21 Ocak 2010 Perşembe

Kapat Gözlerimi

Böyle soğuk havalarda bir koltuğa kurulup, yumuşacık bir battaniyenin altına girip uyuyasım geliyor. Akşamları yatarken kulağımda müzik olsun istediğim için yatağa girdim mi kulaklarıma önceden kaydedilmiş seslerden başkası erişemiyor. Şimdi canım, koltuğuma elimde bir kitapla oturup içim usulca ısınırken kitabın içindeki dünyaya akmak istiyor. Biraz okuduktan sonra kitabı sehpanın üzerine bırakıp uyku ile gerçek arasında gezer gibi olmayı özledim. Başucumda son okuduğum sayfayı ayraçlayıp, gözlerim kapalı uzanırken, uyku ülkesine girmeden önce bu taraftaki sesleri dinlemek istiyorum.

Dün gece kanallar arasında zaplarken TRT1’de birkaç adet konuşan kafanın yaptığı bir al takke ver külâhlamaya denk geldim. Sanırım internet erişimi ile ilgili bir çorap örülmek üzere başımıza. Son derece yetkili, yetkisi kadar ağır mı ağır şiveli, düşünceleri ağzından tavukların boğazlanırken çıkardığına benzeyen bir ses olup heyecanından kabına sığmamış tükürükler ile çıkan kırklı yaşlarda, kır saçlı bir adam, internet müptelası olmayı en adi uyuşturucu bağımlısı kadar sapıkça bir emele yenik düşmek olarak tasvir ediyordu. Bu betimlemeyi yaparken de elleri ve kollarını iki yana açmış hem ses hem görüntü kirliliği yaratıyordu. Bu tarz ses ve görüntü kirliliğinden ibaret kişiler bizim düşünce özgürlüğümüzü içine tıkışlayacakları cendereyi yaratma peşindeler. Hararetlerinden bu konuda hayli mesai harcamış oldukları anlaşılıyor ve maalesef bu halleri 302 model Mercedes Benz’lerin su kaynatmadan önceki dakikalarını çok andırıyordu. Bu kızışmanın bedelini vergisini günü gününe ödeyen bizler ödeyeceğiz. Zira tavuk sesli adamlardan asla hayırlı bir iş çıkmaz.

Bir insan öğretmen olur da öğrencisinin hassasiyetinden bu denli mi habersiz olur? Bu denli habersiz insan hangi kategorideki insan sınıfına girer, dangalak mı? Masum bir tehdit değildi o yaptığınız hocam. O çocuğun eline aldığı silahın tetiğini çekenlerden birisi de sizdiniz. Değil miydiniz?

Ağca yine serbest. Bir önceki yanlışlıkla olmuştu şimdikine dair, şimdilik yanlışlık açıklaması yapılmadı. Papayı yaralamanın cezası 19 yıl, birkaç gasp yapıp bir gazeteciyi öldürüp hapisten kaçmanın cezası 10 yıl. Bu denklemde bir eşitsizlik var. Adaletsizlik var demek istemiyorum. Katilin üç avukatının yaptığı açık hava açıklaması esnasında avukatlarından birinin 4 yıl önce onu hatalı biçimde salan savcı olduğu ortaya çıktı ya bir vatandaş Ağca’dan hesap sorulmasını isteyecek gibi oldu. Ne altına alındı? Cevap veriyorum: Göz – Altı. (Gözaltlarında torba olması hoş bir görüntü değil. Hoş ben de kendimde hoş görüntüyü önceliklerim arasına almasam da göz altımda torba olsa onları aldırtırım. Yeri geldi de söylemek istedim, yoksa hemen yazmasam unutulup gidiyor).

Büyük elçimizi görevli olduğu ülkedeki resmi bir herif aşağılarsa, sadece büyük elçimizi değil ülkemizi de aşağılamış olur. Hemen ardından bizi aşağılamaya kalkışmış adamın özür dilemesi yeterli midir? Özür yazısının altında o ülkenin imzasının olması bu işin olmazsa olmazlarından değil midir? Şimdi o ülke bizim ülkemizden özür diledi mi?

Bir blogda okumuş olabilirim emin değilim. Tecavüz artık ikiye ayrılmış. Birincisi normal tecavüz. Bir erkeğin bir kadına tecavüz etmesi “normal tecavüz” olarak anılıyor konuşmalarda. İkincisi, normal olmayan tecavüz türü. Aile içi aksiyonlar ile daha çok erkek dergisi türü fantazilerde hayat bulan kadının erkeğe tecavüz etmesine şimdilik normal gözü ile bakılmıyor. Normal sıfatının hemen ardından tecavüz sıfatının edilmesi sizce normal mi? Tecavüz sayısı çok belki de duya duya kanıksadık, kayıtsız kalma kaşarlığına erişmek normal mi peki? O kadar çok suç var ki çoğu normal karşılanır oldu. Neden böyle oldu?

