16 Ekim 2011 Pazar

Vladimir'e Mektuplar - 10 - Son

Hah haaa, Vladimir;

Hangi küflü bohçadan bulup çıkardın bu şarkıyı ya? İyi bilirim bu abuklamayı, sözler de Parlamız Şenolumuzun babasına ait. Baba beyin bir de bizzat söylediği Yayla Kızı adında, "Kavuştum yine baharla sürüme" diye başlayıp nakaratında "Pırpırpır leeeeyi" şeklinde kanat sesleri taklit eden pastoral sanat harikası vardır, internetten arayınız:)) Kartpostala gelince, efenim o kıyafetler 70 li yılların sonlarına aittir, tecrübeyle sabittir (Leylak bilir, yaşını karıştırma:) Yalnız arkadaki ağacın erik olduğundan şüpheliyim, çiçeklerin büyüklüğü, pempeliği ve de çiftimizin yazlık kıyafetlere geçiş yapmış olması hasebiyle şeftali olduğu kanaatindeyim. Bu kadar bilimsel ve detaylı yorumu da zor bulursun:))) Hakkı Devrim'i geçtim yahu:))

Evet öyleyizdir biz kediler. Hele de sokak kedileri. herşeyi biliriz önceden. Yağmuru, karı, kazayı, hastalığı, sevinci hepsini ama hepsini. Ama hiç etki etmeyiz hayata. Olacak olan olsun diye bekleriz. Tuhafız biraz. O yüzden hep korkmuş insanlar bizden. görülmeyenleri gördüğümüz için. Kimileri şeytan demiş bize. Ama hep varız işte. her köşe başında, kaldırımda, çatıda, ağacın dalında, evdeki minderde... Zamanı izliyoruz.

Semtimizde kocaman binaların arasında kalmış, can çekişen gibi görünmeyen, kocamaaannnn bahçeli bir gecekondu var. Yaşlı bir teyze yaşıyor o gecekondu da. Tek başına değil ama. Yaklaşık 20'ye yakın kedisi, birkaç tavuk ve horozu ile. Hayvanları çok seviyor o da. O da, benim gibi. Bu kediciklere sık sık süt olmakla beraber yiyecek veriyorum ben de. Çok güzeller. Bir yere gitmek için dışarı çıktığımda elimde poşet vs. bir şey gördüklerinde peşimden ayrılmıyorlar, dolanıyorlar bacaklarıma. Bir kaç gün önce yine süt verirken kediciklere kızımla birlikte, bir tanesinin kuyruğunun olmadığını fark etti kızım. Sordu "ne olmuştur?" diye. Ona kediciğin bir kaza sonucu kuyruğunun kopmuş olabileceğini söyledim. Ama sonrasında da bunu birisinin de yapmış olabileceğini söyledim. Evet birisi yapmış olabilirdi bunu. İnsan görünümünde olan, fakat yazık ki insanlaşamamış. Kızıma "bu dünyada kötü insanlar var" derim hep ve dikkatli olmasını tavsiye ederim. Evet, bu dünyada kötü insanlar var. Ve bu kötü insanlardan birisi bizim buradaki kediciğin kuyruğunu koparmış, :( diğeri de Oktay'ın :( Bu insanlardan o kadar çok var ki. Her zaman şunu söylerim ki bu bir klişedir aslında. Çok doğru bir klişe... "Hayvanları sevmeyen, insanları sevemez". Çok doğru bir laf bu. Bir canlıya zarar vermek düşüncesi, onun canını yakmak, hayatına kast etmek. Ufff düşünmesi bile canice... Ne çok konuştum değil mi? Bu konu canımı sıkmıştır hep. İçimi döküyorum o yüzden Neyse. Son olarak da şunu belirtmek istiyorum. Benim gözümde, hırsızlık veya tecavüz suçlarını işleyen kişilerden farklı değildir bu kedi kuyruklarını koparan ya da onlara benzer eziyetlerde bulunan kişiler de. Adi suç, adi suçtur. Hafifi vs’si yoktur. Hepsini aynı kefeye koyabilirim bu anlamda dedim…. Dedim ve gitttimm… Hoşçakalın..

