2 Aralık 2008 Salı

Düz

Kahramanlar içine düştükleri masalda yola koyuldular mı, “az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş” denilmesi adettendir. Duraklaya, yola koyula adamlar tepeleri düz yolları aşar, türlü masal yaratığını alt ederek bir yerlere vasıl olurlar. Yolda başlarına gelenler ise masal olur. Düz yollar bile tekin değildir masallarda, düzdür ama yol kenarlarında, ağaçların çalıların gerisinde türlü tuzaklar beklemektedir masalın içinden geçenleri.

Bazen rüyalarımda düzlük bir yerde olduğumu görüyorum. Uçsuz bucaksız bir kara parçası, yürürken yürüken uçmaya başlıyorum. Uçarken aşağıda evler beliriyor. Evlerin ışıklarını görüyorum. Biraz yaklaşıyorum, evlerin içindeki insanları görmeye başlıyorum. Uçmak sanırım özgüven noksanlığı ile ilgili arızaya işaret ediyor olmalı. Ben de kendimi özgüveni yüksek biri sanırdım. Oysa rüyalar doğruları iaret eder, demek kendimi yanlış tanımışım. Benim rüyadaki düzlüklerden kentlere olan yolculuğumdaki problemim uçmakla ilgili değil aslında. Böyle bir güzel uçuyorum evlerin üzerinden, etrafa dikiz atıyorum (Beni gidi uçan rontgenci beni). Alenen eğleniyorum, derken sıkılıyorum aniden. Aşağıya inmek istiyorum inemiyorum. Allah kahretmesin sesleniyorum az evvel dikizlediğim evdekilere "İmdat, kurtarın beni" diye. Yok, duyan yok, ağzımı açıyorum aslan kafası gibi kocaman, MGM aslanı gibi kükrüyorum güya, yok ses yok. Görüntü muazzam farkındayım. Bütün rahatım kaçıyor, uykumdan bile uyanamıyorum eğlenceli başlayan rüya dönüyor kabusa. Yılda en az iki kere görürüm bu rüyayı. Geçen yine düzlükten havalandım, uçuyorum bodoslama, evlerin arasında bir ağaç gördüm. Soyunmaya başladım, gömleği, kravatı, pantolonu düğümledim birbirine. Kement gibi bir şey oldu, görmenizi istemem yani, kementin hiç bir sanatsal yanı yok.. Hatta kement desen, kement demek için bin şahit lazım o gayet bana özel rüyada bin şahit bulsam, feryadımı duyurup zaten kendimi kurtartırım. Neyse efendim kemendi atarsın aşağdaki ağacın dalına. Bir de denk gelmesin mi. Nasıl inmişim yere anlatamam. Tabi yere iner inmez düğümleri bozup giysilerimi üzerime geçirdiğim gibi hemen eğilip yere toprağı öpüvermişim. Artık rüyamda düzlüklerden değil de ağaçlıklı yerlerden, koru kenarlarında havalanmaya niyetim var. Kement sallama işimi şansa bırakmam yani, gündüz stres, uykuda stres, can dayanmaz buna.

Düz, dümdüz bir kelime aslında, elli manaya çekilesi varmış da haberim yokmuş.

Geçen gün taksiye bindim, evime yaklaşınca yollar karmakarışık. Bazen ben bile karıştırıyorum buradaki yolları, öyle nalet bir muhit yani. Şehir planlamacısı mefhumu bu mahalle yapılırken oluşmamış henüz. İspatı için muhtara gidin size yol tarif etsin, bakalım bulabilecekmisiniz. Deniz kenarına çıkıyorum derken demiryoluna, demiryoluna gideyim derken deniz kenarına çıkarsınız. Kabus gibi, Hansel ile Gretel burada yaşasaydı burada da kaybolurlardı, ama masal günümüzde geçer, bir çeşit çeşitleme olurdu. Gerisini bizler de gazetenin üçüncü sayfasından okurduk bir kaç güne kalmadan. Şaşırmamam lazım rüyalarda havalanıp havalanıp hava yolu ile ulaşımı tercih etmeme .

Efendim geçen gün taksiye bindim. Sarı renkli bir taksi doğal olarak. Ben de bir tuhaflık var beni gören taksici bana dert yanar. Uyuyor rolü yapmıyorum fazla dolandırmasınlar diye mamafih gözler açık gitmekten başka çarem yok zaten. Taksici gözü açık yolcuyu uyutmanın yollarına bakıyor hazır gözü kapalıyı bulmuş yolu uzatır uzatır, gene adresi bulamaz. Sonuçta ben zararlı çıkarım. Efendim anlatıyor usta "dar dar dar" bende kabahat biliyorum, adam lafı uzatıyor ben gayet ilgisiz biçimde "yaaaaa?" diyorum. Adamlar bu yarı yavşamış "yaaa"ları ilgi alameti sanıyor sanırım. İzmirde derdini dinlemediğim taksici kalmamıştır. Bir konuşsam yer yerinden oynar. Yok merak etmeyin konuşacağım gün gelince konuşurum elbette, henüz gelmedi. Her şeyin bir sırası var. Bu taksideki taksici ellili yaşlarında kart sesli ve sanırım Kayseri dolaylarından bir vatandaşımız. Döndük dolaştık bunun kafası karıştı. Tam bizim evin sokağa döndük.

