16 Ekim 2008 Perşembe

Solistler Geçidi: Beraber Ve Solo Tırışkadan Nağmeler

Netlarus’ta “Hepbanahepben” adı ile yazarken Nadim Naim adında bir karakter yaratmıştım. Bazı yazılarımı bu isimle etiketlemiştim. Nadim Naim, ellisini devirmiş, müzikten zerre kadar anlamayan, albümleri şarkıcılarını saç ve giysi modellerine bakıp değerlendiren, bir yazısında eleştirdiği şarkıcı için bir diğer yazısında övgüler döşenen, şirret, agresif, yalancı, bir kitap yazmaya çalışan, yazılarını başkalarından çalan tamamen uydurmasyon bir karakterdi. Sanırım şu aralar hayata dönmeye çalışıyor. Benim yarattığım hayal ürünü nadim karakter şimdi yaşıyor olsaydı köşesinde şunları yazardı kesin:


Serdar Ortaç, sürekli olarak yirmili yaşlardaki hallerini devam ettirmeye mahkum olmuş, bunalım takılan, ona buna haddini bildiren, uydur uydur yaz makamından şarkıları acele tarafından üreten, emekliliğe çoktan hak kazanmış ama bunu fark edememiş türk pop müziği cıstaklamacısı. Sesinin rengine, enginliğine, derinliğine değinemiyorum çünkü yok böyle bir şey.


Deniz Seki, geçtiğimiz günlerde sahici isimli bir albüm çıkartmış, albümünü de sahici aşklara adamıştır. Ağdalı, ağlamaklı, yapmacıklı, veremli kız modunda yorumladığı şarkılarında son derece içten pazarlıklı bir hali vardır. Hal böyle sahtelikler üstü mertebedeyken sahici isimli albüm çıkartması anlamsız kaçmıştır.


Hilal Cebeci, sesinin yetersizliğini elbisesinin dekoltesi ile gizlemeye çalışan, dekoltesi büyüdükçe vücudunu gizleyemeyen meşhur bir kadındır. Demek ki bir şeyi gizlemeye çalışırken başka bir şeyi gizleyemiyormuşuz. Yani ya sesi gizli tutacağız, ya da vücudu. Ayriyeten, bu hanım bir dönem Doğuş isimli ayrı bir vaka-i pop’un belalısı olmaya niyetlenmesi ile basını hayli meşgul etmişti.


Neco, müziğe yıllarca emek vermiş ama istediği yere gelememiş hırçın yaradılışlı bir sanatçı izlenimi veriyor ve nedense müzikte uzun yıllar harcayan herkesin en üst mertebede olması gibi bir şartı olduğunu zannediyor. Ama müzik memuriyet gibi değil ki, mesai yetmez, doğru kararlar verip doğru şarkıları seslendirmek gerekir. Zamanında ilgi çekip hızla popüler olabilmek için palyaço kıyafetleri ile şarkılar söyleyen Neco Bey uzun süre palyaço şarkıcı olarak halkın aklında yer tutmuştur. Defalarca ısrarla eurovision şarkı yarışmasına katılarak "şöhrete bari buradan ulaşayım" demişse de ülkemizi temsilen “Hani" isimli şarkı ile yarışıp orada da muvaffakiyete erişememiştir. Olmamıştır, olamamıştır. Leman Sam ile bir dönem enteresan sahne showlarına kalkışmış, pek fazla albüm çıkaramamış en son yayınlanan yeni eseri "hafif hafif" ismini taşıyan dört şarkılık bir single olmuştur.

Kayahan, geldik en önemlisine, bu bestekârımıza olan hislerimi yaklaşık bir yıl kadar önce alenen beyan etmiştim. Ben bu eski pop müzik ikonunun en çok İzmir’de bir Sezen Aksu konserinin ortasında bembeyaz yüzü takriben 150 kg çeken gövdesi ve yerden bitme badik boyuyla bir canlı cenaze gibi sahneye çıkartılmasına o sahnede de sanki Hindistan’dan gelen ve o ülkede kutsal addedilen bir varlıkmış gibi muamele görmesine hasta olmuştum. Adamı elinden tuta tuta sahneye iteklediler, bu da yetmedi adam “bir aşk hikayesi” denen şiiirimsi şarkıyı okudu tam 15 dakika. Sayesinde Sezen Aksu'ya olan sevgim azaldı bir müddetliğine – ki ben çok pis bir Sezen Aksu fanatiğiyimdir. Fanatikliğim azaldı resmen.