İki gün önce bir arkadaşım kendi blogunda sormuştu şu soruyu, okuduğumdan beri kafamda yankılanıyor: “Uğruna gözümüz kapalı cinayetler işlediğimiz, kendi kızlarımızı, çocuklarımızı hiç düşünmeden kurban ettiğimiz, her şeyin üstünde ve ötesinde tuttuğumuz ahlak ve namus konusuna bu kadar bağlıyken, bu derece önem verirken ahlaksızlığın ve namussuzluğun diz boyu olmasını, bu derece fazla olmasını neye bağlıyorsunuz?” Epeyden beri kafamda çevirdiğim muazzam bir tutarsızlığı böyle harfe, kelimeye bürünüp cümleye dönüşmüş biçimde karşımda görünce afalladım.

Şimdi uyumak istemiyorum ama gözlerimi de açmak istemiyorum. Bir duyu kaybolunca diğer bir duyu güçlenirmiş derler. Göremediklerimizi duyma ihtimalimiz var yani. Biraz daha gözlerimizi kapatıp çıkan sesleri beraber dinleyebilir miyiz?


6 yorum:

  1. gözlerini kapasa da insan görüyor.. kulaklarını kapasa da duyuyor..
    ne yazık ki..
    dünya öyle çirkin bir yer olmaya başlıyor ki..
    artık ne okuduğumuz kitaplar koparabiliyor bizi ne izlediğimiz filmler bu çirkinliklerden..
    yarın kar yağacak buralara.. haftasonu tipi bile veriyor..
    ben dediğini yapacağım.. battaniyenin altında kitabımı okuyacağım..
    uyuklayacağım..
    gözlerim kapalıyken bile göreceğim !

    YanıtlaSil
  2. ben artık ne görmek ne de duymak istiyorum.insanlığımdan utanır hale geldim.niye böyle?diye kendi kendime sorup duruyorum.çözüm ne?diye...ama yanıt bulamadım henüz.belki eğitim düzeyini arttırmak,ama nasıl?kendimi bazen çok küçük,çaresiz hissediyorum.

    YanıtlaSil
  3. @7. Oda;

    Önemsiz şeyler önemli, önemli şeyler öenmsiz haline getirilmeye çalışılıyor artık. BU da mantık ve vicdan sahibi insanları yaralıyor değil mi?

    YanıtlaSil
  4. @ Kara Kitap;

    Eğitim düzeyini arttırmak, insanların üzerindeki baskıyı azaltmak belki uzun vadede etkili olabilir ama buna dair bir işarete asla rastlayamadım. :(

    YanıtlaSil
  5. hem de nasıl.. hem de nasıl yaralıyor..
    özellikle öyküyü düşündüğümde nefesim sıkışıyor..
    onun içini ben güzelliklerle, bilgiyle, kültürle, yani kendimce kaliteli şeylerle doldurmaya çalışyıorum.. ama diyorum ki bazen.. böyle yaparak ya ona kötülük yapıyorsam ??? ya ileride kendini çok yalnız hissederse ve dışlanırsa ??
    ben öyküye okumanın, bilginin, kitabın, ve sanatın çok değerli olduğunu işlemeye çalışırken, aslında bir gün yüzüme "anne yanlış yapmışsın, senin önemli dediğin şeyler önemsizmiş ve sen bana asıl önemli şeyleri öğretmemişsin" diyeceğinden korkuyorum..

    YanıtlaSil
  6. Gözlerimizi her kapatışımızda çok farklı sesler geliyor değil mi?

    İnternet sansürlüğü var zaten. Biz işyerinde (biliyorsun orayı) giremiyoruz bazı yerler yasaklı. Ancak evden giriyorum. Ben böyle uyuşturucu bağımlısı olmaya lazıyım. Nasıl olsa ot değil.

    Geçenlerde Ağca ile ilgili bir haber dinledim. Gazeteci Mehmet Altan dediğine göre Uğur Mumcu "Ağcanın Abdi İpekçiyi vurmadığını suikastı bildiğini ve sadece izlemek için orada olduğunu" söylemiş. İlginç demi. ne oyunlar var acaba.. Gerçekten vurdu mu vurmadı mı.

    İsrail ne özürü bizimle dalga geçtiler.

    Gözümü kapatmak, kulaklarımı tıkamak isterim. Ama nereye kadar. her geçen gün gerçeklere yüzleşiyoruz. Sahte bir dünyanın sahte görüntüsü altında.

    Önemli bir haber olduğu zaman üstünü kapatıyorlar. Sesler belli bir süre yankılanıyor. Sonra onlarıda duymuyoruz.

    YanıtlaSil

Yorumlar