"Hah" dedim,

Taksici "Nasıl gidiyoruz abi?" dedi. (Burda bir saplama yapayım, Saygıdan abi diyor, yaştan değil)

Dedim ki "Düz"

Taksici kıkırdıyor.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Abi bizim orda düzmek başka anlama gelir"

"Kaç çocuğun var senin?"

"beeeş"

"Belli zaten aklın dümdüz kelimede bile düzmeye çalışıyor"

Lafım taksicinin pek hoşuna gitti. Benim gitmedi. O yolculuğu olmamış saymak isterdim. Ama oldu ve yazdım bile.

Düz, dümdüz bir kelime. Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan, kıvrımlı olmayan, doğru, yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, kısa ökçeli veya ökçesiz ayakkabı, yayvan, altı derin olmayan, kıvırcık veya dalgalı olmayan saç, yalın, sade, süssüz, çizgisiz, desensiz ve tek renkli, engebesiz olan yer, düzlük, ova, anlamlarını taşıyan bir kelime. Tavla oynamaya karar vermiş iki kişi sorar birbirine “ters mi düz mü” diye. Anadolu liseleri pıtrak gibi çoğalınca düz lise kavramı çıkmıştı karşımıza. Erkeklerin kruvaze ceketlerinin karşısında düz ceket vardır bir de. Düz ceket, alengirli değil yani. Bir de ev yapımı rakının bir türüne derlermiş, ben görmedim, duymadım az öncesine kadar da bilmiyordum. Nerden estiyse, gayettabi can sıkıntısı tdk.gov.tr dolaylarına uğradım düzden türemiş bir de şunları buldum; Beylikdüzü, başak düzmek, düzde kalmak, düpdüzen etmek, düzen vermek, düzen ipi, düzen tutma, düzeni yerinde olmak, düzen ağacı, düzen hakkı, düzme mantı, düzüm düzüm, karadüzen, kırık düzen, güveyi düzmek, tüyü tümürü düzmek, düzeltme cetveli, düz yazı, düz duvar.

Hazır düz kelimesinden türemiş kelimelere el atmışken bir de tekerlememsiz düz cümle kurayım tam olsun: "Düzengesiz, düzenli düztaban; dümdüz, düzayak düzlükte, düzensiz düzgeçlerini düzinesiyle düzdüre düzelte, düzdürte düzelte düzmeçleri dümdüzetti"

Bazen kuşlara bakıyorum, pek güzel sıra sıra düzgün biçimde tellere, tahtalara sıralanmışlar, "aferim" diyorum "ne kadar da terbiyeliler". Eskiden TV antenlerine sıralanırdı bu kuşların büyük büyük dedeleri, düzgün düzgün. Bazen körfezdeki gemilere bakıyorum, pek bir dağınık pek gelişügüzel durmuşlar. Düşünüyorum, şunların kaptanları, şunları düzgün düzgün sıra sıra parketse, körfezimiz bir tane zaten, o da güzel gözükse.


9 yorum:

  1. :))
    yüzümde tebessümle okudum, şu anda tebessüm sırıtmaya döndü, pis pis sırıtıyorum yazına :))) aha şimdide dişlerim göründü,
    çok hoştu,

    YanıtlaSil
  2. körfezimiz bir tane zaten, o da düzgün gözükse..:))

    YanıtlaSil
  3. Rüyalarda uçarken inişler düzgün olmalı, kemenetlere ihtiyaç duyulmamalı:))
    tebessümden gülmeye geçtim yazıyı okurken:)

    YanıtlaSil
  4. ilginçti... taksici de yazında

    YanıtlaSil
  5. yazıda taksici gibi ordan oaraya dolaştırtın bizi konuyu nerelere bağladın :D

    YanıtlaSil
  6. Düm düz bir kelime etrafında ancak bu kadar farklı çağrışımlar olabilirdi.. Bende de bir iki bir şey çağrıştı ya neyse. Kelime oyunu derdim ben buna..Bir kelime söyleyeceğim ben sana, çağrıştırdığı ilk şeyi söyle derdim.. Bu bir keşit karakter tahlili mi derlerdi.. Ne alakası varsa.. Güzeldir, kelimeler ve çağrıştırdıkları...

    YanıtlaSil
  7. kelimelerin olan anlamları dışında(ki bu anlamları da biz vermedik mi zaten bu da ayrı bir konu ya neyse) bir de bizim yüklediğimiz anlamları var. telaffuz ederken bile değiştirdiğimiz, başka şeyler yüklediğimiz anlamlar...bir "düz" kelimesi bile nerelere gelebiliyor, çekilebiliyor baksana...

    yine döktürmüşsün be arkadaşım. "düz"den girmişsin ama hiç te düz bir yazı olmamış bu :))

    YanıtlaSil
  8. Vladimir
    bu yazınla da dümdüz ettin bizi..:)

    sevgiler, sapmadan...

    YanıtlaSil
  9. olamaz böyle bir foto...çok şaşırdım..

    YanıtlaSil

Yorumlar