4 Kasım 2009 Çarşamba

Cevapsız Kalmış Hayati Sorular

En büyük korkularımdan birisi ortak panik duygusu ile hareket eden bir kalabalığın içinde kalmak. Başkasını düşünme yetisini geride bırakmış bir kalabalığın içinde her gün evden çıkıp geri dönüşümüz birer macera gibi yıllardır. H1N1 virüsünün yol açtığı sıkıntıları ve diğer ülkelerin aldığı önlemleri aylardır izliyorum. Bu tehlikeli yumurta nihayet kapımıza geldi, hatta elimize bırakıldı.
Yumurta kapıya geldiği andan itibaren bir türk vatandaşı olarak; Bu hastalığın belirtilerinin ne olduğuna dair sağlık bakanlığının internet sitesine aylar önce yapıştırılmış bir yazı ve bol bol ellerimizi yıkamaki ortak kullanım alanlarını dezenfekte etmek dışında ciddi bir önlemin alındığını ne gördüm ne duydum. Bu virüsün bana ve yakın çevremdekilere ulaşmasından ve sonuçlarından korkuyorum. Bu tür virüslerin insan vücuduna bulaşması halinde oseltamivirin etkin olduğu ilaçların kullanıldığını tıp bilimine uzak bir vatandaş olarak biliyorum ancak oseltamivir'in h1n1 karşısında etkin olamadığnı da biliyorum.
Bu virüsün yol açtığı hastalığın tedavisi mümkün müdür?
Mümkün ise hangi ilaç bu tedavide kullanılır?
Tedavide kullanılan ilaç bu ilaçtan ülkemizde yeterli miktarda stok var mıdır?
Madem aşı bu virüse karşı önemli tedbirdir, neden Başbakanımız bu aşıyı olmayacağı yönünde beyanat vermektedir?
Bu aşının ivedilikle yapıldığı kitle seçilirken neden hayati görevlerde çalışan kimselere öncelik tanınmamaktadır? Bu sene hacca gidecek olanların bu sene gitmesi illaki şart mıdır apar topar hacı adayları aşılanmakta, arap topraklarına virüs bulaşmasın diye uğraşılmaktadır? Bunların yerine sağlık görevlileri, devleti vatandaşı korumakla işlerini yürütmekle görevli olanların tamamının aşılanması düşünülmemektedir?
Bu sorulara, türkçe yayın yapan hiç bir gazete, internet sitesi ya da TV kanalında yanıt verilebildiğini görmedim. Hastane görevlileri domuz gribinden ölüyor, kişiler öldükten sonra yapılan tahlillerden ölüm sebebi ortaya çıkıyor. Tanı koyulabilmesi için yapılan labaratuvar tahlilinin çok pahalı olduğu sebebi ile yapılmaktan kaçınıldığını duyar oluyoruz.
Panik yaratılması için her tür sebep ortada. Ciddi bir önlem ya da halkı ciddiye alıp hayatlarının nasıl bir tehlike/tehlikesizlik ile karşı karşıya olduğunu açıklayan bir Allah'ın kulu yok. Hayatlarımıza ne kadar değer verildiğini görüyoruz. Bir çok ülkenin aylardır eylem planları oluşturduğu, gerektiğinde sokağa çıkma yasakları uyguladığı salgın ile ilgili hiç bir ciddi grişim, plan yok.
Sizi bilmem ben korkuyorum.
Ellerinizi yıkayın ey türk halkı, bir de doğru düzgün haksırın ve de tıksırın. Benim düzgün hapşırıyor olmamın bana nasıl bir faydası olacaksa.
Ey kafası her daim karışık, kifayetsiz, basın kartı taşıyan insan kalabalığı, 13 yaşında ölmüş öldükten sonra H1N1 bulaştığı tespit edilmiş kız çocuğunun ailesinin hedef göster sen, vakit kazan.

2 yorum:

  1. virüsten önce neredeyse panikten öleceğiz ve haklıyız da. çünkü hiçbir şekilde tatmin edici bir açıklama yapılmadığı gibi medyanın etkisiyle de kafa karışıklıkları ciddi anlamda artmakta.

    sabah dinlediğim radyo programına bağlanan doktorlardan biri "ben aşı yaptırdım, isteyen herkes yaptırabilir" derken bir diğer doktor "sağlık bakanı bana bu ilacın içeriğinde neler olduğunu açıklayana kadar -ki şimdiye kadar içeriğindeki maddeler ve bunların miktarları konusunda bildiğim kadarıyla gerçekten de bir bilgi verilmesi- ben aşı yaptırmayı düşünmüyorum diyor. yani hastalandığımızda ilk başvurduğumuz, medet umduğumuz kaynaklar olan doktorlar bile farklı farklı konuşuyor.

    sahi biz ne yapacağız ve daha da kötüsü ne yapacağımızı bilmez halde dolaşırken bu virüsten nasıl uzak kalacağız???

    YanıtlaSil
  2. Deveye sormuşlar "neren doğru?"..

    YanıtlaSil

Yorumlar