22 Eylül 2008 Pazartesi

Ofis Oyunları: Bu Bir

Ofis oyunlarından hep nefret etmişimdir ama başına geldi mi de geliyor insanın, millet bin türlü gereksiz ayak oyunu ile kedisini patron/müdürlerinin gözünde yüceltmek için didinir durur. Ben aklımdan geçeni üstlerimle her zaman paylaştım. Üçüncü işyerimde, millet birbirinin önünde “kuzucum”, “ay ben bunu çok seviyorum” diyerek reveranslar yapar, arkasından demediklerini bırakmazdılar. Bu durumda, en çok çekiştirilen kimse de müdürümüz olurdu. Kadın kırklı yaşlarında, sevimsiz, despot olmaya çalışan birisiydi. Siz kendinizi onun ellerinize bırakınca o da sizinle uğraşırdı.

Genel Merkezimizde takip eden yıl için iş planı çıkarılır ve hayat memat meselesiymişçesine gizli tutulması istenirdi. Hep de bizim birimizden bilgi sızardı, saatlerce sorgudan geçirirdi şimdi de o zaman da saygı ile andığımız müdiremiz bizleri. O birimde 10 yıl çalışmış insanlar vardı gıkları çıkmaz hersene aynı aşağılayıcı seremoniden geçerlerdi kuzu kuzu. Nisan ayı gibi bilgiler sızmış kadın bizi sorgudan geçiriyor, en yeni olduğu için en değersiz olan beni odasına çağırdı kadın.

Kaşı Çatık Müdire Hanım: Vladimir, araştırdım, bu soruları siz sızdırmışsınız. Kime söylediğinizi anlatın bana. Yenisiniz böyle minik hatalar her yerde olabilir, Çekinmeyin anlatın, sizi dinliyorum.
Vladimir: Bunu bir suçlama olarak kabul ediyorum Müdire Hanım. Ama bu suçu kabul edemem.
Kaşı Çatık Müdire Hanım: ( alaycı bakışlarla) Nasıl yani?
Vladimir: Çünkü bu bilgiyi sızdıran kimseyi çok iyi biliyorum.
Kaşı Çatık Müdire Hanım: ( merakla ) Sahi mi? Kimmiş.
Vladimir: Söylediğim kimseyi duyunca üzülebilirsiniz ama.
Kaşı Çatık Müdire Hanım: (artık zaptedemediği bir merakla) Üzülmem ben. Söyleyin çabuk.
Vladimir: Sizsiniz.
Kaşı Çatık Müdire Hanım: Saçma
Vladimir: Her sene yıl sonunda yapılan toplantıya bizimle birlikte siz de gidiyorsunuz. Geri dönünce yanınızdaki duvarda asılı tabloya kırmızı kalemle tarihine kadar yazıyorsunuz. BU yazı bir yıl orada kalıyor. Farkında mısınız bilmem ama sizi Ocak ayında diğer birimlerden bir çok kişi ziyarete geliyor ve eminim ki hepsi şu anda benim oturduğum koltuğa oturup, sizinle konuşurken tablodaki tarihleri bir güzel ezberliyorlardır.
Kaşı Çatık Müdire Hanım: (hayal kırıklığı içinde) Doğru söylüyor olabilirsiniz.

Benim hayret ettiğim on yıl kadar orada çalışıp da bunu fark etmemiş olan çalışanlardı. Skandal ortaya çıkınca, arkası sökük gibi geldi. Her çalışanın doğum günü bir pasta ve ufak bir hediye ile kutlanırdı, devamlılığı sağlamak için bir fon oluşturulmuştu. Çalışanlar maaşlarını aldığı ilk gün bu fona para yatırırdı. Dört ay kadar kimsenin doğum günü olmamasına rağmen fondaki para bitmişti. Araştırasım geldi. Öğrendim ki kaşı çaık müdiremiz, kendi arkadaşlarına, bazı açılışlara bizim fondan para yollamış. “Git sen konuş” dediler. “Hayır” dedim “bu kez siz konuşun”. Kadının arkasından eleştiriye devam ettiler tabi. Onlar konuşunca ben de konuşuyordum, eleştirilerimi dile getiriyordum. Ama kadının arkasından eleştiren on yıllık bir erkek arkadaş öğlenleri Müdire Hanımın odasında kahve içme fasıllarına başladıktan kısa bir süre sonra bir toplantı için tüm birim toplantı odasındaki büyük masanın etrafına toplandık. Herkesin gevşediği bir sırada Müdiremiz ters ters bakarak bana sordu “Vladimir, benim hakkımda ne düşünüyorsun?”. Kahve tiryakisi arkadaşımızla olan gizemli muhabbetler meyvesini veriyordu. Hemen cevabımı verdim: “Müdire hanım sizin hakkınızda ne düşündüğümü söyleyeceğim ama bu düşünce bu masanın etrafındaki arkadaşların tamamının ortak görüşüdür. Zira siz yanlarında yokken herkes sizin hakkınızda konuşuyor. Sizi ilk okullardaki başöğretmenlere benzetiyoruz. Siz insanların işlerinden ziyade çalışanlarınızın özel hayatlarına kafayı takmışsınız. Sizi ilgilendirmemesi gereken konularda onlara hesap soruyorsunuz” Tam burada sözümü kesti, “konuşmaya odamda devam edelim, toplantı bitmiştir” dedi. Odasına geçip konuştuk. Cesaretim için beni tebrik etti ama haliyle suyum ısınmıştı. Arkadan konuşanlar konuşmalarına çenelerinin gücü yettiği kadar devam ettiler. Hiç biri hiçbir zaman akıllarından geçenleri, haklı bile olsalar söyleyemediler.

