14 Aralık 2007 Cuma

Yeşilçam, Tatlı Bir Sızı

Eski Yeşilçam filmlerinin izleyicide bıraktığı naif, sade, dürüst sinema etkisini özleyenlerdenim. O yılların filmlerini çocuk yaşımda, benden büyük kuzenlerimle sinema salonlarında izleme şansına eriştiğim için bu filmler aynı zamanda çocukluğumun fotoğraf albümleri gibi gelir bana.


Cumartesi günleri sinemaya gider, dönüşte, evde filmlerdeki sahneleri bir de kendimiz canlandırırdık kuzenler kendi aramızda. Çocukluk düşlerimizde; Filiz Akın ablamız, Türkan Şoray hep beraber aşık olduğumuz mahalle kızı, Fatma Girik eli maşalı, mert koruyucu meleğimiz, Ediz Hun saf dürüst abimiz, Kartal Tibet kahramanımız olmuştu. Filmleri ve filmlerdeki büyülü dünyayı çok severdik, o dünyayı alır evimize getirirdik.


O zamanların filmlerinde şarkılı sahneler de vardı. Baş aktrist ya pavyona düşer ya da çok ünlü bir şarkıcı oluverirdi senaryonun bir yerinde. Şarkılı sahneleri sevmezdik küçükler, büyük kuzenleri kızdırmak için karanlık sinemada "yakalanbaç" oynardık. Böyle koşuşturduğumuz bir gün teyzemin bizden 8 yaş büyük kızı beni yakalayıp tırnağını baş parmağımla işaret parmağımın arasına bastırıp kanatmıştı, çok acımıştı. İzi hala duru baktıkça içim sızlar, eski yeşilçam'ın güzel filmleri gelir aklıma.


O günlerden, o sevmediğim şarkılardan bir tanesii nasılsa kalmış aklımda. Çocukken sevmediğim o şarkı, şimdi duydukça içime tatlı bir sızı düşürüyor.


"Ömrümce hep adım adım" şarkımızın adı. Bence, yetmişli yılların en manalı şarkılarındandır, Gönül Yazar'dan, Neşe Karaböcek'e, Emel Sayın'dan, Nesrin Sipahi'ye yorumlamayan, repetuarına almayan kalmamıştır. Bestecisi : İrfan Özbakır ve söz yazarı : Mehmet Erbulan'dır.


Ömrümce hep adım adım
Her yerde seni aradım..
Ben kalbimden başka yerde
İnan seni bulamadim..


Kenarlarda köşelerde
Kadehlerde şişelerde
Ben kalbimden başka yerde
İnan seni bulamadim..


Filiz Akın yorgundur, bitkindir, mutsuzdur, ayakta zor durmaktadır. Pavyonda, sahnededir, sahne karanlıktır, ışık istememektedir. Sahnenin loş köşesinde, gölgelere gizlenmek istemektedir. Bir elindeki rakı bardağı içinde tabii kanyak görünümlü bir sıvı vardır. Arkasında bir piyanist ona eşlik etmektedir. Piyanodan; keman, darbuka, zil, ud sesleri çağlamaktadır.


Orkestra birden susar..


Filiz Akın söyler:

"Ömrumce hep adım adım.."


Filiz Akın'ın gözleri dolu doludur, dokunsalar ağlayacaktır, ağlasa bardaktan boşanacaktır. Dolu dolu gözlerdeki bakışlar bom boştur. Boş gözlerle seyircilere bakar. Bardaksız elini ağzına hafifçe kapatır, narin biçimde kuru kuru öksürür; "öhö öhö".


Sonra yeis içinde devam eder:

"Heryerde seni aradım.. "


İşte o anda seyircilerin arasındaki Ediz Hun'u farkeder....


Orkestra eşlik eder...


"Ben kalbimden baska yerde inan seni bulamadım.. "


Aniden, Filiz Akın'ın başının etrafında, önce kırmızı ışıklar döner, hemen ardından altı tane daha kendi başı görünür ve gövdesinin üstünde mutsuzca yükselen başının etrafında dönmeye başlar. Filiz Akın bayılıverir.


Orkestra hepten susar...


İşte bu sahne yetmişli yıllardaki tüm bir Yeşilçem'ın bir özeti gibidir.


Bu şarkı da öyle...

3 yorum:

  1. Nasıl unutulur o günler.
    Annemle kadınlar matinasına gider, iki çift kızarmış gözle gelirdik eve. Hala ne zaman tesadüfen bir kanalda rastgelsem, hiç durmam seyrederim o dönemin filmleri. Sadece filmi değil, çocukluğumun sihirli anlarını yeniden yaşarım.

    YanıtlaSil
  2. annem de beni küçükken götürürmüş kadınlar matinalarına, koşar dururmuşum kenarlarda. düşerdim de muhtemelen. yerden toprak, çakıl makıl yemiş de olabilirim. ya da bunları uyduruyor da olabilirim. neyse, şarkı söylerken başın etrafında dönen renk renk kafalar deyince benim gözümün önüne eml sayın gelir. ama o kadraja güzelim ellerini de sokmaya çalışmaktadır filan. bir de yaşlı bir kartal tibet ile hülya koçyiğit belleri bükülmüş, bir kır kahvesinde buluşurlar her sene, "yeter ki gel bana senede bir gün" diyerek...

    YanıtlaSil
  3. :) ah o eski türk filmleri... Ben de kadir inanır ile meral zeren in bir filmini anımsarım gülümseyerek. Durgun suda bir kayıktra neral zeren yarı çıplak durmakta, kadir inanır kadının adını bağırarak ksağa gel ale sağa gel diye naralar atmakta, arada şelale görüntüleri girerek şelaleye düşmek üzere olan kadın imajı çizlmektedir. derken sağa sağa hop sağa diye çağrılan kadın çeker kürekleri yanaşır sola ve kurtulur.

    YanıtlaSil

Yorumlar