2 Ekim 2009 Cuma

Şımarık Kedi

Gece başımı yastığa koyduğumda aklımdan türlü soru geçiyor, çoğunun saçma olduğunun bilincindeyim. Ama bu bilinç hali kısa sürüyor, kulakta mp3 playerdan kulağıma dek uzanan kulaklılar, bir iki şarkıyı dinleyesiye kadar aklımdan bir kaç soru geçirtecek vaktim var. O soruları da uyanık durayım ağız tadı ile sakin sakin bir kaç şarkı dinleyip keyif yapayım diye dinliyorum. Yoksa benim sorunum başımı yastığa koyduğum anda uyuyabilmem. Yastıkla buluşuyoruz ve ben tekrar gözümü açıncaya dek en az yedi saat geçmiş oluyor. Deliği olmayan bir uyku bu. Yatılı okuldan, üniversite yurtlarından antrenmanlıyım top atılsa, ortalık yıkılsa uyumam gerektiği anda yatar ve olanca gürültüye rağmen uyurum.
Artık hemen uyumayayım biraz düşüneyim, yeter bu boş kafalılık diye kendimi sorular sormaya ve yanıtlar bulmaya zorluyorum, zorlarken fonda müzik olması işime geliyor en azından şarkıların sözlerini falan dinliyorum. Kimi şarkı sözlerinde derin anlamlar gizli, kimileri saçma ama çok zorlanırsa onlara da derin anlamlar yüklemek mümkün. Ama genellikle şarkılar genellikle saçma sapan sözler içeriyor. "Allahım bu şarkıların sözleri neden böyle saçma?", "Neden bunları dinlemek zorundayız?", "Yoksa değil miyiz?", "Madem değiliz öyleyse ben neden dinliyorum?", "Nedir bu eziyet?" Alın işte sorular başladı mı bitmiyor.
Uykusuzlukla kolay uyuyabilirlik arasında bence ince bir çizgi var. Sorular soranlar uyuyabiliyor bence ama sorulara cevap arayanlar da uyumakta güçlük çekenler kategorisinde olabilirler. "İnsanları neden kategorize ediyorum?", "Mecbur muyum buna?", "Şu an bir yerlerde biri de beni kategorize ediyor mudur?" Sudan sorular bunlar. Öyle her hangi bir meseleyi irdelemeye ya da ciddi bir soruna çözüm aramaya yönelik değil hiç birisi. Uyu geçer, mantığı ile yaklaşıyorum sorunlara. Uyu geçer. Uyanınca kalmaz bir şey.
Bu ara genellikle beyaz kediye taktım. Kedinin kaşları yok. Olsa, gözünün üstünde kaşın vardı diye azarlıyacağım kendisini. Hayır takıntım asla arkasından değil. Getirin şuraya yüzleşelim. Yüzüne de söylerim. Taktım hayvana. Haddini bilsin, zayıflasın biraz. Boğazına hakim olsun. Ama yok akşam kapıdan giriyorum, "maow maow" karşılıyor beni, her daim yankılı miyavlaması ile. Ellerim boşsa arkasını dönüp kanepeye atlıyor ordan hayal kırıklığı dolu yarı kısık, öbür yarısı kızgın gözleriyle beni süzüyor.
"Kediye diyet mi yaptırsam?", "Ne diyeti yaptırsam?", "Diyet yaptırırsam aç kaldığı için öbür kediyi yer mi?", "Yoksa öbür kediyi aç bıraksam o beyaz kediyi yer mi?", "Kendimi aç bıraksam ben ikisini birden yesem daha iyi değil mi?". Yok yok, bunlar vahşice çözümler bunlar birbirini meden ibiçimde yiyemez ortalığı kan götürür, ne ben ne de temizlikçi kadın onca kan izini temizleyemeyiz. Bir kere beni kan tutar. En iyisi diyet. Karbonhidrat diyeti yaptırayım desem kedi bu zaten börek, makarna, pilav yemiyor. Meyveye dönüp bakmıyor. Pizza versem sadece salamlarını yer mendebur. "Süt içirsem?", "Pipetle bardaktan içmesini öğretsem?", "İçer mi acaba?"
Geçen gece bu sorularla kafayı yorarken gecenin karanlık bir anında uykumdan fırlamışım. Bir örümcek ağına takıldığımı, beyaz kedi kılıklı bir örümceğin beni yemek üzere kızgın kızgın üzerime yürüdüğünü görerek can havli ile nefes nefese odaya geri dönmüşüm. Durur muyum? Hemen başucumdaki lambayı yaktım. MP3 playerın kablolar boynuma dolanmış, siyah kedi halının üzerinde. Gözlerim beyaz kediyi aradı. O da koltuğa oturmuş. Sağ patisi sol patisinin üstünde, sfenks gibi poz vermiş. İlgi ile bana bakıyor. Şımardı bu kedi, çok şımardı.

3 yorum:

  1. İlahi yahu, hiç güleceğim yoktu :)
    Bu şişko kedi sendromu tüm kedi sahiplerinin ortak problemi midir nedir?

    YanıtlaSil
  2. selam :)benimki de aşırı yiyor ama sarkık karnı dışında kilo yapmaması inanılmaz.fotosu var mı beyaz kedinin?

    YanıtlaSil

Yorumlar