19 Ocak 2008 Cumartesi

Perde Perde

İzindeyim ya ağırdan alıyorum her bir şeyleri. Dün sakal traşı olmaya üşendim, dışarıda da bir işim vardı, dur dedim oraya giderken yolda kesin bir berber bulurum traşımı da orada olayım. Bir berber bulmakla kalmadım içeride bir tek müşteri ile berber kalfası vardı. Dışarııdan biraz derme çatma görünmesine rağmen içi hayli temiz ve aynalı bir yerdi. "Oh sıra bana hemen gelecek" diye düşünürken dükkanın sahibi - asıl berber - içeri girdi. İçeride tuhaf bir ter kokusu vardı. Orta koltuğa geçtim sağımdaki müşteri siyahlı yeşilli tuhaf bir kazak giymişti. İçerideki kokunun bu müşteriden geldiğini mesafe yakın olunca hemen anladım. Tuhaf bir ter ve kimyasal madde karışımı kokuydu, içerisi çok sıcak olsa bu koku kesinlikle rahatsız ederdi. Kendimi berberin ellerine bıraktım, kat kat havlular, derken sıcak havlular, yüze kremler ve ardından sıcak sıcak köpükler.... Allah'ım ne güzel, ne rahat, tam o sırada tv kanalında Zeynep Casalini'den Nilüfer başlamaz mı? Nasıl mutluyum...

.... Derken..


Önce "Carrrtt!!!" diye bir ses, ardından "AHhhhhHHhhh!!!!" diye canhıraş bir çığlık, yanımdaki müşteriden. Aramızda bir berber bir berber kalfası dönüp dikkatli bakmamla görmem bir oldu. Adamın kazağı siyahlı yeşilli değil, adam kazak giymemiş, siyahlar kılları, vücucudun hayli cömert biçimde kaplamış önü arkası omzuz her yanı siyah, yeşiller de aralıklarla yapıştırılmış yeşil renkli ağda. Huzurum anında kaçtı. Ne cart sesleri ne canhıraş haykırışları dindi.


Adam arada, "Mustafa çok acıttın bu sefer" diyor,



Mustafa ne yapsın? - Berber dükkanındaki en zor durumdaki adam o - "Abi gelmedin uzun süre katlanacaksın mecburen" diye bilmiş bilmiş konuşuyor.


Ben görmemek için gözümü kaçırdıkça görüyorum. Berber dükkanı çepeçevre ayna ile kaplı, nereye baksam başka açıdan simsiyah kıllı bir adam görüyorum, zayıf bir genç adam da bu kıllı adamın üzerinden yeşil yeşil dilimler çekip alıyor, o aldıkça adam bağırıyor ve yine soruyor:


"Mustafa uzun zamandır gelmedim diye acıyor değil mi?".


Mustafa cevaplıyor: "Evet abi kılların kısa olaydı böyle acımazdı"


Adam "Ah benim eşek kafam gelecektim onbeş gün önce" diyor.


Gözlerimi kapatıyorum. Şarkıyı dinliyorum, ahlamalar eşliğinde. Gözümü açıyorum, Berber soruyor:


"Abi bir perde daha geçeyim mi?"


"Bu perde de ne olaki?" diye düşünüyorum. "Peki" diye yanıtlıyorum.


Yüzüm tekrar köpükler içine gömülürken, yandaki adamın mücadelesi başka safhaya geçiyor. Ağdalı yerler soyulmuş, şimdi elektrikli traş makinesi ile geçiyorlar aralardan.


Çığlıkları kesilince adamın neşesi yerine gelmiş ardarda sıralıyor, arada Mustafa da yetiştiriyor kendi repetuarından.


Adam:"Anasını satiym kılının santimetrakaresi dolarla satılsaydı ben çoktan dolar milyarderi olurdum. Ama beş para etmiyor"


Mustafa: "Abi senin gönlün zengin"


Adam: "On kilo hafifledim şerefsizim"


Mustafa: " Eve gidince duş al abi daha da hafiflersin, gözeneklerdeki kılar da akar gider"


Adam:"Nasıl oldum Mustafa?"


Mustafa: "Cildin bebek kulağı gibi oldu abi"


Traşım bitiyor, Mustafa'nın mücadelesi hala devam ediyor.

5 yorum:

  1. Pos' la verdad no entendi nada, pero ese Mustafa debe de ser un picaron. Saludos desde Mexico.

    YanıtlaSil
  2. Gercek mi bu??
    cok guldum...
    ani yasamis kadar oldum okurken :)

    YanıtlaSil
  3. evet gerçek. komikti ama havadaki koku çok iticiydi diyeyim.
    :))

    YanıtlaSil
  4. Ağda yaptıran erkek. İlk defa duyuyorum. Ne diyeyim, Allah gayret kuvvet versin. :))

    YanıtlaSil
  5. Şule;

    Ben de bilmezdim hazırlıksız denk gelmek de beni gafil yakaladı :)

    YanıtlaSil

Yorumlar