21 Ekim 2011 Cuma

İstemeden...

TV kanallarından bir tanesine emekli bir general çıkıyor; "solu yok ettik, istemeden" diyor.

Ertesi gün gazeteler, sivil toplum örgütleri, TV kanalları ortalığı ayağa kaldırır zannedenler oluyor belki bu yarım ağızlı samimiyetsizliği duyanlar arasında.

Ama Yok.

Ertesi gün konuyla ilgili ses yok.

General bilmediğimiz şeyi söylemedi. Bildiğimiz şeylerin hepsini zaten sineye çektik. Yokmuş gibi davranıyoruz.

Gerçekleri günü gününe öğrendiğimiz günler gelecek mi acaba diye düşünüyorum bu aralar. Perde arkasındakileri hep beş, on, onbeş, yirmi sene sonra bir makamı işgal edip o makamın kaymağını sonuna kadar tüketmiş olanların dilinden biraz sitemli ifadeler ile seneler sonra duyuyoruz. Emekli generalmiş, çıkıyor otuz sene öncesi için yarım ağızla özür dilermiş gibi yapıyor.

Perde arkasındakiler, Perdenin önünde neyin görüneceğine karar verenler, ve kendisine söylenen yalanların yalan olduğunun farkına bile varamayan bir kalabalık. Değil yalanlar, yalanların ortaya çıkması kimselerin yüzünü kızartmıyor. Utanmak, arlanmak, rezil olmak gibi duygular çok uzun zamandan beridir yüzlerini gizliyorlar. Yok oldular.

Geçen sabah evimin yan tarafındaki okuldan kırk kadar yık önce benim de tekrar ettiğim sözler geldi kulağıma. İlkokul öğrencileri;
"Türkümdoğruyumçalışkanımyasamküçüklerimikorumakbüyüklerimisaymak
yurdumumilletimiözümdençoksevmektirülkümyükselmekilerigitmektir
EybüyükATATÜRKaçtığınyoldagösterdiğinhedefedurmadanyürüyeceğime
antiçerimvarlığımtürkvarlığınaarmağanolsunnemutlutürkümdiyene"
sözlerini bir çırpıda her tür duygudan ırak biçimde tam da o yaşlarda aynı benim söylediğim gibi söylediler. Bir şeyi kırk kez söylediğinde olmuyormuş. Minik sesler ciğerlerinin son kuvvetine kadar bu sözleri bağırırken bunu bir kez daha anladım.

Karamsarlardan saymayın beni ama ben o andları içimişlerin arasından doğrusuna ve çalışkanına pek denk gelemedim. Benim hatam mı bu? Sanmam. Benim rastladıklarım hep iş bitirici, etrafına attığı kazıkları minik zaferlerden sayan, başkasının yardımı ve desteği ile diğerlerinin sırtlarına binip yükselmiş insanlar oldu. Doğruluğundan taviz vermeyen, çalışmaktan gocunmayan insanların ödüllendirildiğinin giderek daha az görüldüğü bir diyara döndü buralar.

Karalama: Gölge Surat - D.M.

2 yorum:

  1. Zaten pek sevmiyorlar bu andı. Yok ırkçılıkmış, yok Atatürk'ü putlaştırıyormuş, yok çocuklara bir devlet siyasetini dikte ediyormuş... "yurdumumilletimiözümdençoksevmektirülkümyükselmekilerigitmektir" kısmı ise kimsenin umurunda değil.

    YanıtlaSil
  2. O anda kurban olsun yasaklamaya çalışanlar. Atatürk'ün tırnağı olsunlar önce de öyle laf atsınlar...

    Solu bitirdiğini söyleyen şerefsiz, 20 25 sene önce bunun farkında değil miydi? Aç kurt gibi gençlerin ölümünü izlerken farkında değil miydi? Ağzının salyalarını akıtarak ölüm emrini verirken farkında değil miydi?
    Farkındaydı.
    Şimdi ölümün pençesini ensesinde hissedince günah çıkarmaya çalışıyor. Cehenneme de gitse o gençler orada onu bulur yakasına yapışır. O gençler işkencelerde ölmeseydi, şu anda hükümet şöyle cemaat böyle tartışması yapmazdık, nereye hangi fabrikayı açsak, nereyi nasıl güzelleştirsek, işsiz gençleri nasıl istihdam etsek diye düşünürdük. Türkiye'yi ortaçağ dönemine kadar geri ittiler. Ben hakkımı helal etmiyorum onlara, ölürse ölüsünü, kalırsa dirisini her gün birisini, bir gün hepsini s...


    Daha fazla yazmayayım sıkıntı olmasın...

    Saygılar...

    YanıtlaSil

Yorumlar