17 Eylül 2009 Perşembe

Banliyö Rüyaları

Mad Men yeniden başladı. Merakla izliyorum, ilk iki sezon izleyicisinin sabrının sınırlarını zorlar ama sonunda da izleyecek sabrı gösterebileni ödüllendirir nitelikteydi. Mad Men ellilerin sonunda başlıyor ve altmışlarda devam ediyor, o dönemin argosunda reklam sektöründe çalışan kişilere bu isim veriliyor. Dizi; ufak bir reklam ajansında çalışan bir grup kişinin hayatları, gizli hayatları, o dönem reklamını yaptıkları ürünler ve işini yaptıkları şirketlerle ilgili, arka planda ise o dönem olan olaylar her zaman var. O yıllara ait her bir detay olabildiğince otantik görünümü ile seyirciye sunuluyor. Yaşam tarzı, kadın erkek ilişkileri, kadının toplum içinde o dönemki yerine dair tespitleri oldukça şaşırtıcı. Dizideki karakterlerin hepsi sıradan insanlar, ne çok zeki, ne mükemmel iyi ne de çok kötüler. İzleyicilerine özdeşleşebilecekleri bir özellik sunmuyorlar, sıradan ve bazen de itici tipler. O yüzden tarafsızlıkla izliyorsunuz.

Üçüncü sezonun dördüncü bölümü, "Suburban Dreams" 13 Eylül 2009 tarihinde yayınlandı. Enteresan bir bölümdü, sinema filmi ile dizi film arasındaki sınırları ortadan kaldıran, her bir sahnesi, üzerinde uzun uzadıya çalışılmış, tekrar tekrar izlenecek bir bölümdü. Çünkü bu bölümdeki hiçbir şey sadece görüldüğü gibi değildi. Her şey ikinci izleyişinde daha farklı anlamlara bürünüyordu. İki kez izlediğimi itiraf ediyorum. Kırkbeş dakika bile değil, oturdum iki kere izledim.

Bu bölüm Haziran 1963’te geçiyor, ırkçıların Medgar Evers’ı katlettikleri günlerde.

Betty hastanede, tekerlekli iskemlede kayıt işlemleri için götürülürken yerleri temizleyen bir adam görüyor. Ona “baba” diye sesleniyor. Kimse dönüp bakmıyor, kimse seslendiğinin farkında değil. Kimsenin fark etmediğini görünce kendi kendinden şüpheye düşüyor.

Betty, ameliyat masasında yatıyor. Koluna takılmış olan seruma uyuşturucu damlatılmaya başlamasıyla beraber, ameliyathanedeki telaş içindeki sesler uzaklaşıyor. Betty, yemyeşil elbisesi ile banliyödeki mahallesinin çok temiz, terkedilmiş bir modelinde yürüyor. Narkozun etkisinde gibi değil dizinin ilk başladığı günlerdeki kadar mutlu ve ışıltı saçıyor. Parlak renkteki çimenler ve ağaçlar arasında gözlerini Mad Men’in sadık izleyicilerine dikerek yaklaşırken seyirci ile arasına ağaç dallarından birinden sarkan iplik gibi bir ağ inerek giriyor. Betty ağı yakalıyor, avucunu açtığında yemyeşil bir tırtılın usulca yürüdüğünü görüyoruz.
Betty'deki yeni dönüşümün işareti mi? Güzel kelebek tırtıla mı dönüşecek?

Betty ile tanıştığımızda; eski bir model ve amerikan rüyasının tam ortasındaki iki çocuklu, mutlu bir ev kadını. Kocasının önüne gelen her kadın ile, her fırsatta beraber olduğunu bilmiyor. Onca mutluluğunun içinde kafasını kurcalayan bir sorun var. Ne olduğunu öğrenmek için profesyonel yardım alıyor. Betty hep endişeli, mutlu iken bile soğuk ve mesafeli. Eski ev arkadaşı ile seneler sonra karşılaştığında o buzdan maskenin altında çok daha farklı birinin olduğuna dair ilk işaretleri alıyoruz. Ne kadar kararlı olduğunu kocasının ilk tedbirsizliğinde anlıyoruz.

Betty, uyuşturucu etkisinde seyretmeye devam ediyor. Az önce yürüdüğü kaldırımdan kendi evine giriyor. Mutfak ile kiler arasında az önce hastanede yerleri temizleyen adam var. Adam yerdeki kanı temizliyor, kafasını kaldırınca adamın Betty’nin iki hafta önce ölen babası Gene olduğunu görüyoruz. Betty sorduğu soruya yanıt olarak “annen daha iyi bilir” yanıtı alıyor. Mutfak masasının yanındaki annesine soruyor. Annesi ayakta duruyor bir eli, kısa süre önce öldürülmüş Medgar Evers’ın omzunda. Zenci adam başını ellerinin arasına almış önündeki tabağa bakarak susuyor. Anne kızına alaycı bir şekilde bakıyor. “Betty, çok konuşanlara ne olur biliyorsun” diyor.

Birkaç saat sonra hastane odasında elinde yeni doğmuş bebeği ve yanında kocası, bebeğe bakarak “adı Eugene” diyor.

Ölüm, hayat, geride kalanlar, yeni doğanlar, mutluluk, mutsuzluk üzerine kırk küsur dakikaya çok şeyi insanın gözüne fazla sokmadan sığdırmayı başarmış bir dizi bölümü. Üstüne bir alay konuşmaya değer kısacık bir film gibi olmuş bu bölüm.


Resim "Vanity Fair"den

3 yorum:

  1. Mad Tv geldi aklıma bi an nedense, gülümsedim :)

    YanıtlaSil
  2. yine ödül aldı bu dizi. bense bir türlü başlayamadım. benim seyrettiğim diziler ödül alamıyor :)) Buna da başlayacağım ama. bu aralar six feeth under'a sarmış durumdayız. hadi hayırlısı :)

    YanıtlaSil
  3. Zaman zaman izliyor(d)um, son zamanlardaki birçok yabancı diziden daha iyi iş çıkarıyorlar,evet.

    YanıtlaSil

Yorumlar