Bunun nedeni geleneksel eğitim sistemimiz. Daha doğrusu kalıplaşmış doğrularımız. Çocukluktan başlayarak erkek çocuklarına: sen evinin erkeği olacaksın, evinin reisi olacaksın, evine eşine çocuklarına kol kanat gereceksin, yemeyeceksin yedireceksin, aslansın, kaplansın......denirken kız çocuklarına: evinin kadını olacaksın, kocan çocukların herşeyden önce gelecek, anneler saçını süpürge eder vs vs vs denmez mi? sonucun bu olması normal...sofrada bile aman kızım tavuğun en iyi yerini kocana koy adamcağız akşama kadar sizin için çalıştı.......

Bir fikri zikret. Sonra ortalık ayağa kalkınca yok ben öyle demedim de geri adım at. Böyle böyle birçok abuk fikir gündeme geldi tartışma konusu yapılmaya başlandı. İnsanlar tabii ki her istediklerini düşünebilir, her istediklerine inanabilir ancak bizimki gibi yolunu yönünü belirleyememiş, ne yazık ki cehaleti çok yüksek bir toplumda fikirlerin tartışılması da aynı cehalet seviyesi üzerinden gidiyor. Bu arada biz de aslında bunları konuşarak ekmeklerine yağ mu sürüyoruz acaba diye düşünmüyor değilim :( İki akşam önce metrobüste karşımda 2 erkek oturuyor. Biri diğerine soruyor herhalde uzunca bir süre görüşmemiş iki arkadaş olacaklar. Sen ne yaptın evlilik işini diyor. Diğeri de cevap veriyor biliyorsun benim nişanlım teyze kızımdı diyor ama beni istemedi ben askerdeyken başkasına kaçtı evlendi o adamla da mutlu olamadı boşandı şimdi diyor. Arkadaşı soruyor niye istemedi seni..Cevap çünkü ben karı kısmısının çalışmasına karşıyım mutlaka yollu olurlar illa birileriyle bişey yaşarlar çalışma dedim diye bana bozuldu benden soğudu. Ama bak haklıymışım yollu çıktı diyor. Ben de bir "karı kısmı" sı olarak işimden geri dönüyorum ve bu konuşmayı duyuyorum. Kimbilir kız bu öküzle evlenmemek için belki çaresizce kaçtı başkasına. Zihniyete baksana akraba evliliği var, karı kısmısı çalışırsa yollu olur var...hangi biriyle nasıl uğraşacaksın. Bir de hala kalkmış çok eşlilik yasal olsun zırvaları mevcut cehaleti temizlemeyi başaramadık bi de yenileri geliyor. sinirlendim bölük pörçük yazdım neyese böyle gönderiyoum başını sonunu kaçırdım ama artık olsun.

Geçmiş yıllardan birinde annem hastanede yatarken oda arkadaşının refakatçisi torpil yaptırmak için yana yana bir kağıda adını yazdığı tanıdığının tanıdığını arıyor, bir türlü bulamıyordu. Kadın yokken kağıda bir göz attığımda gülmekten kopacaktım, kağıtta yazan isim şuydu: Ahmet Hasan Sörcü Hani sen asansör deyince aklıma geldi:)))



Gerçekten çok güzel bir konu ve yazı sevgili Vladimir. Okurken ilk öğretmenimi hatırlamaya çalıştım, o değil ama sanırım 3. öğretmenimdi onunla ilgili buruk bir anı canlandı hayalimde. İlk okul son sınıftaydık; Kim tarafından yapıldığı belli olmayan bir iftira sonucu başka bir okula göndermişlerdi sevgili öğretmenimizi ve biz bütün öğrencileri elimizde pankartlarla öğretmenimize yapılan haksızlığı protesto etmiştik (sene 1969 ) :)

Uyku düşkünü biri değilim, hafta sonları ve tatillerde de işe gider gibi uyanırım ama belli bir saatin altında da uyursam ertesi gün "dumura uğramış" gibi gezerim. Ama kesinlikle daha az uyumayı isterim. Ne güzel, zamandan zaman çalmak gibi. :D .. Gerçekte ne yapmak istiyoruza gelince :D Aslında seyyah olup gezesim var, işte o kadar :D Hadi yiyorsa yap bakalım, hadi, hadiii..

