10 Şubat 2012 Cuma

Tropiklerde Şafak Görünümü

Gecenin geç saatlerinde, süt kamyonları şehirde cirit atıyor. Şafakta tüm sokaklar, koca şehir sanki onlara aitmiş gibi geliyor. Hiç durmadan ve farlarını yakmadan caddeleri ve ara sokakları aynı hızla dolaşıyorlar. Ama içlerinden bir tanesi süt kamyonu değil. Ve belki de içlerinde en ihtiyatlısı o. Farları yanıyor, yavaş gidiyor, her sokağa sapmadan evvel sinyal veriyor. 

Kimsecikler bir şey bilmiyor. Herkes bir süt kamyonundan söz ediyor, ama kimse tam olarak hangisidir bilemiyor. Kamyonun bir polis karakolunun bodrumundan çıktığını ve  içinde bir - ya da iki, üç, ellerinde kaç tane varsa - ceset olduğu anlatılıyor. Ceset her defasında muhalif bir mahkumun cesedi oluyor ve eğer şansı vardıysa adamı hemen öldürüyorlar. Şansız olanlarına işkence yapılıyor ve akrabaları onları morgda teşhis ederken zorluk çekiyorlar.   

* * * * *

Diktatörlüğün en belalı polisi tarafından yakalanıncaya kadar, teröristlerin en ılımlısıydı. İşkence gördü, az daha ölecekti ve bu beladan sağ kurtulursa öç almaya and içti. Diktatörlük sürmediği için, bir süre sonra onu salıverdiler. Bir yolunu bulup kendisine öldüresiye işkence yapan polisin adını öğrendi (siyasi polis hep gizli tutulurdu) ve adamın gaddarlığıyla, işkence yöntemlerini geliştirmesiyle ün salmış bir albay olduğunu ortaya çıkardı. İşkence gören terörist sabırla bekledi ve rejim devrildiği zaman, tutuklular arasında albayı, kendi polisini dikkatle aradı. Albay tutukluların arasında yoktu. Büyük başlardan biri olduğu için, diktatör, genelkurmay başkanı, emniyet müdürü ve öteki avaneyle birlikte kaçmıştı. Bu bir kaçıştan çok, bozgundu ve yalnızca çılgın gözüpekler ile en yürekliler geride kalmıştı. Bunlar yakalandılar, yargılandılar ve kurşuna dizildiler. Ama hiçbir zaman şafakta değil; o tür infazlar ancak filmlerde olur. Ilımlı terörist düş kırıklığına uğramıştı, ama daha çok gençti. Bekleyebilirdi. Kendisini yakalayan adamla ergeç karşılaşacağını biliyordu. Kendini Poe'nun romanlarındaki kahramanlar gibi görüyordu ve bununla avunuyordu. 

Aynı zamanda katolik olan ılımlı terörist, eskisinden beter olan yeni rejime karşı çıkınca yumuşak bir terörist oldu. Canını kurtarmak için ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Her ne kadar kaçışı işkencecisininkine benzemediyse de, onunki de bozgundu.

Yıllar geçti ve terörist katolikliği bıraktı, kendi yurduna çok benzeyen komşu bir adada yaşamını sürdürdü. Hala ılımlı biriydi, ama kendisine işkence eden adamı hiç unutmadı: İşkence hep derin izler bırakır. Sık sık işkencecinin nerede olabileceğini düşünürdü. 

Neredeyse yirmi yıl kadar sonra, Havana'ya benzer bi rşehirde yaşarken, yayalar için ölüm geçidi diye bilinen, arabaların vızır vızır işlediği bir caddede karşıdan karşıya geçeceği sırada, kendisi gibi karşıya geçmek isteyen, beyaz bastonlu bir ihtiyar gördü. Adama seslenip durdurdu, sonra yanına koştu, 
"Size yardım edeyim" dedi. 
"Biliyorsunuz burası ölüm geçidi" 
Oysa ihtiyar bunu bilmiyordu.

Ilımlı terörist, köre yardım etti, karşıya geçip tehlikeyi atlattıkları zaman ihtiyar ona teşekkür ederek,
"Demek siz de kübalısınız? diye sordu.
Öteki,"Evet"dedi.
İhtiyar, "Siz tanır mıyım?" diye sordu.
Öteki, "Hayır" dedi.
Kör;"Ama siz beni mutlaka tanırsınız, adım Carratala" dedi.

Bu çeyrek asırdır aradığı işkencecinin adıydı. Carratala: Oysa, nedendir bilinmez, hep daha genç birini aramıştı. Şimdi ne yapmalıydı? Bu adam kim olduğunu söylemişti, ama onca zaman önce, bir başka ülkede kendisine işkence yapan bu muydu artık? Poe'nun intikam konusundaki gerçek sözlerini okumuş muydu acaba: "Kötüler... gerçek yaşamda... her zamaniii cezalarını bulmazlar." Öç alma sırası gelmişti işte. Yapacağı tek şey, ihtiyarı bulduğu yere yeniden götürmek ya da yolun ortasında bırakıvermekti. O ise, "Bu adı duydum." demekle yetindi ve politikayla ya da ayaklanmalarla ya da bir adalet uygulaması olarak görülen cinayetlerle hiç ilintisi olmayan kendi işinin başına gitti. 


Tropiklerde Şafak Görünümü - G. Cabrera İnfante
Can Yayınları - 1992
Çeviren: Seçkin Selvi

2 yorum:

  1. Vladimir, Kapanda Üç Kaplan... İnfante'nin en önemli yapıtı. Joyce'un Ulysse'i ile kıyaslanır.
    Bir de onu oku, okumadı isen.

    YanıtlaSil
  2. Avram;

    Onu okumamıştım. Teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

Yorumlar