16 Şubat 2010 Salı

Pandorum - Pandorsun - Pandor

Geçtiğimiz yıl sinemacılarımızın es geçtiği filmlerden bir tanesi de “Pandorum”. Şu sinemacılar dediğim neyi izleyip, neyi izlemeyeceğimize karar verip bize kadar getirenler ve pek saygıdeğer sinema eleştirmenleri. Türkiyede para kazanan film şirketleri için anlaşmalar sonrası seyirciye sunup kar ettikleri seyirlikler bizim sevip bağrımıza bastığımız filmler. Sinema ile kar odaklı olmak dışında başka ilişkileri varsa bilemem. Film eleştirmenleri de meslek olarak seçtikleri bu alanda mutlaka para kazanan kimseler. Hal böyle olunca biraz da filmlerden anlamalarını istiyor benim gibi sıradan seyirciler. Gelelim Pandorum’a, artıları ve eksileri olan bir film ama yıllar içerisinde etrafına çok sayıda sadık izleyici toplayarak kilt film olacağı kesin. O zaman dile gelir bizim sinema bülbülleri ama benim onları bekleyesim yok.

Pandorum’u herhangi bir türe dahil etmek gerekirse bilim kurgu/korku filmi yakıştırması yapılabilir. Bizim sinemacıların bir başka es geçtiği “Antibodies” isimli rahatsız edici filmin Alman yönetmeni Christian Alvert tarafından yönetilmiş.

Kapkaranlık uzay gemisinin ufak bir bölmesinde bir adam, daracık bir tüpün içinde ayakta durur vaziyette yatırıldığı derin uykudan acı çekerek uyanır. O kendine geldikçe biz rahatsızlık hissetmeye başlarız. Adam uzamış sakallarını kesip, üniformasını giyerken mürettebattan mekanik ve teknik mühendisi olduğunu ve adını öğreniriz: Bower (Ben Foster). Yolunda gitmeyen bir şeyler var belli. Uzay gemisini apaydınlık olması gerektiğini biliyoruz. Bu gemi olanca devasalığına rağmen kapkaranlık ve sessiz. Arada korkunç sarsıntılar olur, gemi ve yolcusu tepeden tırnağa titrer. Sarsıntılara onlar kadar korkunç gürültüler eşlik eder, yankılanarak kesilir gürültüler.

Derken diğer tüp açılır, içinde acılar içinde bir başka adam dışarıya düşer. O hazırlanırken adını öğreniriz: Payton (Dennis Quaid). O da gemi personelinden, pilot, elleri titriyor. Adları dışında bir şey hatırlamıyorlar. Bir görevleri olduğunu biliyorlar ama gürültüler ve geminin halinden geminin işler vaziyette olmadığı, nerede olduklarına dair onlara bilgi vermediği anlaşılıyor.

Bu iki mürettebatın hatırladığı flashbacklerden ve filmin açılış yazılarından Elysium adı verilen bu yıldız gemisinin bir tür Nuh’un gemisi olarak dizayn edildiğini ve MS 2174 yılında yola koyulduğunu öğreniyoruz. 100 yıldan uzun bir süre seyahat etmesi planlanan geminin rotası Tanis isimli gezegene çevrili. Nüfusu 24 milyarı geçmiş, savaşlar ve kirlenmeden ötürü ömrünün sonuna gelmiş dünyamızdan yaşanabilir olduğu tespit edilmiş Tanis’e giden gemide 60.000 insan ve o anda dünyada yaşamını sürdürebilen canlıların hücre örnekleri var. İnsanlar ölmekte olan gezegenimizden geriye kalanları tek umutlarına yetiştirme peşinde. Yüzyılı aşkın yolculuk süresince önlerine çıkan engelleri aşabilmeleri için uçuş ekipleri oluşturulmuş. Sıra ile uyanıp bir yıl uyanık kaldıktan sonra diğer ekibi uyandırıp görevi teslim ederek tekrar uykuya yatmaları gerekiyor. Bower ve Payton 5. ekipteler anca onlara görevi teslim edecek kimsenin olmadığını hatırladıkça fark ediyorlar.

Bower geminin içinde karanlıklara gömülerek kendisini bekleyen sonun ne olduğunu bilmediği bir yolculuğa çıkıyor. Hedefi reaktörü reset edip yeniden başlatmak. Böylelikle gemiyi olması gerektiği biçimde işleyen hale getireceklerini düşünüyorlar.

Yazının bundan sonrası filmi izlemeyi düşünenler tarafından kesinlikle okunmamalı.

Bower reaktöre ilerlerken karşısına geminin tehlike altındaki yolcu ve görevlilerinden bazılarını görüyor, bir kaçı ile yoluna birlikte devam ediyor. Karşılarındaki en büyük tehlike ise yolculuk esnasında geçen zamanla birlikte evrime uğramış insanlar. Çok güç kazanmışlar ve normal insanlardan kat kat hızlılar. Yaşayabilmek için görev süresi gelince tüplerinden çıkan insanlarla besleniyorlar.