Bana söylüyorsun değil mi? Bırak bankacılığı, uyan ve yapmak istediğin işi yap diyorsun :))

Sabah 25 dakika oyalanma mı? Rüya gibi :) 5 dakikada kalkmam lazım, Bu halde bile sabahın köründe kalkıyorum.

Hadi "duymadım, görmedim, söylemedim" de.

Mübadele şart mıydı o zamanki koşullarda? Merak ederim ama birşey de okumadım bu konuda:)

Mübadele maalesef şarttı. Ege’de Türklere yardım eden pek çok Rum vardı, onlara yazık oldu. Ama yılanın dediği gibi “bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken” bu iş olmazdı. Yaşanan o olaylardan sonra başka türlü devam edemezdi. Acı, ama böyle.

Smileyde bile bıyığı buldun, ama güzel olmuş :)

Vladimir Bıyıklı günler:{) { bu paranteze süslü parantez diyenleri duydum:)

Ben genelde =) kullıyorum; daha sevimli geliyor. Buna da bıyık ekleyebiliriz ama göz kırpan bıyıklı olmaz malesef. Aklıma ne geldi bu arada; "Buraları yıkılıyo benden bıkılıyo. Her gün peşime bıyıklı takılıyo" ={)

Takma bıyıkta, ya da perukta falan, beni hep ürküten bir şey olmuştur. Sebebini bilmiyorum, ama yüzüme takma sakal bıyık takmak beni gerçekten çok rahatsız eder.

O bıyıkların çoğunu takmayacağını biliyorsun değil mi Vladimir? Lütfen bıyık ustalarına karşı duyarlı olalım ve ihtiyacımız kadar bıyık alalım. Lütfen bak.

Bana müthiş hırslı ilkokul öğretmenimi hatırlattın. Dersini bilmeyenleri sopası ile döverdi. Bir gün beni de ödevimi yapmadım diye dövdü, haksızdı. Ben de okulumu değiştirmelerini söyledim. Annem nasıl konuştuysa artık, hoca benden özür diledi, barıştık. Hocadan dayak yemek pek hoş bir şey değil. Acı vermesi bir yana, çok küçültücü bir şey. Ben de ağabeyimin uzaktan kumanda kamyonunu nasıl çalışıyor acaba diye sökmüştüm, bir de bunu hatırlattın bana. Bereket kumanda almıyordu artık, yoksa ben de azarı yemiştim. :)

Sevgili Vladimir, Bu kez gözlüğün olumsuz tarafından bakmışsın. Belki sana olumsuz şeyleri hatırlattığı için. O tabela bana da annemi kaybettikten sonra resimlerine baktığım günü çağrıştırdı. "Çok sevgili arkadaşıma" imzalı fotoğraflardaki kızlar benim için hiç bir şey ifade etmiyordu. Bir kısmını attım, bir kısmına kıyamadım. Benden sonra onlar da atılacak. Kapatılan bir evin ardından, kalanlara bir anlamı olmayan eşyalarla birlikte bit pazarına düşmüş de olabilir. En azından bana bu hissi verdi.

İnsanlari eskitenin zaman oldugunu dusunmuyorum ben, aksine insanlar kendilerini eskitirler.. Nacizana fikir beyaninda bulundum.

Yıpranır, hele ki uzuuuuun mesafeler, uzuuuuun zamanlar, aşk-eş-çocuk-depresyon giriyorsa araya, yıpranır da, dost olmuş olmanın hatırı sürekli onarır :) Bilmem, belki de ben iyi bir dost değilim...

