8 Temmuz 2012 Pazar

İzlerim / İzlemem

Film izlemek de kitap okumak gibi bir bedel ödeyerek ve kendi zamanımızdan ayırarak tadabildiğimiz keyifler. Hoş günümüzde bunların korsanlarına bedel ödeyerek ya da ödemeksizin ulaşmak da mümkün ama sonuçta okuduğumuz kitaba ayırdığımız zamanda filme yerdiğimiz zamanda bizden gidiyor. 

Sinema Dergisi'ni uzun seneler okuduğumdan bahsetmiştim daha evvel; bu derginin son sayfalarında her ay, bir sinema sanatçısına bir nevi Proust Testi uygulanırdı. Sorulardan bir tanesi uzun yıllar boyunca hiç değiştirilmeden yinelendi. Değişmeyen soru şuydu; 
"Hiç bir filmden yarısında çıktınız mı?". 
Bu suale verilen yanıt bir kişinin dışında hiç değişmedi. Her biri söz birliği etmişcesine (belki de gizli bi söz birliği vardır, bilemiyorum) şu yanıtı veriyordu: 
"Ortada bir emek var, emek harcanarak bir araya getirilmiş bir ürün var, emeğe ayıp olur o yüzden asla bir filmin yarısında çıkamam" 
Başlarda fazla takılmasam da, her sayıda bakalım bu kişi ne yanıt verdi diye ilk o sorudan başlar oldum okumaya. Cevapları okuduğumda da benim verdiğim tepki değişmiyordu: 
"Behey beyinsiz, emek var diye illaki zamanını boşa harcamak zorunda mısın? Bunca yıl sinemaya emek vermişsin, iyi film, kötü film ayrımı yapmaktan aciz misin? Kötü film izlemek eziyettir, niye kendine eziyet ediyorsun ki?

Gerçekten de kötü film izlemek eziyettir. Ben kendi içinde tutarlı olan her filmi izleyebilirim. Ama başkalarından çalıp çırparak bir araya tepiştirilmiş fik,rler salatasından ibaret olan filmlere uzun müddet bakamıyorum. Özgünlüğü olmayan, zeka kıpırtısı içermeyen seyirlikleri erken teşhis edip sinema salonundan çıkıyor ya da evde izliyorsam derhal kapatıyorum filmi. Kendime yazık, beyinsiz birinin kendini beğendirmek için oradan buradan yaptığı apartmaları fark edebilecek denli iyi bir sinema izleyicisiyim. 

Yıllar içerisinde hangi filmi izlemeye devam edip etmeyeceğime karar verirken kendi kendime bazı sorular sorar oldum. Filmin ilk on beş dakikasında film beni içine alamıyorsa ve ben aşağıdaki soruları sorarak filmin değerini test ediyorum. İzlemeye değer bulmazsam o film o anda benim için orada bitiyor.

- Filmin atmosferi kendi içinde tutarlı mı?
- Diyalogların gerçek hayatta yeri var mı? Bu karakterlerin iç dünyalarını çözümlemede bana hizmet edebilecek kadar zekice, doğal mı yazılmış?
- Oyuncular rol mü kesiyor?
- Seçilen akrobatik kamera açıları, ya da tüm kamera yerleştirmeleri öykünün anlatılmasına hizmet ediyor mu? Yoksa sadece bak bunu da yapabiliyoruz demek için mi o açı tercih edilmiş?
- Yapılan espriler karşısındakini aşağılamak, kendini üstün göstermek için mi yapılıyor? Espri yapan karşısındakinin zekasına, kişiliğine, dış görünümüne mütemadiyen hakaret mi ediyor?
- Anlatılan öykünün nereye gideceğini merak ediyor muyum?
- Filmdeki entrika ilgi çekici mi?
- Karakterlerin başına gelenleri umursuyor muyum? Başlarına gelecekler ilgimi çekiyor mu?

Bu sorulara verdiğim "hayır" yanıtı ne kadar fazla ise o kadar kısa sürede film ile ilişkimi kesiyorum. İzlemiyorum. Bir avuç ahmağın oradan buradan çalıp çırptığı ile vaktimi harcayamam. Gönül ister ki filmi yapanlar seyirci önüne koymadan evvel filmlerini izleyip bu sorulara kendilerine yanıt bulsunlar. Hatta ustalaşsınlar ve filmi çekmeye başlamadan önce yanıtlarını evete dönüştürüp izlenilebilir filmler üretsinler. 


Kolaj: Sinemada - D.M.

6 yorum:

  1. Aslında ben de hiçbir filmi yarım bırakmama konusunda takıntılıyım. İlla ki o film bitecek. Sanki film bitmeden kapatırsam lanetlenecekmişim gibi :)
    Güzel bir yazı, kesinlikle katılıyorum. Kimse kötü film izlememeli, kendine benim gibi eziyet etmemeli.

    YanıtlaSil
  2. Bir kere yaptım böyle birşey ve filmin adını bile hatırlamıyorum.

    YanıtlaSil
  3. baldwin kardeslerden birinin filmiydi, adini hatirlamiyorum. ilk yariya bile gelmeden kacmistik filmden. tamam emek vermisler, tamam da biraz da insaf etselermis, bayiltmasalarmis, bunaltmasalarmis ben de dayanabilirdim belki.

    YanıtlaSil
  4. Kesinlikle katılıyorum Vladimir, verieln emeğe karşın bizim de harcadığımız zaman var ortada. Ben de bir kere "Children" diye bir filmin ilk yarım saatinde çıkmıştım, çocukların delirdiği bu filmde gerilim etkisi çocukların avazları çıktığı kadar attıkları çığlıklarla verilmeye çalışılmıştı!! :)

    YanıtlaSil
  5. Başladığım bir filmi genellikle bitirmeye çalışırım. Sıkıcı bir film bile olsa, sonunu nasıl bağlayacaklarını görmek için seyrettiğim olmuştur. Ama birkaç kere gerçekten çok kötü filmi yarıda bıraktım. Yani çok da takıntılı değilim.

    Bir de, filmde emeği geçenlere saygısızlık etmemek için filmin sonundaki yazıları okuyanlar var diye duydum. Bu da son derece aptalca. Sanki o kadar ismi aklında tutacak mısın ki, ya da, sanki günlük kullandığın her ürünün üretim sürecinde emeği geçen herkesin adına bakıyor musun ki de filmin sonundaki isimlere bakıyorsun? Örneğin, her gün yediğin ekmeğin geldiği fırındaki fırıncı ustasının adını biliyor musun?

    Ama itiraf edeyim, bir zamanlar ben de yabancı filmlerin sonundaki isimlerin hepsini okurdum; ama emeğe saygı olsun diye değil, içlerinde Türk var mı diye merak ettiğimden :)

    YanıtlaSil
  6. Ah, benim de sinemaya yalnız gitmeme gibi bir takıntım var. Bir keresinde hiç unutmam, ismi lazım değil, ortak bir arkadaşımızın zoruyla iğrenç bir vampir filmine gitmiştim. Zaten öyle filmleri sevmem, çocuklar da geliyor diye gerçekleri çarpıtmıştı arkadaşım. (Bak ne kibarım, salladı demiyorum :))
    Çıkmak isteyip de çıkamadığım bir filmdir, seneler sonra bile hala aklımdadır...

    YanıtlaSil

Yorumlar