Bower yoluna giderken Payton ise farklı deneyimler yaşıyor. Pandorum; uzun süreli uykuya yatırılmış insanlarda görülen bir psikolojik rahatsızlık. Hastalarda önce el titremesi ardından burun kanamsı gözlemleniyor. Bu kişiler şiddetli paranoya içindeler, herkesi kendilerine karşı bir tehdit olarak algılıyorlar ve gerçeğe çok yakın halüsinasyon yaşıyorlar. Kelimenin anlamını öğrendiğimiz andan itibaren o ana kadar izlediklerimizi sorgulamaya başlıyoruz. Ve yolculuğun umulanın yaklaşık yedi katı sürdüğü bilgisini ediniyoruz.

Bundan sonra olanlar da tempoyu düşürmeyecek biçimde heyecanlı, finalde yaşanan sürpriz ise her şeye değer nitelikte.

Filmin artıları;

Çok sağlam bir senaryosu var, izlerken bir sonraki sahnede ne olacağını bilmiyorsunuz. Zaten filmin afişi de “bir sonra olacaktan korkun” cümlesini içeriyor. Finale geldiğinizde büyük mantık hataları yapılmadığını görüyorsunuz. İzlerken gerilimin giderek tırmandığına şahit oluyorsunuz. Benim bir filmde aradığım en önemli özellik, filmi izledikten sonra üzerine süre düşünebiliyor olunması, ki bu filmi izleyip de üzerine düşünmemek olanaksız. Üstelik yetmişli yılların bilim kurgu romanlarını anımsatan bir atmosferi yakalamışlar.

Filmin eksileri;

Oyuncu seçimi bence yanlış; Ben Foster iyi bir oyuncu ama daha tanınır biri olmalıydı, Dennis Quaid ise çok tanınır bir oyuncu uzun süre filme sesi ile eşlik etmesinden o karakterin çok büyük ve finale yakışır bir arıza çılaracağını filmdeki duraklama noktalarında düşünmeden edemiyorsunuz. Payton’ı daha az tanınan bir kimse oynamalıydı. Tabi bunların hepsi bütçe ile alakalı. Çok daha küçük bir stüdyo filmi yapacakken film ile ilgilenen başka bir şirketin çıkması da projeyi oluşturanların şansı bence. Geminin bilim subayı kadınn sadece çekirge ile beslenip yaratıklarla dövüşüp burnu kanamadan kurtulacak kadar çevik ve fit olabilmesi ufak bir mantık hatası gibi geldi bana. Ayrıca Bower'ın geminin havalandırma kanalları içinden geçerek diğer bölmeye atlaması da inanılır gibi değil. Yüz küsur yıl uzayda seyahat etmesi planlanan bir gemiye bu denli elle yırtılabilen plastikler yakışmamış. Bu eksilerine rağmen film benim için en iyi bilim kurgu filmlerinden birisi olmaya devam edecek. Bu filmin Alien’ın bir kopyası olduğu çok konuşuldu ve bu söylenti filmin önünde bir engel olarak yükseldi, filme haksızlık edildiği kanısındayım.

İçerdiği olumlu yönlerin fazlalığı sayesinde bu filmin en azından bilim kurgu severler arasında kült filme dönüşeceğini düşünüyorum.

9 yorum:

  1. bence de es geçildi... cult adayı bir film...

    ben foster konusunda aynı fikirde değilim...adam iyi bir oyuncu... messenger da seyretmelisin...

    göksel

    YanıtlaSil
  2. film güzeldi ama dediğim gibi benim içimi çok daralttı. hep karanlık, korku, telaş derken ben hem gerildim hem bunaldim. ha bu da filmin başarısının bir kanıtıdır aslında, o da doğru. Ama yine de aydınlık uzay filmlerini tercih ediyorum :)

    YanıtlaSil
  3. İzledim. Son 30 dakikası heyecan dorukta aniden geriliyorsun o an kaptırıyorsun kendini. İzlerken sonraki bölümde şu olabilir dedim yerler oldu. O küçük yaratığın o adamı öldüreceğini gibi.. yanıldığım noktalar oldu kaptan'a... Ayrıca Ben Foster'in oyunculuğunu çok beğendim. Açıkçası ben sevdim izlenmesi gereken bir film diye düşünüyorum...

    Final bölümünde Bower suyun altındaki nefes sahnesi bana göre mantık hatası var, benim bildiğim tüp olmadan nefes alışı, su ciğerlerine dolması gerekmez mi, sonuçta ölmesi gerekir.

    Zevkle izledim. Teşekkür ederim sayende.

    YanıtlaSil
  4. Goks;

    Kültleşmesini sabırlar beklerim ben burda şimdi :)

    YanıtlaSil
  5. Çınar;

    Aydınlık olsaydı bu denli germezdi izleyicisini sanırım. Bilim kurgunun her türlüsünü seviyorum sanırım :)

    YanıtlaSil
  6. Neslihan;

    İzlemişsin hemen, merak ettin demek ki. Benim yazmadıklarımı da sen anlatmışsın bak :))

    YanıtlaSil
  7. bende dün izledim... sevdim... severim karanlık uzay gemisi filmlerini...
    Moon'u tavsiye etmiştim sana... izlemiştin di mi?

    YanıtlaSil
  8. Abi,

    Evet, Moon'u senden duymuştum izledim, çok güzel, ortalarda kafa karıştırması da çok iyiydi. Hatta gene olsun gene izlerim. Tekrar izliycem şaka bi tarafa iyi bilimkurgu tekrar tekrar izlenir.

    YanıtlaSil
  9. dur bende gidip bi izleyim...:)))

    YanıtlaSil

Yorumlar