Eskimiş insanların, sınanmış dostlukları ise zamanı bile yıpratabilir...



Sevgili Vladimir;

Bu çok önemli konuyu işletmelerde yöneticiler işe alınma zamanlarında, işçi ve memurlarına nazik bir dille anlatmalı. Israrla kötü kokusunu farketmeyene ancak aleni ikazda bulunulmalı diye düşünüyorum. Bir de günah keçisi seçilip "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla yapılabilir." İnsanı incitmek çok hassas bir konu çünkü. Sevgilerimle.

Gerçekten yaz aylarının en büyük eziyetlerinden koku konusu. Şahsen, sıcaklar zaten sinirlerimi bozuyor :) Yoğun kokular da baş ağrısı yapıyor. Özellikle toplu taşıma araçlarındaki halimi düşünün :) İnsanların kendilerinden yayılan böyle ağır kokuları fark etmemelerini aklım almıyor. Ben devamlı kendimi koklarım mesela, ter kokusu almasam da yanımda biri varsa ona da koklatırım :) Samimiyetim olmasa da tanıdığım biriyse, deodorant ve ıslak mendil alıp hediye ediyorum, onlar hediye aldıkları için mutlu, ben bir dahaki görüşmemizde en azından koku yoğunluğu az olacağı için mutlu :)Kullanmamakta ısrar eden olursa, üstüne bir de sitem ediyorum, "aldığım hediyeyi kullanmıyorsun" diye, mecbur hissediyorlar kendilerini :) Bir kaç yıldır da otobüste, minibüste falan kibarca uyarıyorum insanları. Bir daha görmeyeceği birinden duymak daha az incitici olur gibi geliyor bana. En azından koktuğunu bilir, huzursuz hisseder kendini, belki önlemini alır da sayemde birileri rahatlar :) Şunu da anlamaya çalışıyorum. Maddi gücü yok insanların, ay sonunu getiremiyorlar, bir ekmek parası olmuyor ceplerinde. Lüks harcama gibi geliyor deodorant. Ama aynı insanlar, sigara içmekten vazgeçmiyorlar. İyi bir deodorant en fazla 2 paket sigara tutarında. Günlük 4 sigara az içseler, 10 günde deodorant parası çıkar. Yine de biz ne yaparsak yapalım, bu ilk gençlikte kazanılmamışsa, sonradan kazanılması zor bir alışkanlık. Hepimize sabır diliyorum :)

Hay hay. Katılalım bakalım, ben de çok merak ettim neler olacağını? - Vermek: Gönül - Sahiplenmek: Kedi - Sesler: Hareket - Eskiler: Meraklanılan - Anılar: Özlenen - Üşüşmek: Karıcalar - Korku: Başarısızlık - Kızım: Bir gün olur mu acaba? - Gece: Huzur - Yüz: Niyet

Yazarken baktım, başkaları daha güzel kelimeler bulmuş. Ama benim de aklıma bunlar geldi. Haydi hayırlısı. 1. hediye 2. emek 3. insan 4. antikacı 5. okul 6. endişe 7. hastalık 8. sevgi 9. sükunet 10. Neden hiç hafızamda kalmıyorlar?

1-sevgi 2-ailem 3-kuşlar 4-koltuk (niyeyse valla gözümün önünde hemde yeşil renkli kenarları oymalı koltuklar belirdi) 5-Coşkun Sabah :) 6-Balarısı 7-Karanlık 8-Doğam 9-Meltem 10-Göz Şimdi diğer yorumları okuyayım ben :)

Çok ilginç bir şey gerçekleştirmişsin Vladimir. Kendi öyküne bizleri de kattığında değişik bir şey çıkmış ortaya.

Vay be! Bilmeden ne güzel bir şeye, güzel bir öyküye vesile olmuşum!

Bildiğim gerçek bir hikayeye benzettim, içim tekrar üzüldü. Bir trajedi ile geriye dönüş olmayan hayatlar için yapılacak hiçbir şey yok malesef.. Kalemine sağlık!

