16 Kasım 2009 Pazartesi

There is a light that never goes out

Günlerdir "There is a light that never goes out " cümlesinin türkçe çevirisini arayan birilerinin yolu bloguma düşüyor. Bu çaba için ayrılan vaktin daha fazla uzamasını istemem. Bir daha ararsa, burada bulsun. There is a light that never goes out, "orada hiç sönmeyen bir ışık var" manasına geliyor.
Blogumu açtığımdan beri en çok; "Toz almanın püf noktaları" aramasını yapanların yolu düşüyor adresime. Toz almanın püf noktalarına dair derin araştırmalara kendini kaptırmış insanlarla yolumun kesişmesi güzel bir şey. Tozdan ben de hazetmem, evdeki eşyalar toz erişmini aza indirgeyecek şekilde seçilmişlerdir, öyle oymalara, girinti ve çıkıntılara gelemem, üstünde toz barınmayacak mobilya olsun gerekirse canımı yesin. Mala geleceğine cana gelsin hatta. Kayahan gibi hissediyorum her gün blog patrol kontrolümü yaptıkça. "Ah" diyorum, "bugün toz almanın püf noktalarını yalnızca beş kişi merak etmiş". Kayahan'ın hırçınlık üstüne hırçınlık yapıp, şarkısını söyleyen veya söyleme ihtimali olanların burunlarından fitil fitil getirmesine, ülkemizde şarkı söyleme tekelini elinde bulundurma isteğine rağmen yolu sevgiden geçen herkesle birgün buluşacağına dair ahkam harikası bir slogan sallamasına perhizdeki insanın böylesi bir lahana turşusu yeme hevesinde olması gibi bakmıştım bir müddet. Bu ne hırçınlık bu ne iddialı sevgi pötürcüklüğü böyle. Ama bu bakış açım da eskidendi, çok eskiden. Şimdi toza takmışların yolu da benimle kesişiyor. Sevinsem mi üzülsem mi, şu anda karar veremeyeceğim. Daha çok gencim. Belki ileride gururlanır ya da kendimden nefret ederim. Her ikisi de olabilir, hayati konularda işte böylesi esnek tavırlar koyabiliyorum.
Bir filmdeki çeviri hatası üzerine olan ve yazılmasının üzerinden kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen "kalça mankeni" aramasını yapanların yollarının da internet trafiğinin bir kenarından sayfama düşmesini önceleri şaşkınlıkla izlerken, şimdi tozcularla, kalçacılar arasında adeta bir yarışa dönüşen arayışı alaka ile gözlemlemekteyim. Bildiğim kadarı ile mankenlik mesleğinde, kalça mankenliği alt branşı yok. Ancak "kalça mankeni nedir?", "kalça mankeninin neresi güzel?", "alışmadık kalçada don durabilir mi?" gibi merak yüklü aramaları yapanları sayfamda konuk edebiliyor olmak durumum, bende bundan böyle erotik çağrışımlı başlıklar açıp sayfama daha fazla sayıda meraklı insanı buyur etmek gibi gizli bir emeli alevlendirdi alevlendirecek. Benim iç dünyam şöyle dursun, google üzerinden kalça mankenliğine dair araştırmalara kendilerini kaptırmış, görmezden gelinemeyecek denli insandan oluşan kalabalığın mevcudiyeti böyle bir alt branşın ülkemizde elzem hale geldiğinin habercisi adeta. Şimdi nedir bu manken? Modacıların tasarladığı yeni modaya uygun elbiseleri giyip kendi üzerinde teşhir etmekle görevli kimse değil midir? Manken dediğin alır elbiseyi, giyer, çıkar podyuma gösterir. Modacının elbiselerini insan üzerinde gösterebilmesine hizmet eden bir görevli sonuçta. Elbiseyi iyi bir teşhir etmekle yükümlü kimse. E, peki kalça mankeni neyi teşhir edecek? Ben onu anlamadım. Neyse. Meraklısı çok, ilgilisi teşhir ettirsin.


3 yorum:

  1. "There is a light that never goes out" aramasıyla gelmiş biri olarak teşekkür etmek için yazıyorum. Hayatımın fon müziği dediğim şarkının nakaratını bir türlü çözememek nasıl bir eziyetti bilemezsiniz. "O ışık hiç sönmez mi", yoksa "orada hiç sönmeyen bir ışık var" mı? Hangisi diye bulmak için gezmediğim yer kalmamıştı, çevirilerde de geçmiyor.

    Neyse, kısaca iyi olmuş bize kulak verdiğiniz, teşekkür ederim tekrar :)

    Ben de blog aramalarıma kulak verip ajda pekkanı mı konu alsam bilemiyorum. Yok ya sanırım yapmam.

    YanıtlaSil

Yorumlar