11 yorum:

  1. bizim toplumun ya da belki de bir sürü topluluğun ortak kelek taraflarından biridir bu..
    yüzüne söyleyemediğini, arkasından konuşmak..ki en-en gıcık kaptığım davranışlardan biridir.

    YanıtlaSil
  2. Ömürsün yahu Vladimir. Ben de hayran kaldım cesaretine vallahi :) Arkadan konuşmayı ben de sevmem. Ama senin kadar direkt de söyleyemem düşüncelerimi. Biraz daha yumuşatarak söylerim.
    Aslında bu biraz da karşımdakiyle ilgili bir şey sanırım. İş yerinde mesela, her gün yüzyüze baktığım insanlarla kapışmamaya çalışıyorum ki iş hayatım biraz daha kolay geçsin, zira bu şekilde bile katlanması yeterince zor. Sanırım bu yüzden yumuşatarak söylemek daha çok işime geliyor.
    Arkasından konuşup yüze gülme durumuna ben de gıcık oluyorum. Bu konuda da hep şöyle düşünmüşümdür. Bu insan şu insana bu şekilde yapıyorsa, ben yokken benim arkamdan da kimbilir neler konuşuyordur. Ve mümkün mertebede uzaktan sürdürürüm o insanla olan ilişkilerimi.

    YanıtlaSil
  3. hayatta her zaman direk yüze sölerim herşeyi bir bilseniz kime neler sölediğimi ah ah ii yapıyorsun vladimir o karaktersiz ezik insanlar gibi olmadıgına sevindim, madem konusamıyorlar yüzüne arkadan da konusmayacaksın bu karaktersizliktir başka bişi deil.

    YanıtlaSil
  4. ne karakterlilik, ne karaktersizlik...
    herkes yüzüne konuşsaydı, sen arkadan konuşsaydın farklı olacaktın..
    herkes arkasından konuşmuş, sen yüze konuşmuşsun
    Farklısın vesselam...

    YanıtlaSil
  5. offff en nefret ettiğim ortamdır şu ofis ortamları...

    YanıtlaSil
  6. işyerinde bu türlü işlere dayanmak çok güç..
    size takmış bir yönetici yada patron varsa size hayatınızın en acı günlerini yaşatabiliyorlar. Bazen senelerce çalışıp haketmiş olduğunuz tazminatınızın kendi cebinde kalması için aklınıza gelebilecek her türlü şerefsizliği de yapabiliyor insanoğlu...

    yada kendi yükselmek için sizi eziyor...

    Yalancı şahitler, gizli saklı tehditler, küçük düşürmeye çalışmalar falan filan...
    Çağın yeni derdi mobbing... Herkes tutturmuş bir yol gidiyor işte... Hangi işi yapsan tadı tuzu yok... Küçük Büyük nerede çalışırsan çalış sorunlar hep aynı...

    Sorun insan olmak pardon yada insan olamamak:))

    YanıtlaSil
  7. yazdıkların bana yıllar önce sinemada izlediğim "Office Space" adlı filmi getirdi eğer izlemediysen izle derim, çok güleceksin, ağlanacak halimize :D

    ama mutlaka bul izle bildiğin gibi değil "bu" :P

    YanıtlaSil
  8. Cesur olmak icin hakli ve tabii bir de zeki olmak lazim. Bu hasletlerin hakkini vermissin Vladimir. Agzina saglik:)

    YanıtlaSil
  9. pasta alamayacak kadar extra bütçe olmuyor mu sizin işyerinde?

    diğer yandan ofis oyunlarından nefret ediyorum. üç günlük dünya, ölüp gideceği. kimi kime çekişiriyorlar yaa...

    YanıtlaSil
  10. Bununda bir fotograftan cikan bir öykü oldugunu düsünüyorum.. Yanılıyor muyum?

    Hikayenin ilk bölümünde bilgileri sizdiranın Mudire hanım olması hoşuma gitti.Fakat hem "suçlunun kendi olduğuna sadece " saçma" diyecek ve otoritesinin farkında olmayacak -bu suçlama üzerine estirip gürlemeyecek, hemde sonrasında "doğru söylüyor olabilirsin" diyecek kadar kuzulaşacak bir müdüre çelişkili bir profil çizdi gözümde...Doğum günü fonu için, maaşlardan fona yatirim yapmayan olursa, yaptirimi ne merak ettim dogrusu? genelde oyle olur ya, vermezler para..Ama pastaya gömülürler:)

    Sonundaki cesaret ise takdir edilesi.. Yine de Mudireyi Çatık kaşlıdan çok, otoritesi zayıf, egosantrik, iş bilmez buldum ben..

    İstifa ettiğin veya tazminatla çıkarıldığın iyi olmuş diyorum..Oralarda harcanırdın..

    YanıtlaSil
  11. bizim işyerinde de var mı acaba böyle şeyler..
    ben kulaklarımı da ağzımı da tıkarım işyerinde..
    çalıştığım yerin en eski elemanı benim.. zaten yeni kurulmuştu ben işe başladığımda..
    kendimce iyi bir üst olduğumu düşünürüm ama.. kim ne der arkamdan hiç ilgilenmem :)
    çok ürkütücü ve yorucu geliyor anlattıkların..
    ama pek çok kişinin dile getirdiği gerçekler..
    sanırım bizim burası pek çok işyerine göre daha aile gibi..
    ya da ben çok safım :)

    YanıtlaSil

Yorumlar