Selam Vladimir, Murathan Mungan adı geçince bir iki lakırtı ben de edeyim istedim. Murathan Mungan öncelikle benim için şairdir. Şiirlerini çok severim. Şiirleri beni çarpar. Sonra iyi bir denemecidir. Deneme kitaplarını eksiksiz edinmişimdir. Deneme kitaplarının bana göre şöyle bir güzelliği var. Başından sonuna okumanız gerekmez. Elinizin altında durur. Zaman zaman alır, sayfalarını karıştırır okursunuz. Murathan Mungan'ın denemeleri beni zanginleştirmiştir. Öyle hissederim. Öyküleri de kışkırtıcıdır. Hayal kapılarını zorlar. Beğenirim. Romanlarına gelince. Yok. Sevemedim. Şairin Romanı'nı aldım. Mesafeli duruyoruz birbirimize. Henüz okumadım. Hazır değilim. Bakalım, okumak ne zaman kısmet olacak merak ediyorum doğrusu. Yazınız çok hoş. İş bitimi keyif aldım. Teşekkür ederim.

Şairin Romanı'nı ben okudum. Başlangıçta çok beğenerek başladım yalnız ilerledikçe bazı bölümlerin lüzumsuz uzatıldığını düşündüm.Yanlış hatırlamıyorsam 600 sayfaya yakın bir kitap, bazı bölümleri insanı bir örtü gibi sararken, bazı bölümlerde o örtüyü terden üzerinden atıvermek istiyorsun! Ve sana kesinlikle katılıyorum. Mungan, hala Türk Edebiyatı açısından benim de en sevdiğim yazarlar/şairler arasında yer almasına rağmen yeni kitaplarını, eskileri kadar keyifle hiç okuyamadım... Aslına bakarsan bunda sadece onun üslubunun değişmiş olması değil bizlerin de aradan geçen zaman içerisinde, okur olarak yetişmiş ve gelişmiş olmamızın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Yelpazemiz genişledikçe beğenilerimiz daralıyor. Hani şey gibi bu... Komik bir benzetme olacak ama :) insanın yaşı ilerledikçe ve daha fazla insan tanıdıkça, armudun sapı, üzümün çöpü diye diye kimseye aşık olamaz hale gelir ya! İşte bizler de böyle git gide daha az kitaba aşık oluyoruz...

Sevgilerimle,


Hamiş:

Önce 2'yi okudum, şimdi de 1'i. Ne yorum yazayım bilemedim. Her bir yorum yazı konusu gibi :)

P.S.:

Birbirinden bağımsız yorumlar olsa da, güzel birleştirmişsin. Aslında kafası karışık birinin birbirinden çok da alakasız olmayan konular arasında sıçrayıp durması gibi olmuş yorumlar :)) Güzel fikir :)))

Not:

Sanki bir yorumu benim gibi hissettim. Bi şımarmak geçti içimden:) Var mı ki acaba:) Ayrıca güzel bir çalışma olmuş.

Unutmadan:

Vladimir, bari şu yorumların hangi yazılara ait olduğunu belirt de bütün arşivi taramayayım. Sen dört yıldır burada olabilirsin, ama ben sadece dört aydır buradayım. Hadi, yap bir güzellik. :) Yorumları toplamak çok ilginç bir fikir. Hoş bir çalışma olmuş. Gerisini bekliyorum.

Son Bir Not:

Ben tanıdım kendi yazdığım yorumu:) Birinden eminim ama sanki bir tane daha var bana ait:) Yani sana ait olanlardan eskiden bana ait olan bir yorum :) N!apmışsın sen böyle arkadaşım yaaa :) Çok sevdim çok :)


1 yorum:

  1. ayhhh Vladimir , ne kadar uzunnn yazmışsın yemin ediyorum hiç bitmeyecek sandım :)

    sözün özü ; haklısın...
    kalemine sağlık.

    Kahve Dükkanı'ndan sevgiler...

    YanıtlaSil

Yorumlar