düğümleyecem. Pabuçlarımı pantolon kemerine sokucam. Sonra ilerleyen saatlerde masayı ters çevirip ceketimi masanın ayaklarına serip yakacağım. Masa yanarken alevlerin üstünden gerdan kıvırıp atlarsam bilin ki bana olanlar olmuştur, bir daha eski beni zor bulursunuz :) :D

      Sil
  4. ben neden sana ısrarla vlademir diyorum, demirin türkçe oluşu mu çekiyor beni acaba?

    oyle yapalım masa yakalım, göbecik atalım huzur bulalım bi şekilde, artık nasıl olursa..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BU Vladimir yapıştı kaldı üzerime. Bir ara niyeti bozmuştum blogu kapatıp gerçek isim ve soy ismimle açacaktım yeni bir blog. Ama üşendim. Demirdeki Türkçelik daha kolay geliyor olabilir. Demir olmuş Vlad olmuş farketmez boşver, nasıl kolayın geliyorsa..

      Valla öyle alev aleve oynama halim olursa zaten o dakkadan sonra kıyamete çeyrek kalmış olur, Kıyamet alameti olarak addedilebilir :)

      Pek hayra alamet olmaz biz öyle bir oynarsak, :D

      Sil
  5. bi düğün öncesi içince oluyor. en son bi arkadaşımın düğününde denenmiştir. gece boyu pistte acayiplikler yapıyordum... pardon kır düğünüydü, ben de kır düğünü yapacim, çünkü her tarafım beton yıgını anadolunun bagrında olabilirim, jet sosyeteden neyim eksik kır düğünü yapicim karşı çimenlikte.... hey Allahım zaten yapılan şeyin adı da kır düğünü oldu, eskiden düğün salonu vardı sanki...

    ne diyorum ben yaaa, içelim vladimir. dimirli söyleyince de sana yabancılaşıyorum vlademir... bir de vla vla dalgalandı dünya diyesim geldi..:))

    kov beni..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sokağa tahta sandalyeleri atıp düğün yaparlardı eskiden, çok da keyifli olurdu :)

      Seni kovmuyorum ama kendim gidiyorum, malum pazar bugün, bizim buranın pazarı.. Evdeki ahali fileler dolsun bekler, Pazardaki nebatat olsun, meyvalar olsun beni beklerler. SIcak mıcak ama gidim ben sonunda gene kendim gidecem bir an evvel bitsin bari :D

      Sil
    2. senni hikayen de baya acıklıymış ya, file pazar vs..:))

      kolay gelsin..

      Sil

Yorumlar