29 Ocak 2009 Perşembe

Bir Kaç Önemsiz Ayrıntı

Bugün kafamı yormuş olan bir kaç doğa hadisesini yorumlamak arzusunda ve telaşındayım. Sıcağı sıcağına, unutulmadan şuracığa hemen yazmak istiyorum.


Yağmurlu havada paratonere bakarak yürümek; Yağmurlu havada paratonere bakmamızın nedeni anlaşılabilir. Özellikle şimşek, gökgürültüsü, sağanak yağış üçlüsünün bir arada olduğu bir günse paratonerin çekiciliğine kapılmamız zayıf olmayan bir ihtimaldir. Ancak durumun her tür anlaşılabilirliğine rağmen paratonere bakma eylemini gerçekleştirmekte olan gözlemci kişiliğe sahip kimsenin bu eylem esnasında yürüyor olmasına anlam vermek zordur. Çünkü hem paratonere bakıp bir yıldırımın o paratonere rastlaması beklentisi içinde olan insanın hem de aynı anda yürümesi o kimsenin yere düşmesi, yuvarlanması, üstünün başının çamur içinde kalması gibi bir dizi istenmeyen hadisenin cereyan etmesine sebebiyet verebilir. Paratonere seyretmelerimizde başka işle uğraşmamamız hakikaten de doğru olur kanısındayım.


Ki bir de paratonerin adamın kalbine saplanması olayı vardır ki onu da bir zamanlar Omen isimli filmde görmüştüm. Yine bugünkü gibi yağmurlu bir gündü, peder telaşla kliseden çıkmıştı ki paratonere düşen yıldırım paratoneri kökünden kopartım adamcağızın yüreğine oturtmuştu. Film hilesi diye unutup kafamdan sildiğim bu hadisenin bugün aniden aklıma gelmesi de hayırlara vesile olsun inşallah.


Çıldırasıya mutlu olmak; Çıldırasıya mutlu olmak; mutlulukların en korkuncudur. Herkes çok mutlu olmak ister ama kimse çıldırmak istemez. Hoş bazen istemesek de birbirimizi çıldırtabiliriz ama burda çok istediğimiz bir şey oldu diye çıldırmak çok yersizdir. O zaman bir seçim yapılmalıdır ya çok mutlu bir çıldırmış ya da mutlu olmamış öte yanda hiç de çıldırmamış biri olarak toplum içindeki yerimizi seçmemiz gerekir. Gerçi şu dönemde çıldırmamak mümkün olmadığına göre madem çıldırıyoruz mutlu olmaya bakmamızın tam zamanadır aslında.


Tabureye çıkarak mutfak rafından tencere indirmek; Sandalyeye çıkarak mutfak rafından düdüklü tencere indirmekten çok fazla farkı olmayan bir işlemdir. İnsanın boyu raftaki mutfak eşyasını indiremeyecek kadar kısa ise ya da kişinin boyu normal ölçülerde olmasına rağmen raf olması gerekenden daha yüksekse başvurulabilir bir yöntemdir. Ancak mutfakta bu amaçla kullanılacak olan taburenin doğru seçilmesi çok önemlidir. Tutup kirli bir tabureyi mutfağa getirirseniz hijyen anlamında büyük hata edersiniz. Mutfaklarımıza kirli tabureler sokmak asla biz eğitimli insanlara yakışmaz. Masum ama kirli bir tabure üzerinde gizlenen hain bakteriler yüzünden başımıza olmadık, olmadık işler açabilir mazallah. Bir de temiz bir tabureye çıkıyorsak da mesela sokakta giydiğimiz pabuçlarla üzerine çıkmamalıyız. Unutmamalıyız ki bizim üzerine çıktığımız o taburenin üzerine gün gelir bir başkası tertemiz elbiseleri ile oturabilir. İnsanların kirli yerlere oturmasına sebebiyet vermemiz an meselesi haline gelebilir. Özellikle anneniz ya da eşiniz titiz bir insansa aman diyeyim çıktığınız tabure seçimine, tabureye çıkma stilinize dikkat ediniz. Bir anda o gününüz berbat olabilir.
Bir de acılara tutunmak konusu var yazmayı istediğim, ama onun için hayal gücümü az biraz bilemem gerekiyor.

7 yorum:

  1. valla son paragraf dışında diğerlerini sanırım şimdiye kadar hiç yapmadım :))

    valla gülerek okudum yazını bu karamsar ve kapalı havada sağolasın :))

    YanıtlaSil
  2. ''sokakta giydiğimiz pabuçlarla'' taburenin üstüne çıkmadan önce mutfağa girdiğinin farkındamısın. Valla benim hanım görmesin bi daha bloğunu falan okumaya da gelmez. Bir de acılara tutunmak falan demişsin Başında H-G olanlardan sakın B olanlara zaten tutunmana gerek yok düşersen kaldırırlar

    YanıtlaSil
  3. bende raflardan bişey almak için tabureye çıkıyoruuum (^_^) hatta çoğu zaman sandalyeye zayıf ve genç olduğumdan ötürü anneannemler halamlar ve bilimum büyük zatı muhteremler bu iş için özellikle beni kullanır artık hayatımın bi parçası :) Paratonere camı açıp oturduğum yerden çok bakmışlığım vardır da yürürken bakmadım hiç yağmurlu havalarda pek dışarıda bulunmamamdan kaynaklanıyor sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. Çok yoğun bir iş gününde yazını okumak ilaç gibi geldi:)) Sağolasın. Acılara tutunma konulu yazını merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  5. Omeeeenn.. Ne seriydi beaa..
    bide camın adamın kafasını koparma sahnesi vardı..
    ne güzel korkutmuşlardı bizi ya..

    YanıtlaSil
  6. vladamir, senin hotmail adresini alabilir miyim? msne eklemek için. teşekkürler

    YanıtlaSil
  7. Boyum kısa, mutfak dolapları yüksek.
    En başta, çok kullandığım çanak çömleği boyumla bir yerleştirdim. Kırkta yılda bir lazım gelen şeyler içinse "Badeeeeeem" diye sesleniyorum içeriye. Bizim evde öyle bakterili neyin tabureler yok yani :))

    Bir de eski evimizde paratoner vardı. Hayatımda ilk kez de orada görmüştüm. Sonra da hiçbir yerde görmedim nedense. Ama belki de dönüp bakmadığımdandır :))

    Acılar konulu yazını da heyecanla bekliyorum.

    YanıtlaSil

Yorumlar