21 Ocak 2011 Cuma

Türk Sabah Müziği

Sabah alışkanlıktan diyelim, yanlışlıkla erkenden uyandım farz edelim.

Yataktan zıp-kın gibi zıplayıp fırlıyorum. Banyoya dalmadan evvel radyoyu açıyorum. Aman o da ne? Güzel bir melodi, şahane sözler, etkileyici bir kadın vokali aniden kanıma işliyor Türk hafif müziği imiş. Damardan bir esermiş. Büyürken insanın içindeki çocuğu yeniden bulmasını anlatıyormuş. Kah karlı dağlara yansıyan kendi gölgesinden, kah hayatının rotasını kendi kendine çizmekten kah devasa dalgalara yelken açmaktan bahsediyormuş.

Meğer Gülşen, Demet, Murat, Rafet, Seren, Reyhan, Emre, Gökhan-lar, Şehrazatiyetler, Levent, İzel, Çelik, Ercan, Sinan, Aykut, Pötek, Gülben ve benzerleri şak diye hepten kestirip atmak suretiyle müziği bırakmışlar. Hatta bırakmakla kalmamışlar meğer on yıldır müzik yapmıyorlarmış. Ses rengi denen orijinallikten mahrum kalmış bağırganlar ve onlara ritm döşeyip üzerine slogan attıran ibibişler ortadan tası tarağı toparlayıp kaybolunca pop müzik alanındakiler de rock müzisyenlerinin yaşadığı kendini geliştirme ve bunu müziğine yansıtabilme hazzını tatmaya başlamışlar. Müzik bir kalitelenmiş, bir kalitelenmiş mutluluktan parmaklarını yersin. Prodüktörler kaliteli müziğin de alıcısının olduğunu fark etmişler. Halk bet seslere kulaklarını tıkamayı falan öğrenmiş. Böyle olunca da müzikte dekoltajın kitabını yalamadan yutmuş yengeler, kırkını devirirken kendine yirmilik süsü vermiş enişteler yerine yeteneği olan, yeteneğini emeği ile birleştirebilenler ayakta kalabilmişler.

Yalan tabi, yok böyle bir şey. Ne olmuşluğu ne de olabilirliği var. Eski tas eski hamam devam edecek, elliyi çoktan devirmiş ebediyen ablalığa mahkum müzik köşetaşlarının yarattığı gençlik argosu zorla hayata geçirilmeye çalışılacak. Biz de onları dinleyip dinleyip sabahlara dek aşklayacağız, bir japona aşık olacağız, bu gecelerin adamı olamazsak eğer ezberleri bozacak, elleri havada üçyüzkırkbeş kere şakşaklatarak “ay inanmıyorum hala ve hala hepsi benim mi?”, “hadi bakalım kolaysa başına gelsin” zırvaları ile mutluluk nöbetleri geçirirken bir yandan ter ter tepineceğiz. Dört notadan fazlasını kullanmadan yapılan sayıklamalar beste diye yutturulmaya devam edilecek. Altmışlı yılların türk rock zihniyetiyle yapılmış türkü uyarlama saçmalıklarını, özgün müzik gibi uyduruk isme sahip (Hııı.. Tabii.. bu özgün öbürküler değil) sazlandırılmış davudi sesli vıyıltıları ve de arabEKs denen türler arası kombinezon pardon kombinasyonu saymıyorum bile.

