21 Mart 2012 Çarşamba

Bahşiş

Genç kadın, kafeteryaya haftada iki gün gelen orta yaşlı adamı izlemekten büyük keyif alıyordu. Adam  tek başına oturduğu masasında, kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra, gözlerini boşlukta bir yerlere dikiyor ve sanki uzakta duran bir kişiyi ya da nesneyi tanımak ister gibi dakikalarca baktıktan sonra aklına gelenleri acele etmeksizin, itinalı bir el yazısı ile ince uçlu bir kalemle yazıyordu. Adam, kafeye öğleden sonraları geliyordu. Tek başına oturup, kahvesini içiyor, notlar yazıyor ve gidiyordu. Birkaç kez kısacık sohbetleri olmuştu.

Kafede çalışanların büyük bölümü adamın egzantrik buluyor ve arkasından alay ediyorlardı. Boşlukta bir yere bakıp, sonra elleri ile masaların üzerine yazı yazar gibi yapıyorlardı. Sonra da kahkaları koyberiyorlardı. Kafedeki hayat çok sıkıcıydı, zaman biraz zor ilerliyordu.


Genç kadının üniversite öğrencisi olması ve harçlığını çıkarmak için o kafede garsonluk yapıyor olması adamın hoşuna gitmişti. İlk kez konuştuklarında; adam sanki bir sırrı paylaşırmış gibi;

 “İnsanın, kendi parasını kendisinin kazanman kadar güzel bir şey yoktur” demişti.
Kız da gülümseyerek;
“Biliyorum” yanıtını vermişti.  
Gülümserken, genç kadının gözleri kısılıyor; kırışıksız yüzünde hoş bir gülümseme genişliyordu. İçten gelerek gülen insanlara değer verirdi adam, kız ise yazmayı sevenlere. Aralarında kısık sesli bir dostluk büyüyordu.

Adam uzun uzadıya yazıyordu. Kız bazı günler ie gitmiyor, okulda oluyordu. Adamın en garip huyu; notlarını masada duran beyaz renkli, minik peçetelerin üzerine alıyor olmasıydı. Hesabı ödeyip kafeteryadan çıktığında, masasının üzerinde, koyu yeşil renkli tükenmez kalemle doldurulmuş  peçete tomarı kalıyordu. Genç kadın bu notları alıp önlüğünün cebine koyuyor, yalnız kaldığı zaman okuyor; sonra da evindeki sarı renkli, büyük bir ayakkabı kutsunun içinde biriktiriyordu. Peçeteler üzerine yazılmış yüzlerce; roman ya da öykü karakteri, uydurma ya da gerçek bir sürü anı, bir yerlere varmayan diyaloglar ile dolu bir kutusu olmuştu genç kadının.

Adamın masada bıraktığı kağıtlar; genç kadının kafeteryada olmadığı günlerde çöp kutusunu boylarken, çalıştığı günler, en cömertinden bahşişin yerine geçiyordu. 



15 yorum:

  1. devamı gelse hani ne ballı olur ne tatlı olur ama dimi dimi ^^
    yaşlı adamın yazdığı hikayeyi yada artık her ne ise onu da merak ettim bayağı :)

    YanıtlaSil
  2. Hımm, iyi başlangıç :)

    YanıtlaSil
  3. Heidi Glennis;

    Bunlar aslında tamamlamadığım öykü karalamaları, öykü yapacak kadar vakit harcamadıklarım, not defterinde karalanmış kalmış şeyler. Ancak şu var ki "Olasılıklar" serisindeki bu minik hikayelerin hepsi bitince hoş bir bütün oluşuyor. Çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  4. Ali Zafer Sapci;

    Sonrası yok aslında bu minik bir yazı. Ama o yazarı ve kızı andıran tipler diğer minikanlatıların içinden geçiyorlar. :)

    YanıtlaSil
  5. N. Narda;

    Teşekkürler :9 ama başlamadan bitmiş oldu. Olasılıklar serisi böyle ite, tamamlamaya vakit ayırmadığım minik yazılar :)

    YanıtlaSil
  6. O halde ileride telif hakkı istemezsin :)))

    YanıtlaSil
  7. N. Narda;

    Ferdi Tayfur & Ata Demirer ikilisi gibi olurmuşuz :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şaka bir yana.

      Senin romanında başına geleni her anımsayışımda tüylerim ürperiyor. Bu ülkede emeği koruyan ne var ki. Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın inşallah.

      Sil
  8. yüreğiniz sağlıkla, devamını getirir, umarım

    YanıtlaSil
  9. Ferkul;

    İleride inşallah. Bir sonraki mini öykü geldi bile :) Teşekkür ederim. sevgiler.

    YanıtlaSil
  10. Tam sevdiğim gibi...sonu bana kalmış, bırakılmış...

    YanıtlaSil
  11. Selgingb;

    Öyle hikayeleri bende severim. İnsan ne sonrasında olduğunu düşünüyor. :)

    YanıtlaSil
  12. İki gündür sana yorum yazmaya çalışıyorum, internet kilitlenip duruyor.
    Neyse, insanın içini ısıtan bir yazı olmuş, teşekkürler yazacaktım. Ancak becerebildim.

    YanıtlaSil

Yorumlar