25 Haziran 2012 Pazartesi

Meğerse Vicdan....

Sevgili Sırrakalem mimlemiş, yine ilginç ve güzel bir mim, kendisine teşekkür ediyorum. Mimleri bu ara ya hemen yazıyorum ya da yazmayı çok istemekle birlikte hemen unutuveriyor ve oradan uzuyorum. Ama hepsine tepkim hemen oluyor, o yüzden bugüne kadar mimlerini cevaplamadığım bloggerlardan özür dilerim. Unutuyorum, sonra hatırlayıp kafamda çeki düzen veriyorum, tam yazacakken bu sefer, bazen kimden geldiğini unutup mime noktayı koyuyorum. Daha fazla uzatıp bu mimi de unutmadan gelelim konumuza;

Bugün ne öürendim?

Bugün aslında hiç bir şey öğrenmedim, dün pazara gitim; karpuzun ve domatesin fiyatının 50 kuruşa, taze fasulye, patlıcan ve kabağın 1,5 TL'na,minik sarı kavunların iki tanesinin 2,5 TL'na  indiğini öğrendim. 

Pazardan eve dönerken bazı insanların vicdanlarını içine zarif bir mutfak bezsi ve şık bir kutu kullanmak sureti  ile nasıl rahatlatabiliyor olduklarını öğrendim. Pazara giderken o kutu orada değildii ya da gözümden kaçmış olmalıydı. Saat öğleden sonra iki sularıydı, yolun kenarında kızgın güneşin altına sapsarı çık bir kutu vardı, içinde dört minnacık ölü kedi duruyordu. Kedilerin altına zarif, desenli, hafif pütürlü mutfak bezlerinden biri koyulmuştu. Bir haftalık anca vardı kediler. Hepsi de birbirinden ölüydü. Gözleri kedi görsün istemeyen kimseler kedileri şık bir kutunun içinde şık bir bezin üstüne bırakarak onların gerek duyduğu kontrolü de sağlamışlardı işte. Geri kalanı kedini nankörlüğü. Güneşin altına cılız, minicik hayvanı bırakırsan ölürdü, ama süslü püslü bırakırsan için acımazdı vicdanın ferah olurdu. Dün bir de bunu öğrendim. 


Bir kaç gün evvel Geçtiğimiz günlerde akşam salak salak TV kanallarında göz gezdirirken ahtapotların 3 tane kalplerinin olduğunu öğrenmiştim.


Aslında kazık kadar adamım son zamanlarda çok şey öğrenmedim. Yazmaya başlayınca durasım gelmiyor bu da benim kusurlarımdan bir tanesi. Mesela kazık kadar oldum da neler mi öğrendim? Evet mirim geçelim bugünü, evvelki günü; bir ömür neler öğrendim? Çok şey öğrendim. Okuyarak öğrendim, yaşayarak öğrendim, okuduklarımdan ziyade yaşadıklarım zihnimde daha çok yer etti. 

İnsanların yanlarına çalışanlara ya da gittikleri kafeterya ya da restoranda garsonlara nasıl davrandıklarının onların kişilikleri ile ilgili derin ipuçları barındırdıkları öğrendim.

Başkalarıyla yarışmayı sevmediğimi öğrendim. Hırsı başkaları ile yarışmak zanneden insanları civarımda istemediğimi öğrendim. Yıpratıcı oluyorlar çünkü. Kendilerini yıpratışları fazla gürültülü oluyor. Buna kulak dayanmaz. 

Mesela restoranda hesap öderken, fişi aldınız böldünüz, eşit ödediniz diyelim; maddi durumu en iyi olanın en az bahşiş bıraktığını - sıfır bahşiş ekolü - geliri düşük olanın en çok bahşişi bırakacak kadar gönlü zengin olduğunu öğrendim. 

Onlarca defa tolerans gösterdiğiniz bir insanın, arkadaşınız diye defalarca beklediğiniz, sıkılsanız da beklediğiniz insanın, gün gelip siz on dakika gecikseniz tafralandığını, oturup yemeğini yediğini öğrendim Yani nsanları bekletmekten erinmeyen kişilerin insanları beklemeye tahammülü olmadığın öğrendim. 

Gerçek dostlarınızn zor günlerde de etrafınzda takılmaya devanm ettiğini öğrendim.

Bedavacı angutların sizin sıkıntıda lduğunuz dönemlerde bile sizden sövüşlediği üç kuruşa sevindiklerini öğrendim. 

Yalan, dolan ve benzeri manevralarla elde edilen kariyer zirvelerine dört elle tutunulduğunu ve manipülasyon meyvesi olarak elde şişen başarı meyvesinin sahici başarı zannedildiğini gördüm.

Sİzi sürekli kendi derdini anlatmak, vırvır vır kafanızı, beyninizi delmekten başka gailesi olmayan insanların sahiden de başka gailelerinin olmadığını öğrendim. İyi günlerini başkaları ile paylaştıklarını, dertlerini size dökerek içinizi şişirdiklerini öğrendim. Dahası zor gününizde en hızla kaçışanların bu Celadettin Turnagöledüştügillerden çıktığı öğrendim. 

