17 Şubat 2008 Pazar

Tesadüflerin Gizli Dansı

Hava o kadar soğudu ve ben soğuktan o denli hoşnutsuzum ki sıcak günleri anımsayıp içimi ısıtasım var. Tabii bergerimiz yok, heryeri bembeyaz örtecek karımız yok, pencereden görünen ise simsiyah bulutlarla bezeli soğuk İzmir seması. Soğuklardan kurtulmak için zamanda sıcaklara yolculuk yapıyorum. Zaman makinamı bahar ayının sonlarında bir yere çeviriyorum.
2003 yılında 19 Mayıs'ın sayesinde üç gün tatil fırsatını yakalayınca dört arkadaş M., P., F. ve ben bu minik tatil fırsatından istifade Bergama'ya gidip 2 gece kalma planı yapıyoruz ve düşüyoruz yollara. Burada insanların gerçek ismini vermeyi sevmediğim için arkadaşlarımın ismi sırasıyla; Martı, Panda ve Fiyonk.
Sabah erkenden yola çıkıp onca gezip yollarda oyalanmaya rağmen öğlen olmadan varıyoruz Bergama'ya. Hemen bir pansiyon buluyoruz, eşyalarımızı bırakıyoruz. Pansiyonun ismi bir tuhaf. Bir arkadaşımın soyadına benziyor. Göreceğimiz çok yer var hemen çıkıyoruz. Bir tajsiye biniyoruz, tarihi yerlerin hepsini görüp fotoğraf çektireceğiz. Taksi şöförü "Abi boşuna para vermeyin ben sizi akşamüstü duvardan sokarım, günler uzun hava kararıncaya kadar gezersiniz" diyor. Nedense bize cazip gelen bir fikir bu. Akşamüstü beşte bizi alıncaya kadar beklemek üzere çay bahçesinde oturuyoruz.
Fiyonk'un boynunda yıllardır taktığı ufak bir kolye var. Her taktığında öyküsünü anlatır bize. Fiyonk İtalya'da tarihi bir yerde gezerken taşların arasında bir karaltı dikkatini çekiyor, eğilip almak istiyor, sıkışmış iyice ufak bir çakı ile kanırtıp alıyor. Kaldığı otele dönünce güzelce temizliyor, karaltı Romalılar döneminden bir para çıkıyor. Ülkesine gidince bu paranın ucuna bir eklendti yaptırıp güzel bir zincirle kolye haline getiriyor. Kişisel tarihine göre ona uğur getirdiği kanıtlanmış. Martı Fiyonk'un bu hikayesine asla inanmıyor, her seferinde itiraz edip onu sinirlendirmeye çalışıyor. Ama bu kez farklı. Martı öyküyü yemiş görünüyor. Panada ve martı'nın Fiyonk'a hazırladığım oyundan haberleri var. Akşamüstü kalıntıların olduğu yerde ona sürprizim var.
Bir yıl önce Ankara Etnografya Müzesinden eski çağlara ait taklit paralar satın almıştım. Aklımda Fiyonk'a gizel bir oynamak vardı epeydir. Paralardan bir tanesini evdeki çiçek saksılarından birisine gömerek sakladım. Bergamaya gelirken yanıma aldım.
Taksici biz alıyor. Saat 17:40 ta varıyoruz. Bütün görevliler gitmiş, duvardan zıplayıp içeriye giriyoruz. İçeride "Dikkat Köpek" yazısı var. Köpekler geliyor. Kalbim kütküt atıyor. Köpekten çekinirim var mı dahası? Ama bu köpekler çok sevimli ve hayli insancıl, yanımıza gelince hemen seviyoruz, kuyrukları pat pat savruluyor havada. Gezimizin kalan bölümünde bize eşlik ediyorlar.
Az ileride tiyatro binasında istediğim gibi bir yer buluyor ve elimdeki topraklı parayı bir yarığın içine görünecek biçimde bırakıyor ve Panda ile Martı'ya söylüyorum. Hep berbaer Fiyonk'un parayı "tesadüfen" bulmasını sağlayacağız.
Kan ter içinde kuşku uyandırmadan numara çeviriyoruz. Fiyonk parayı buluyor. Çok şaşırıyor, çok mutlu oluyor, hepimiz mutluyuz kahkahalarla gülüyoruz.
O akşam taksici bizi salaş bir balık lokantasına götürüyor, çok ucuza leziz bir akşam yemeği yerken sohbet ediyoruz. Taksici söylediğimiz saatte bizi gelip alıyor. Ertesi gün beş buçukta bizi alabileceğini tepeye giden gizli bir yol bildiğini söylüyor.

