29 Ocak 2009 Perşembe

İthal Şefkat

Bayık radyo programlarındaki kopyala - boz - yapıştır dijeyler kıvamında romantik bir ses tonu ile, hafif ağlamaklı tv spikeri gibi, sanki 32. gün takımından yetişmişçesine olmadık yerlerde sesimi yükseltip olduk yerlerde oldukça manasız biçimde konuşurcasına takılasım var bugün.

Bu yazının konusu nereden esti aklıma biliyorum elbette. Dün sabah işe giderken İzmir fena halde yağışlıydı, araba batmasın diye tas tas suyu camlardan ara ata Kordon'a gelmek isterken döndük baktık arkamıza, dere tepe düz gittik sanırken henüz bir arpa boyu yol yüzmemişiz. Yalanım varsa ne olayım. Hep hüzün, hep hüzün olacağı buydu sonunda, gök kubbe dayanamadı koyuverdi inci dizilerini gitsin. O sırada radyoda çalan şarkıdan esti aklıma. Radyoda çalan şarkı bir Aşkın Nur Yengi şarkısı olsun isterdim elbette ama değildi işte. Ah be Aşkın yapmayacaktım sana bunu, sen ki kasım kasım kasılır, göğüs profilini dimdik gerersin ekrana çıktıkça, havaalanlarında el bagajını sürerken önündeki vatandaşa bodoslamadan geçirir sonra bir şey olmamış gibi, hükümet gibi kadın gibi yürür geçersin. Acımadı ki dersin içinden ama bilirsin ki acımıştır en incesinden. Bir özür bile dilemezsin Aşkın, ama yine de ben sana bunu yapmayacaktım senin şarkılarından başkasını çalmayacaktım biliyorum, ama biliyorum ki beni bir sen anlarsın. Bugünkü şarkım senden değil Aşkın Nur Yengi, bugünkü şarkım gönüllerin paşası, paşaların paşası, ruhu bedenini terketse dahi gönlümüzdeki yerini asla terketmeyecek olan sanat müziğimizin güneşi Zekî Mûren'den. Radyoda duyduğumdan beri sözleri ve diksiyonu kendine melodisi Selami Şahin'e ait şu şarkı dolandı dilime, atamıyorum bir türlü, silemiyorum beynimden Aşkın. Kandil şarkısını bilirsiniz. Çalan Kordon FM'di, suçlusu o. Suçlusunu biliyorum en azından. Ama ben de suç ortağıyım. İşte Kandil, tüm sevenler için, tüm sevip de sevgisi karşılıksız kalanlar için, karşılıksız aşka düştüğünü bile bile karşılık bulma ihtimalini hep var sananlara ve bu sanrı ile tam gaz kendini salak pozisyonuna düşürmekten vazgeçmeyenler için çalıyorum. Lütfen çalıcılarınızın ayarlarını kurcalamayınız.

gün ışığında yola koyuldum
elimde kandil gözümde mendil

vefa arıyorum, dost arıyorum
şefkat arıyorum, aşk arıyorum

vefa, uzaklarda kalan bir his
dost, eski şarkılardan bir iz
şefkatse bardaki sarışın kız

dizlerimde derman
kandilimde yağ bitti
bulamadım gitti

vefa arıyorum, dost arıyorum
şefkat arıyorum, aşk arıyorum

Ayar kelimesi de yeni girdi hayatıma, anlamını çözemiyorum yeri gelsin gelmesin oturtuyorum en güzel cümlelerin en mutena yerlerine. Bir gün denk gelecek biliyorum. Ah be Paşam ne güzel demişsin:

"şefkatse bardaki sarışın kız"

Parayı veren şefkati kolundan çekiyor çekebildiği yöne adeta. Neyse o onun kaderi bizi enterese etmez. Kırk yıl düşünsem şefkate de çare bulacaklarını aklımın ucundan getirmezdim. Şu japonlar çok şanslı. Buda çarpsın şerefsizim çok şanslılar.