İnsanlarla ilgili hayale kapılmanın gereksiz olduğunu. İnsanlarla ilgili her bir hayalinizin suya düşeceğini ve üzülmenin kaçınılmaz olduğunu böylelikle insanlar ile ilgili hayale kapılmamayı öğrendim. 

Daha çok çok şey öğrendim, ama hava da sıcak. Yazasım gelmiyor daha fazla. Yeter değil mi bu kadar? Olmuştur değil mi mim? 

İyi o vakit... 

Okuduklarımdan öğrendiklerimden ziyade yaşadıklarımdan öğrendiklerim zihnimde yer etti. Ama yine de insanlara şans tanımaktan vazgeçemedim. Vazgeçemediğim bu hobim sayesinde öğrendiklerimi altını çize çize yeniden, yeniden öğrendim. Vicdanlı bir insan olmayı en güzelöğrendim. Ama bazı insanlar için Vicdan'ın yalnızca bir apartman ismi olduğunu öğrendim.

Mim bitti, bu ara yaptığım gibi mimi kimselere göndermiyorumi ama ylu buraya düşmüş herkes, bu mimi alıp yazmakta serbesttir. 





14 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsın Vladimir.
    Hep iyilikler diliyorum hayattan..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşşekür ederim :=


      Bu arada mesajını aldım merakla bekliyorum. Şİmdiden teşekkürler.

      Sil
    2. küçük şeyler ama umarım seversin:))

      Sil
    3. İyiler kadar kötüler olmalı,vicdanlılar kadar vicdansızlar olmalı.Sanırım bu bir denge oluşturuyor evrende vladimir çünkü başka açıklamasını bulamıyorum kendi adıma.

      Sil
    4. Terazinin kefesi olumsuz yöne kaymış sanki hafif, Ama hayat güzel.. Fazla zedelenmeden yolumuzda ilerlemek en güzeli :)

      Sil
  2. yaşadıkça insan hayatı öğreniyor. yazdıklarının çoğu da hayat işte. yalnız o kutu ile kedileri oraya bırakan kişinin vicdanının olmadığına eminim, o yüzden nasıl bırakırsa bıraksınlar vicdanen bi sorun yaşamayacaklarına eminim.

    hayat böyle bir şey be vlademir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte onların vicdan derinliği o kadar yüzeysel, kedinin altına temiz bez koyarak kendi vicdanını rahatlatıyor..

      Kediler ökdü ama güneşe bıraksaydınız?

      Olsun altlarında tertemiz bez vardı.

      Sil
  3. Bu aralar işyerinde baktığım ve araba çarpan kedimin durumu yüzünden sokak hayvanlarıyla ilgili her şey beni anında ağlatabiliyor. Okumasaydım keşke dedim :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazık ya.. Umarım kedi toparlanır kısa sürede iyi olur..

      EVde hayvan besleyenler yavruları sepetlemekle ilgili doğru düzgün bir yöntem izlemeliler ev kedilerini kısırlaştırmak da bir çözüm olabilir.

      Sil
  4. ne, ahtapotların üç kalbi mi varmış? şanslılar yani, biri kırılsa diğerleriyle idare ederler. bizim kadar canları yanmaz :P

    bu kalplerden biri durunca yaşayabiliyorlar mı acaba? mesela insanın iki böbreği var, biri iflas etse de diğeriyle yaşayabiliyor.

    neyse benim sorularım bitmez. adamlara bak ya amma şanslılar. üç kalp, bir sürü kol... bu kadar organla kaç sene yaşıyorlar acaba merak ettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TV de kim milyoner olmak ister yarışmasında sordular 1aşağıdaki canlılardan hangisinin üç kalbi vardır?" diye. Son karar mı şu mu bu mu diye bayıyorlar ya bekleyemedim internetten araştırdım sahiden de 3 kalpleri var. Tuhaf geldi.

      Ajda Pekkan'ın "3 kalp" diye bir şarkısı vardı.. Acaba o şarkıda anlatılanın bir ahtapot olduğunu duysa kadın söyler miydi, yoksa tiskinir miydi bende onu merak ettim.

      Sil
  5. İyilerde var hayatta.. Onlara şans vermeli. Belki şaşırır, farketmeyiz. :)
    Çok güzel bir cevap olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette doğru düzgün insanlar da var, onlarla karşılaşınca kıymetini bilmemiz lazım baştan savmamak lazım :)

      Sil
  6. Çok doğru yazmışsın.. O kedileri okuyunca beyin işlevlerim durdu birden. Yazık gerçekten. Ben daha bir aylık olmayan dört yavruyu serin tutmak için yapmadığımı bırakmadım, nasıl o kadar vicdansız olabiliyorlar anlamıyorum...

    YanıtlaSil

Yorumlar