Ayşe Hatun Önal, 2008 yılında yeniden bir albüm yapmıştır. Şimdi bu sanatçımız albümünden çıkan ilk video klibinde uzaylı kılığına girmiş bir ufaklığı taytaylayıp onu gezegenine göndermeye çalışan, elbisesi bir çöl için hayli şıkırtılı kaçmış, tırnaklarındaki ojelerini kendi kendine yemiş bitirememiş iyiliksever dünyalı kızceğiz rolünde kendi kendini kendiliğinden aşmıştır. Ben albümden “Marslı” isimli şarkısını dinledim, bu sene Tuğğğbaaaağaa Ekinci'nin çıkarttığı şeyden daha iğrenç bir şarkı çıkamıyacağı yönündeki teorim de bu sayede güme gitti malesef. Üstelik şarkıyı tavladaki doğa hadisesi mars sanma saflığını göstermişim, değilmiş. Bildiğin Mars’mış meğer, marslının hislerinden bana ne, orda hayat yok, his ne gezer? Albümdeki ekip sıkı yalnız, kadının sesini sileceksin albümden geride nefis bir altyapı var. Ayşe’cim sildim seni kusuruma bakma.

Tuba Ekinci, Bu sene çıkarTTığı albümünün ilk üç şarkısını aşağıda albümdeki sırasıyla sıralıyorum, müzik ve sözleri siz uyduruverin artık:
1 - Kondom
2 - Yoksa
3 - Vermem

Yeşim Salkım hanımefendinin sesi beni hep irite edegelmiştir. Benim çok subjektif kıstaslarıma göre hayli kötü sesli türk pop müziği sanatçısı olduğunu iddia etme cüretinde bulunabilirim. Dünya evine dört kez girmiştir, sanırım bir tesadüften ibaret olmalı, evlendiği kişilerin hepsi de ekonomik yönden güçlüdür. Son eşinin ex aşkına nazire olsun, kılçık versin diye kendisi, bir dönem kendi kendisini "ben evlenilecek kadınım gezilecek kadın değilim" sözleri ile ifade etmiştir. Seslendirdiği şarkılardan bazıları şunlardır: Son Bir Sigara, Ben Yoldan Gönüllü Çıktım, Deli Mavi, (sezen aksu'nun) Tutuklu. Kral TV ödüllerine bir dönem şike karıştırdığını hiç utanmadan sakınmadan dile getirmiş, Hilal Cebeci’ye nefretini kusarken kendini de şikeler üstü bir konuma konuşlandırmıştır.

Şu özlü söz öbeklerinin sahibesidir; "Biliyor musun, beni en çok kadınlar yalnız bıraktı. Allah’ım, ne çok ne çok düşmanım varmış benim. Sabah altıda ayağa kalkıyor, gazeteler benim için ne yazdılar diye titreyerek bekliyordum. Çoğu iddianın hesabını verebilirdim ve verdim. O astronomik kredi kartları benim değildi mesela. Ama... Özellikle köşe yazarı kadınların bana yaptıklarını unutabilmem mümkün değil. Neydi bu nefretlerinin sebebi allah aşkına? Para mı, şöhret mi, fiziğim mi? nedir?... Yeniden kurmaya çalıştığım hayatımda da derin ve onarılamaz yaralara sebep oldular. En çok kadınlar taşladı beni. Gözümden iplik gibi akıyordu yaşlar, o nefret akan yazılarını okurken... Dedikodularını o ciddi sütunlarında haber diye yazdılar..."

Şöhreti azaldıkça, saldırganlığı artan, internet sitelerine, köşe yazarlarına, mankenlere hadddini bildirmek uğruna komik duruma düşen, ona, buna, şuna haşin sözler sarf etmekte beis görmeyen sanatçımız oynadığı ve edindiği altın portakallı filmdeki repliği "Ben şarkıcıyım şarkıcı" cümlelemesini hatırlayıp ona göre demeçler verse otursa oturduğu yerde pek iyi olacak. Kendisi bu sene yine yeni albüm çıkartıp, bu sefer balkanlarda tutmuş pop şarkılarına söz yazdırtarak liste başı hayalleri kurmaya başlamıştır. Henüz hiç bir şarkısı kulağıma çalınmadığına göre ya gerçekten kötü ya da radyo ve tvlerin o denli antipatisini kazandı ki kimsenin canı bunun şarkılarını çalmak istemiyor.

Vay be amma da yazarmış ha... Nadim'cim hadi gene iyi tarafıma denk geldi seni hayata döndürmeye karar verdim.