Affınıza sığınarak şuraya bir saplama yapasım var:
Bir poptristin not defterinden unutmamak hep hatırlamak babından aldığı notlardan alıntıdır;
1- İki yılda bir albüm çıkartılacak (Nerden?)
2- İki ayda bir bir bilemedin iki duayen ziyaret edilip şarkı edinebilmek için ona şirin ötesi görünülecek.
3- İki yılda bir albüm çıkartmak sıkıyorsa, (zorsa yani) yılda bir singıl olmazsa olmaz.
4- Single albüm tutmadıysa eskilere tutunulacak, nostalji yapılacak, gerekirse arabeskin dik alası da olabilir.
5- Slikonlar takınılıp, yer çekimine “Dur!!!” denilecek.
6- Dudaklar ebediyete kadar büzüştürülüp, konuşulan ya da poz verilen her kimse onunla aramızda konuşlanmış ama görmesi ölümlüye namümkün bir nokta seçilip gözler belertilerek tam o nokta süzüm süzüm süzülecek.
7- Yılda 15 kilo şişilecek, manşetler eşliğinde bu şişkinliklerden kurtulunulacak, zayıflamanın reçetesi her sene, her sene tekrar tekrar bıktırasıya kadar yeniden verilecek.
8- Manşetlerce ve TV dedikodu programlarınca unutuldukça hatırlanmayı mümkün kılan eylemlerin hepsi mübah.
9- Daha çok dekolte.
10- Çok unutulursak mümkün olan her yere svaroski taş yapıştırıp bunları dükkan tutulup orada satılacak
11- Albüm/Single çıkınca Beyaz, Okan ve diğerleri o hafta sırasıyla ziyaret edilip “ay ne esprili, ne kültürlüyüm ki ne çok diyecek lafım varmış” yapılacak. Sorulacak olursa “üç yaşında sahne tozunun yalanmadan yutulduğu, bu tozun öksür öksür çıkmadığı” anlatılacak.

Her güzel alıntı gibi bunun da sonu varmış. Bunu zaten söyledim, ama gelin görün ki aşk böyledir önce sevdirir sonra sopa sopa cancaazlarım.

Adam/kadın bir şekilde bir şarkı ile şöhret ile haşır ve neşir olmaya görsün, önümüzdeki 40 sene şarkı yapmak mecburiyetinde gibi, tiraj arttırmak peşinde türlü ucubelikle karşımıza çıkıyor be kardeşim. Devlet memurluğu da değil ki bir emekliliği yok bunun ki, jübilesi yapılsın, gitsin bir daha geri gelmesin. Ölünceye değin yirmilerinde yaş görüntüsü hedefleyerek beş yaşındaki çocuk aklı ile zıp zıp zıplanılacak karşımızda. Olgunluğa eriştiğine kanaat verince de, yani kalça geri dönüşü olmaz biçimde korselerden taşmaya başladığında diyelim, Basen bölgesini gizlemek için o yöreyi komple örten kazaklar giyilip sağ omuz olabildiğince açılacak ki dikkatler gerden boyun omuz üçlüsü arasında gitsin gitsin geri gelsin. Bu arada botokslu dudaklar yüzün ortasında anlamsız biçimde ancak ve ancak patlangaç adı verilebilecek bir çiçek şeklinde büzüştürülecek. Bu eylemler sonucunda doğuştan gelen ve sözüm ona saraylılara yakışan bir doğallık sergilenecek. Yahut da enişte beyler göbekleri çifte korse ile gizleyecek. Mamafih botokslar sarktığı için bir dudağı yerde olan mosmor suratı ve olabildiğince önce dişlekleştirilmiş sonra bembeyazlaştırılmış bir diş yapısı ile derin uykusundan az evvel uyanan gözleri mahmur zombi misali manasız bakılacak. 45 sonrası 25lik ve de doğallığın dış görüntüsü bunlar olacak – ki içi kendilerini dışı ne canları yakacak.

Bu işin kuralı bu şimdilik.

Gelişen bir şey yok.

Sabah uykudan fırlayınca radyoda boşuna güzel şarkı aramanın yeri ve zamanı değil.

Hep aynı, hep aynı.

Resim: Renee

2 yorum:

  1. Ben de anadilimde şarkı çalan radyoları dinleyememekten muzdaribim. Her daim Radyo Alaturka da dinlenmiyor. Geçen gün Power Türk'ü açtım dinlenebilir 1 şarkıya ulaşabilmek için en az 10 korkunç "şey" dinlemek gerekiyor. O da imkansız maalesef.

    YanıtlaSil
  2. Hay ağzına sağlık...

    "İyi müzik" konusunda otorite olmadım belki hiçbir zaman ancak Facebook üzerinde müzik sanılarak yapılan, "Nefisss", "Harikaaaa" yorumlu paylaşımları gördükçe ben de kendime kızıyordum; zamanın çok gerisinde kalıyorum diye. Zorlayıp dinleyince de çürük yumurta veya küflenmiş kaşar lezzeti bırakıyorlar ruhumda.
    Yalnız değilmişim en azından :)

    YanıtlaSil

Yorumlar