27 Haziran 2012 Çarşamba

Okurum / Okumam

Kitap satın almak için başkalarının önerilerine kulak verdiğim olmuştur, iki arkadaşımın ve blog dünyasından bir kaç kişinin bu konudaki tespitlerine güveniyorum. Onların belirttiği isimleri bir kenara yazıp, kitapçıda denk geldiğimde inceliyorum. Yine de kitap satın alırken ya da bir kitabı okumaya karar verirken kendi tespitlerimi ön plana alıyorum. 

Kitap okumamda en etken faktörü kitabın beni içine çekebilmesidir. Ya ben o kitabı okumaya hazır değilimdir ya da o kitap kötüdür. Bunca yıldır okumanın verdiklerimi, dağıttıklarımı, attıklarımı çıkardığımda 1000 adedi geçen sayıda okuduğum kitabı kitaplığımda tuttuğuma göre bu konuda antrenmanlı sayılırım. Hazır olmadığım kitap seviyesini geride bıraktığıma inanıyorum. Ama kötü kitabı da şöyle bir karıştırdığımda anlıyorum. 

İyi kitap okuyucusunu iççine almayı ilk sayfalarından başarır.Kötü kitap lafı dolandırır, yarısına gelseniz okumakta zorlanırsınız. Devam edesiniz gelmez, etseniz de baş ağrısından başka kazanımınız olmaz. 

Kurgu kitaplarda yazar sıfatlara bulandı mı asla asla ve asla okuyamıyorum: O bitmek tükenmek bilmeyen sıfatlar, sıfat tamlamaları yetersizliğin koskocaman işaretleri. Sıfatlara bulanmadan da o mesele anlatılabilir. Fazla sıfat yazarın biçemin sığlığını gösteriyor bana. 

Yazar okura habire yanıtlar veriyorsa, bir önceki paragrafta anlattıklarını açıklamaya girişiyorsa okumam,  

Kelime cambazlığı yapan yazarları arada gülüp geçmek için okurum. Onlar çok satmanın formülünü bulmuş kimselerdir. Satarlar. Ancak kelime cambazlığını laf ebeliği olarak görüyorum. Laf cambazlığı benim için edebiyat değil; şiire ihanet, kurguda ise okuru sözüm ona zekası ile yorgun düşürmekten başka bir şey değil. Laf cambazlarının erde olduğuna bir dönüp bakmak lazım.  

Yazar zeki bir insan değilse okumam. Zekayı anlayacak kapasitedeyim Allaha şükür. 

Özellikle çeviri kitaplardan mümkün mertebe kaçınırım. Ülkemizde çevirmenlik maalesef içine eş, ahbap, dost, akraba kontenjanlarından girilebilen bir çember. Tanıdığın yoksa zor çevirtiyorlar. Zaten bir kaç çevirmen dışında da çevirilerin hallerini görüyoruz, okunacak tarafları yok, ucuz etin yahnisi midir, yoksa çevirmenin kalitesizliğinden midir deşilebilir. Ancak sonuç ortada, çeviriler kötü. Bir kaç yetkin çevirmenin dışındaki çeviri kitaplara sanki yazarı türk gibi yaklaşır iyice incelerim cümleler akıcı mı, anlatım bozuklukları, anlam bozuklukları var mı diye deşerim. Türkçe anlatımını yeterli bulursam okurum. 

Dünyanın en pahalı kitaplarını okuyoruz bu ülkede, seçici olma lüksümüz olmalı değil mi?. 



Book House - Cardiff Miller

12 yorum:

  1. Haklısın bana bazen de şöyle oluyor bazı kitapların benim için henüz zamanı gelmemiş oluyor bir kenara koyuyorum sonra aylar ya da seneler sonra kitaba geri dönüp keyifle okuyorum. Ulysses, Foucault Sarkacı ve Devlet Ana önce bir türlü içine giremeyip bir kenara bıraktığım ama sonra en sevdiklerim listesine giren romanlardır mesela...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdığın kitaplara hazırlık dönemi uzun sürer ama okuması da büyük keyiftir elbette. ULyses çevirisi de F.Sarkacı da çok başarılı çeviriler üstelik. Süzme edebiyat olduğunu belli eder haklarında okumamış olanlar bile.