Ertesi gün akşam üstüne kadar vakit öldürüp, taksi şoförünün rehberliğinde tarihi yerleri geziyoruz. Daha sonra bizi yine ucuz, temiz ve lezzetli bir lokantaya bırakıyor.
Yemekte Fiyonk, bu parayı da bileziğinin ucuna taktıracağını söylüyor. Çok mutlu. Konu daldan dala sıçrıyor. İlk kez ne zaman Bergama'ya geldiğimi soruyor Martı, "on yıl önce üstelik tam günü de 19 Ekim 1993" diyorum. "O zaman bu seferki gibi gezmedim ama" diye ilave ediyorum. Masada tuhaf bir sessizlik oluyor. Fiyonk "nasıl hatırlarsın" diye soruyor, yanıtı Panda veriyor "Ondokuz ekim Vadimir'in doğum günü". Sonra hepsi hesap yapıyor, on yıl önce Ekim ayında Bergama'ya geldikleri ortaya çıkıyor. Martı ve Panda net olarak hatırlıyorlar 19 ekim günü geldiklerini. Fiyonk'un doğum günü de altı ekim o da çabucak bir hesap yapıyor ve Bergama'ya hepimizin ilk kez 19 Ekim 1993 tarihinde geldiği ortaya çıkıyor. 10 yıl önce birbirini tanımayan bizler dört iyi arkadaş olarak on yıl sonra aynı yeri geziyoruz. Geç keşfettiğimiz enteresan bir tesadüf bu.
Son gün kahvaltıda pansiyon sahibi yaşlı adama pansiyonun isminin manasını soruyorum açıklıyor. Falancayı tanır mısın diye soruyorum, evet yanıtı beni şaşırtıyor. İzmir'den bir arkadaşımın amcası olduğu ortaya çıkıyor. Tesadüfe bakın..

Kahvaltıdan sonra vedalaşıp bir başka tesadüfe doğru yola çıkıyoruz. Radyoda Ajda Pekkan, "Just The Way You Are"ü söylüyor.
Don't go changing, to try and please me
You never let me down before
Don't imagine you're too familiar
And I don't see you anymore
I wouldn't leave you in times of trouble
We never could have come this far
I took the good times, I'll take the bad times
I'll take you just the way you are
Don't go trying some new fashion
Don't change the color of your hair
You always have my unspoken passion
Although I might not seem to care
I don't want clever conversation
I never want to work that hard
I just want someone that I can talk to
I want you just the way you are.
I need to know that you will always be
The same old someone that I knew
What will it take till you believe in me
The way that I believe in you.
I said I love you and that's forever
And this I promise from the heart
I could not love you any better
I love you just the way you are.

(En üstteki resimde, Panda ve Martı, alttaki resimde Fiyonk, Panda ve Martı)

7 yorum:

  1. Sonra ne oluyor? Gerçeği ne zaman nasıl söylediniz? Bu da bir yazı konusu sanırım. Merakla bekliyorum.

    Not: Mimin aklımda.
    Dibine Not: Bu kelime doğrulama işi çözülememiş. Elimizden gelecek bir şey var mı ki?

    YanıtlaSil
  2. :)

    Dönüş yolunda söyledik. Bize kızmadı, bilakis hoşuna gitti.

    :)

    Hava ne kadar soğudu değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Vladimir, prensesli yazıyı çok severek okudum ama yorum yapamıyorum oraya. O yazının yorumunu da buraya yapmak istemiyorum:) Nolacak bu yorum halleri?

    YanıtlaSil
  4. Bu arada başarıyla harf girmeden, beklemeden ybir önceki yorumumu anında görüntüledim. Blog sahibine teşekkürler:))

    YanıtlaSil
  5. efendime reca ederim. bir şeyi düzeltirken öbürü bozuluyor böyle..

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Harika bir şaka, keşke bana yapılsaymış:))

    YanıtlaSil

Yorumlar