31 Ekim 2008 Cuma

Bir Güz Masalı

Çocuğa oyuncaklarına veda edip okula başlamak da okul kapısında annesinden ayrılmak da zor geldi. Bir sınıf dolusu kendi yaşında çocukla başbaşa kaldığı o an dünyalara başına yıkılır gibi oldu. Koridorlarda annesinin peşinden koştu. Annesinin eteğine her yapışışında öğretmeni onu annesinde ayırdı. Çocuğu, yaşıtlarının olduğu o sınıfa geri götürdüler. O günden sonra çocuk her sabah, doğru, çalışkan, yasasının büyüklerini sayıp küçüklerini korumak olduğunu, kendi bir örneklerinin varlığına armağan edeceğine dair ant içeceği sınıfa geri döndü. Yeminler ettikçe boyu uzadı, sonunda göğe erdi. Yurdunu, ulusunu, büyüklerini seviyordu, dünyanın adil bir yer olduğunu, ideallerinin uğruna var olabileceğini sanıyordu. Ülkesini çok seviyordu, neden sevdiğini bilmiyordu. Ülkesi ise onunla doğduğu andan beri oynuyor, onu habire kategorize ediyordu. Ona isimler koyuyorlar, karkatürleştiriyorlardı. Ama o ülkesini seviyor, her sabah ilk gün korkarak ve istemeden girdiği o sınıfa geri dönüyordu.

Seneler geçti. Büyümesini öğrendi, ideallerini unuttu çocuk. Hayat sanki bir matematik denklemi gibi üzerine geliyordu. Kurallar her gün değişiyor bir ay önce aldığı not bir ay sonra girdiği sınavdan geçmesine yetmiyordu. Kuralları ile onu matematikleştiryordu sevgili ülkesi, çarpıyori bölüyor, toplayıp, çıkartıyor istediği şekle sokuyordu çocuğu. Çocuk genç bir adam olduğumu farkedemedi o ülkesini seviyordu.

Çocuğun ülkesinde kavgalar bitmiyordu, her gelen bir başka yöne çekiyordu Doğru bildikleri yanlış oluyor, yanlış bildikleri öve öve bitirilemiyordu. Ana kutsaldı onun ülkesinde. Ama kadınlara tecavüz ediyorlar, sonra tecavüzcüyü serbest bırakıyorlardı. Reşit olmaktan uzak kıza koca koca sakallı adamlar uçkur çözüyor, kızcağız travma geçirmediği için hapisten azad ediliyordu. Hapisten çıkan pisliğin suratında şeytandan ödünç alma sırıtış oluyordu.

Çocuk büyüyor, büyüdükçe özgürlüğünden uzaklaşıyordu. Çocuğun elinden oyuncaklarını alıyorlardı o ne yapacağını bilmiyordu. O ülkesini seviyordu ama ülkesi giderek bambaşka bir şeye dönüşüyordu. Sıkıştırıp tıkıştırıyorlardı çocuğu, depolaştırıyorları. Duyguları yok oluyordu, yüreği nasırlaşmasın istiyordu, demoralize olmasın diye yalvarıyordu, depolitik olmamak için uğraşıyordu, illegalize olmasın diye uğraşıyordu ama sevgisi ile yaranamıyordu ülkesine. Ama yine de sevmiyordu ülkesi onu. Her fırsatta onun önüne nefret etmesi için yüzlerce sebep sürüyordu. Çocuk ülkesini çok seviyordu, yalnız ve güzel ülkesi için şarkı söylüyordu dili döndüğünce.

beni kategorize etme, benle oynama
yaftayı yapıştırıp bana isim koyma
karikatürleştirme beni, ilahlaştırma
tabulaştırma sakın, tapulaştırma

ben seni öyle sevdim, öyle sevdim
ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim

matematikleştirme beni, çarpma, bölme
toplama, çıkartma sakın beni hesaplaştırma
mekanikleştirme beni otomatikleştirme
yarıştırma sakın onla bunla karşılaştırma

ben seni öyle sevdim, öyle sevdim
ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim

sıkıştırıp tıkıştırma beni depolaştırma
duygularım yok oldu, yüreğimi nasırlaştırma
beni demoralize etme, depolitize etme
her işten kaçar oldum, illegalize etme

Ey Dijitürk efendi yaptığın reva mıdır? Sen kalk git diyarbakır'da ağırşığını kullan mahrum et binlerce insanı serbest kürsülerinden, mahrum et onları "iletişim özgürlüklerini" kullanmaktan. Sonra ayıbın ortaya çıkınca "yok lan hata mı ettik bu bizim uzun vadede nefret edilip pazar payımızı kaybetmemize neden olmasın sakın" diye düşünüp tekrar fors kullanıp açtırt beş gün önce kapattırttığın yerleri. Yazıklar olsun Dijitürk, esefle teessüf ederim.

10 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsın.Bir haftadır acaba yazmıcak mısın artık diye korkuyordum..Asıl sebebide benim kendi bloğumda dile bile getirmediğim,umursamaz sallamaz tavrım içten içe bana batıyordu.Herkesin dert edindiği ve edinmeside gerektiği bir konu bana deymedi bile.Sen yazınca böyle güzel en şahane kelimelerle,kendimede sinirim geçti nedense =)

    YanıtlaSil
  2. gerçekleri birde senden okumak güzeldi, sağolasın, var olasın...

    YanıtlaSil
  3. İnsan inatla sevdikçe ülkesini ve ülkesi inatla sevmiyorsa onu, her ağzını açtığında bir şamarla susturuyorsa, kötü evlatlarını koruyup kolluyor, kendisini koşulsuz ve herşeye rağmen seven evlatlarını dışlıyorsa, bunun adı nedir?

    YanıtlaSil
  4. Şeytandan ödünç alınmamış sırıtış, bence satın alınmış.Ne güzel anlatmışsın gerçekleri ellerine sağlık.Ben diyorum ki yine de.
    "Ne mutlu Türküm diyene."

    YanıtlaSil
  5. benim sevdiğim gibi olmasa da karşılığı sevgimin öfkeye, nefrete dönüştürme çabası, bu vurdumduymazlık, tanımamazlık hali niye...

    YanıtlaSil
  6. "Geldikleri gibi giderler" bu sözün çağı yok.

    Şirketler de kendilerini herşeyden üst tutmaya başladı, fakat satış odaklı olduklarından tek korktukları müşteri kaybetmek.Bunu gördükleri noktada geri adım atıyorlar. Attırmaya devam o halde.

    YanıtlaSil
  7. bunlar ne digi ne türk...

    başka da bir şey demiyorum vladimir...

    YanıtlaSil
  8. ohhhh!!!

    geri dondun vladimir.

    Bir dondun; pir dondun!

    anlatamiyorum ben senin gibi ya; iste ben de tam boyle diycektim :-)

    YanıtlaSil
  9. sevmek, herşeyin olmasına rağmen sevmeyi gerektirir..Nedenleri olmadan tüm tıkıştırılmaya rağmen.. Böyle Sevmeye çare, ancak sevmeye devam ederek olur..

    Yazın çok güzeldi yine...

    YanıtlaSil
  10. Yakında evlenme yaşı 14'e indirilecek. Kızın gönlü olsa bile 14 yaşındaki "çocuk"la 60 yaşındaki saçlı sakallı adamın evlenmesi normal midir yahu? gerçi kendisi 30 yaşındayken 15 yaşında bir çocukla evlenmiş olan bir adamdan başka kararlar çıkmasını da beklememeliyiz bu ülkede!!

    YanıtlaSil

Yorumlar