14 Şubat 2011 Pazartesi

Silikonda Kampanya

İzmir’den İstanbul’a doğru yola çıktığım sırada kentin her yanı sevgililer gününe dair sözümona özendirici konser tanıtımları ile doluydu. Malumunuz bugün sevgililer günü, Yani Aziz Valentin Günü. Toprağı bol olsun aziz olmasından beş yüzyıl sonra Vatikan’daki papalardan birinin…

Vladimir’in iç seslerinden biri: ” Lafa bak Papa elbette Vatikan’da olacak”

Vladimir’in iç seslerinden diğeri: “İşten kaytarıyordur belki, ne biliyon?”

Vladimir’in ta kendisi: ”Sinir oluyorum böyle laf ortasına edilen muhabbetten. Ne diyeceğimi unutuyorum ya. Az bi susun lan Daatırım!!!”

Diyeceğim o ki bu Aziz Valentin artık aziz değil. Artık sıradan ölünün biri. Papa onun azizliğini kaldırmış. Bizdeki bildiğin cadde, sokak, park, bahçe, çıkmaz sokak isimlerinin kafalar bozuldukça darmadağın edilmesi gibi yani. Adam aziz değil ama cümle gavur yavuklu her yıl bugün gelip de Şubat ayının ondördü olduğunda birbirlerine kartpostal, çikolata, şekerleme gönderme adedine kaptırınce kendilerini bu ticari uygulamaya bizim işadamları da özenmiş. Karpostal, şekerleme değiştokuşu almış yürümüş. Türk yavuklularının dünyada olan biten bilimum lüzumlu çılgınlıktan geri kalması asla düşünülemeyeceği için biz işin şaşaasının suyunu çıkartmışız elbette.

İzmir’deki sevgililer ayın 12 sinde sevgililer gününü kutlasın isteniyordu gördüğüm koca koca ilanlarda. Sabredemedik iki gün erkene aldık demek ki bu derin anlamlar barındıran günü nasıl kutlaması isteniyordu İzmir’li gönül dostlarının bu özel günü? Bir alay popçu dallama eşliğinde eller havaya şeklinde. Oldu mu? Dallama dinlemeye katlanamayanlara irice bir alternatif: Şimdinin arabesque kraliçesi Işın Karaca resitali. Bu hanımefendinin üç şarkısını üst üste dinlersem asabileşiyorum ben bir keresinde Sezen Aksu konserini işgal edip aradarda beş şarkı söylemesine katlanmıştım. Yaşadığım en can sıkıcı deneyimlerden biriydi. Kelimelere sığmaz. Sevgililer Gününün ortalık yerine bağıtan bir Işın Karaca. Yok kalsın.

İzmir şöyle dursun bir kenarda.

Dün 4. Levent Metro merdivenlerinden havalara baka baka iniyorum, tepedeki ilanlardan birine ilişti gözüm (ikisi birden). Kalakaldım diyemem. Merdivenler yürüdükçe bende ilerliyordum ilerlemesine ama gözlerim reklama sabitlendiği için boynum tehlikeli biçimde gerisin geriye kaykıldı o şaşkınlıkla. Reklam diyordu ki; “Sevgiliye tektaş yerine silikon”.

Bu reklamı hazırlayanlar türk erkeğini biliyor olamaz. Adam terk ettiği sevgilinin elinden tektaşını söküp alıyor üzerine de bir alay rezalet çıkartıyor. Ne emellerle aldığı, soğuk kış gecelerine dair türlü ısınma hayali kurduğu silikonları eski sevgilide bırakıp da onları başka bir erkeğin fantezilerine terk edecek göz yok benim bildiğim türk erkeğinde. (Ben dahil). Kıskancız ya, öyle böyle değil hani. “Hah” dedim “Bu kampanya olmaz arkadaş”.

Bir tespit: Korkarım ki ikibinli yıllar, kadının da erkeğin de

kendilerine dair görsel eğilimlerinde doğallıkları ile anımsandığı yıllar olmayacak.

Cak, cak, cak, cak, cak..... !!!!

"Hakikaten de demişti" dersiniz

1 yorum:

  1. * ayrılmak istiyorum ben sıdıka; al mektuplarını, ver silikonlarımı!

    * benden ayrılırsan memelerini söndürürüm lan senin!

    * ben bunu kadına benzetmiştim zamanında da kıymetimi bilmeyince yine sopaya çeviriverdim haspayı!

    * nee?! yenge sana yamuk mu yaptı? alalım mı memelerini aşşaa aga?!

    * ne demek istemiyorum kızım? ben hediyesi geri çevrilmiş dedirtmem kendime! yar şunun dudaklarını doktor!

    bu saatte bunca çağrışımı ne diye yüklersin uykusuz aklıma bilmem ki? ;p

    YanıtlaSil

Yorumlar