Diyelim ki japonsunuz, çok yalnızsınız, yapayalnızsınız. Yani diyelim ki yalnız bir japonsunuz ve şehla bakan, su yeşili, melankolik, fena halde çekik gözleriniz ve aralarına mavi , yeşil, turuncu renkler attırılmış afili saçlarınız var. Ama yalnızsınız ne yapsanız olmuyor, herkes bakışlarınızla eriyor bitiyor, bir türlü bakışlarınızın engin denizlerinde yüzdürmüyorsunuz onları. Ne olur ne olmaz diye hani. Gün geliyor fena halde şefkate ihtiyacınız oluyor, eve gelince biri sırtınızı sıvazlasın, yatağa yatınca biri size sarılsın, kucaklasın öyle kucağında uyuyasınız istiyorsunuz. Ve kolayı var ister Shopping TV den ister dükkandan YENleri basar - tam şu anda onda japon türküsü "bas bas yenleri natsu kirino'ya "çalar -şefkat yastığını satın alırsınız. Sarılır yatarsınız yastığınıza o da sizi usulca, şefkatle sarmalar. Japon uykulara dalar, rüyasında kiraz bahçelerinden geçer, ay tapınağındaki çay seromonisine katılır sanıyorsunuz ama değil. Ne içi iğnelidir o japonlar, ne muhtelif pozisyonlar geçer o şehla gözlerinden bilemezsiniz. Rüyada mı geçmiycek hah-ha gülerim buna.

Neyse gene dağıttım. Elin japon'u yaptımı yapıyor anasını satiym. Artık şefkate bile para vericez abi ya!!! Ben gidip şu Japon Yen'inin tanesi kaç para onu hesap edeyim bari.

7 yorum:

  1. Zeki Müren'i çok seviyorum ya. O tatlı tatlı şarkı söylemesine bayılıyorum, masal anlatır gibi :)

    Japonlaraysa harbi bir sempatim var. Fikirse fikir abicim, her türlü atraksiyon var adamlarda. Düşünüyorlar ve şak! yapıveriyorlar :) Çizgifilmlerininse hastasıyım.

    Şu şefkat şeysi de e-postama gelmişti çok uzun zaman önce. Şeker ama kabul etmek lazım :))

    YanıtlaSil
  2. Yok ben de sevdim bunun gibi bir sürü daha icat vardı o e postada yanılmıyorsam, en akılda kalıcısı bu oldu benim için. Çizgi filmleri cidden iyi..

    Bu ara Aşkın Nur Yengi'yi sevmiyorum ya, niye o kadar içten pazarlıktan yeni dönmüş gibi bir hali var onun? Sanırım o halden ötürü sevemedim gitti kendisini.

    YanıtlaSil
  3. Bugün İstanbul da yağmurlu.

    Ben gerçeğini alayım. Yen de değer kazanıyormuş, yenlerim bana kalsın. Ama gerçeği mavi gömlekli olmasın. Tşört giysin, hafif serseri görünümünün altında zeka ve şefkat yatsın. Ya da yalnızlık baki olsun.

    YanıtlaSil
  4. Aşkın Nur Yengi'yi ben de sevmiyorum. En çok da Zuhal Olcay yüzünden!

    YanıtlaSil
  5. Arzu;

    Yağmura doydu bu sene her taraf, artık barajlarımız dolmuştur. Taşmasalar bari.

    Kol kırılır yen içinde kalırmış. konu ile alakası yok tabi.

    Ben bunların kol kısmı sırtı kaşıyanlarından almak isterim. Şöyle hatır hatır kaşısın bazen. :))

    Çınar;

    Zuhal Olcay'dan sonra kadının yüzündeki o içten pazarlıklı hale takıldım, milletle sürekli alay edip hakir gördüğü gözüme batmaya başladı bir süre sonra. Sevmiyorum işte.. :))

    YanıtlaSil
  6. Yalnızlıktan kormuyorum artık.. Bu adam kılıklı yastık yalnızlığa çare olabilir...
    bide şuna ağız, akıl, fikir, düşünce verselerya ...

    YanıtlaSil
  7. Her tür olumlu yanına rağmen ben gece uykumdan aniden kalkıp da yastığımı konuşuyor bulmuş olsam kesin tırsar ve ordan kaçarım.

    YanıtlaSil

Yorumlar