Müzik dünyasındaki haller böyleyse, medyadan gözüme çarpa gelenleri de ben yazayım, elime mi yapışır;

Şenay Düdek, profesyonel dedikodu maker da denilebilecek, kimin elin kimin cebindedir mevzularına hakim maskulen görünümlü kadın kişi. Uzmanlık dalı olan gündemde yer tutan dedikodusal materyallere hakimiyeti güçlüdür. Ana branşı magazin olmasına rağmen kendisini her tür konuda otorite zanneden kimsedir. TVden bir ara Müge Anlı gibi bir diğer güzide magazin şahsiyeti ile sabahın köründe naklen “o ne dedi”, “bu ne dedi”, “şu ne cevap verdi”, “bak sen şu hadsize” konularında ahkamlar kesmekte, arada jüri üyeliği yapmaktadır.

Tan Sağtürk, evini sponsorlara dekore ettiren, görünümü güzel diye köpek edinen ama köpek bakmak sorumluluk duygusu olan insan işi olduğundan hayvancağızı derhal sokağa salan, burnuna kamera ve mikrofonlar dayatılıp da "Tan Bey bu hayvanceğizi niye aldınız, derken ne oldu da attınız sokaklara?” sorusuna, kendisi “hık mık” edince yanıtını ancak Berguzar Korel isimli dünyanın en şahane dizi film oyuncusu ve o dönemki “love interest”inin, sanki üzerine vazifeymiş gibi zorlanarak, zorlayarak, zorlukla uydurabilip "kendisi çok meşgul o sebeplen" diyerek savunmaya çabaladığı adamdır. Fransa'nın en baş baletler üstü bir şeysi olduğu söyleniyordu, Türkiye'ye baleyi kurtarmaya gelmişmiş falan. Yok ya bu kiloyla mı? Evinde evci hayvan beslemek konusunda sorumluluk sahibi bir insan gibi davranmamayı tercih ettiğini öğrenmiştik. Kendisi dansla ilgili, açıkgöz bir de, ülkemiz gibi yerlerde ancak insanları bir müddetliğine kandırıp oyalayabilir o kadar.

Ayşe Arman, "Siyah tangamı giydim sevgilimle sevişmeye gidiyorum" mevzulu yazılarından sonra da "Ay ben ne kadar iyi anneyim" yazılara geçiş yapmış, bu geçişle sığlıktan, yüzeysellikten kurtularak vasat blog yazarı seviyesine terfi etmiştir. Yazılarını ilgi ve derin alaka ile takip etmekteyiz efenim.

Sema Çelebi, jüri üyesi olarak adını duyurmuş, sosyetik soslu, profesyonel istakoz satıcısı kadın. Vücudundaki botox takviye seviyesine dair halkın kuşkuları o denli yüksektir ki, izleyicinin gözlerinin önünde her an ama her an patlamaya hazır bomba gibi durmaktadır. Kendi aleyhine sarfedildiğini düşündüğü her laf için anında infilak etmekte ve oracıkta ağız dalaşına girmekte beis görmemektedir. Çok kibar pozlar falan takınmasına rağmen türkiyenin en görgüsüz insanlarından birisi ilan ediyorum efendim kendisini.

Medyum Memiş, Keto ile katıldığı bir canlı yayında Keto bu beyefendinin etekli, makyajlı ve uzun saçlı resmini kameralara gösterip zarla ve de zorla konuşarak; "O kadar erkeğim, şöyleyim böyleyim diye kasılıyorsun madem erkeksin bu kılık ne?" diye sorunca sinirlenip ketonun üstünde zıplamış cinci insan kişisi. Adamı Allah yarattı demeden dövdü be kardeşim ya.

3 yorum:

  1. yazılarını takip ediyorum, söylenecek pek bir şey bulamıyorum, sen yazmaya devam et, bende okumaya :))))
    eline sağlık....

    YanıtlaSil
  2. abi, ençok cinci insan kişisi'ne, bi'de Mars'ı mars zannetmene güldüm..
    :)))))))))))))))))
    yaz..yaz..
    süperdi.

    YanıtlaSil
  3. Haccecan,

    Teşekkür ederim. Bu arada senin bloguna giremedim bugün, az evvel, nedense?

    Abi,

    Cinci insan kişisi ama kendi iddiası tabi :)) sahiden tavladaki mars olsa şarkı anlamlı bile olabilirmiş aslında :)))

    YanıtlaSil

Yorumlar