      Sil
  2. bizde kitap okumanın maddi bir külfeti var dediğin gibi ya da kitap almanın diyelim. geçen gün kitap fiyatlarına bakındım da şöyle, yakında lüks yaşamanın emarelerinden biri olacak kitap satın almak.

    madem parayı veren düdüğü çalıyorsa, senin de dediğin gibi istediğimi alır okurum istediğimi okumam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yayıncılarla pahalı kitap sattıkları yönünde konuşacak olursan, şehirden kasabaya çalışan dolmuşların muavini zihniyetiyle sana pahalı satmalarına dair saçma sapan açıklamalarda bulunmayı denerler. Ama gerçekler de ortada, incecik adi kağıda basılan kitabın türkçesinin etiketi 25 TL iken ingilizce kalın kapak şık zarflı aynı kitap 11,90 ya da 9,90a satılıyor. Amerikadaki mi bu işi bilmiyor Türkiyedeki mi meçhul :)

      O kadar para veriyoruz zırva kitaba para vermeyelim boşuna bence :)

      Sil
  3. Sadece dünyanın en pahalı kitabı mı! En pahalı elektriği, en pahalı telefonu, ,interneti... Evet seçici olmalıyız, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu yaşamda kazık yeme rekoru kırmamız yazılmış kaderimize ki bu geri kalmış ülkede dünyaya gelmişiz. 100 yıldır gelişmekte olan ülkeyiz oha artık. Bu işte var bir beceriksizlik.

      Sil
  4. Seçerek aldığım kitaplarda sizin gibi yanılmıyorum pek. Gerçi bayadır almıyorum.
    Dediklerinize katılıyorum, kimisi çağırıyor adeta okumaya. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öylesi kendisine çağıran kitapları okumanın keyfi de ayrı oluyor değil mi?

      Sil
  5. Hepsine katılıyorum yazdıklarının. Çok satan da olsa kötü kitaplar var ve de onları seçme ve almama kifayeti olmalı okurun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okurlar iyi kitaplara layıktır diyelim mi?

      Hatta seçme hakkımızı doğru kullanalım :)

      Sil
  6. Deniz,beğenmene sevindim.Kendi diktiğim şeyler daha anlamlı olur diye düşünmüştüm.Güzel günlerde kullanman dileğiyle..
    Adres vermemde sakınca yok.Kargo zarfının üstünde yazıyordu tüm secerem:)
    Lakin uzun süre Ankara'da olamayacağım.Yazlığa ,tatile çıkıyoruz:)
    Teşekkür ederim güzel düşüncenden dolayı.

    YanıtlaSil
  7. Pahalılık konusunda katılıyorum. Pc oyunları dışında korsan yayınlara dokunmayan biriyim ama o kitap pahalılığı bazen zorluyor. Hele haftada bir kitap deviren bir çocuk ve ayda iki kitap deviren anne bir araya geldiğimizde cidden bütçe ayırmak gerekiyor.

    O sarkaç benimde bitirmeyi ge. 105ci sayfasını göremediğim kitaptır. Kaç kere denedim okumayı ama yok işte olmuyor. Oysa Baudolino nasıl keyifle tadına doyamadan okuduğum bir kitap olmuştu. Eee yazar aynı bu nasıl iş :D

    Çevirmen konusunda ise diyeceğim, hiç beklemediğiniz kişiler süper çeviriler yapabiliyor. Baknz Buz ve Ateşin Şarkısı ( bilinen adıyla game of thrones dizisi) serisini çeviren Sibel Alaş. Orjinalini de okuduğumdan çevirisi cidden süper diyebilirim.

    YanıtlaSil

Yorumlar